Yeni yüzyýl, Batý ve Kürtler

Geçen yüzyýlýn baþýnda Kürtler’i epey küstüren Batýlýlarýn Kürt ve  Kürdistan politikalarý yüzyýl sonra, önemli bir deðiþim arifesinde bulunuyor.

20. yüzyýlda Ortadoðu yeniden þekillenirken,  Ýngiltere ve Fransa , ‘Býrakýnýz Kürtler daðýnýk kalsýn’  diyerek Kürt nüfusun yaþadýðý coðrafyanýn dört ülke arasýnda bölünmesinin yaracaðý sorunlarý görmezlikten geldi veya önemsemedi. Sanýlanýn aksine, önce Ýran ve Irak’ta, sonra da Türkiye’de  baþlayan Kürt isyanlarýna destek vermekten kaçýndý, isyanlarýn bastýrýlmasýna seyirci kaldý.

20. yüzyýlýn bu sömürgeci politikalarý, yeni yüzyýlda her bakýmdan sarsýlýyor ve deðiþime uðruyor.

Deðiþmeyen yegane þey, geçen yüzyýlda olduðu gibi, bu yüzyýlda da, mücadelenin önemli oranda Kürt  coðrafyasýnda olmasýdýr.

Batýlýlar bugün  yeni bir Kürt politikasý inþa etmekle meþguller. Bu politikayý inþa edenlerin, Kürt-Türk siyasi iliþkilerinin normalleþmesinden pek hoþlanmadýðý, Kürt sorunundan kaynaklanan sorunlarýn çözümünde inisiyatifi,  yerel aktörlere ve her birinin birer Kürt sorunu olan baþta Türkiye olmak üzere bölge devletlerine devretmeye hiç de  istekli olmadýðý görülüyor.

Biz haklý olarak yüzyýlýn en önemli projesi olan ‘çözüm projesine’  sahip olmakla övünüyoruz; ama ABD ve AB, Türkiye’nin ‘kapsama alanýna’ giren bir Kürt siyasi hareketini ve millici bir çözümü hiç istemediklerini her fýrsatta dile getiriyorlar.

Batýnýn 1960’lý yýllardan baþlayarak Mustafa Barzani liderliðindeki KDP ve daha sonra da Celal Talabani liderliðinde 1970’lerde YNK’yle kurduðu tecrübelerin ve siyasi iliþkilerin sýnýrý, bugün uluslar arasý terör örgütleri listesinde yer alan PKK ve onunla baðlantýlý PYD’nin lehinde bir geliþme ve geniþleme gösteriyor. PYD’yle Amerikalýlar üst düzeyde görüþmeler yapýyor, istihbarat paylaþýyor  ve ortak düþman IÞÝD’e karþý PYD’nin daha fazla desteklenmesi gerektiði konusunda Batýlý ülkelerde güçlü bir kamuoyu oluþuyor.

Kürt halký Irak’ta ve Suriye’de, IÞÝD’e karþý savaþan tek karasal güç konumunda. Çünkü ortada IÞÝD’e karþý savaþabilecek ulusal ordular neredeyse yok, ya da çok zayýf ve IÞÝD’le savaþmaya çok hevesli deðiller.

Batý’nýn IÞÝD’le mücadelesi bir ‘medeniyetler savaþý’  olarak anlaþýlmaya çok müsait; ama Kürtler’ in IÞÝD’le savaþý vatan topraklarýný IÞÝD’in elinden ve iþgalinden kurtarmak için verilen bir ulusal kurtuluþ mücadelesi olarak yaþanýyor. 

Erbil’in yakýnýna kadar giden IÞÝD’i durduran Amerikan hava kuvvetleri oldu. Ayný kuvvetler bugün Kobani’nin savunmasýnda belirleyici rol oynuyor.

Oldukça önemli bir tarihi sürçten geçiyoruz. Kürdistan topraklarýnda yürütülen mücadele, dünyanýn yeni düþman IÞÝD’e karþý verdiði mücadelenin bir parçasý haline geldi.

Bu durum bütün dünyanýn  Kürt sorununa bakýþýný temelden deðiþtiriyor ve silahlý Kürt hareketlerine bile meþru bir alan yaratýyor. Türkiye’nin geçen günlerde PKK mevzilerine yaptýðý hava saldýrýsýnýn Avrupa’da neredeyse resmi kanallarla yapýlan bir takým açýklamalar yoluyla kýnandýðýna tanýk olduk.

Baþta Almanya olmak üzere Avrupa hükümetleri ve Avrupa kamuoyu silah yardýmý dahil PKK’nin daha fazla desteklenmesi yolunda giderek artan bir tavýr içine girdi.

Yeni  yüzyýlda  yepyeni koþullar söz konusudur. Geçmiþin mirasýndan ve tecrübelerinden  faydalanmak, Kürt meselesinde yeni bir entelektüel zemin ve siyasi irade yaratmak çok önemli.

Öte yandan, 6-7 Ekim olaylarýnda yaþadýklarýmýz;  PKK’nin siyasi kopuþa giden yolda,  çözüm sürecinin fýrsatlarýndan yararlanarak, þehirlerde son derece  ‘elveriþli ve kullanýþlý bir örgütlenme aðý’ yarattýðýný, çözüm sürecinin bu aðý müzakere konusu etmeden, verilen ama tutulmayan sözler üzerinden yoluna devam edemeyeceðini,  açýkça gösteriyor.

Ýþin þakaya gelir yaný yok, çözüm sürecinin aktörleri büyük sorumluluk ve vebal altýndalar:

Ya siyasi kopuþ ya, birlikte ve bir arada yaþamak, baþka yol yok. Çatýþma siyaseti, etnik bir felaketi göze almadan,  ne PKK ne devlet için sürdürülebilir bir tercih olabilir.

Türkiye’nin Kürt-Türk siyasi  iliþkilerinin  demokratikleþmesi ve yeni bir anayasada karþýlýk bulmasý bakýmýndan sahip olduðu imkanlar da, hala çok güçlü.

Bu gücü ve imkanlarý kullanabilen bir Türkiye, çözüm sürecinin kapsama alanýný Diyarbakýr’dan Hewlêr’e, Hewlêr’den  Rojava’ya kadar uzanan bir coðrafyaya yayabilir. Ýþte o zaman çözüm süreci yüzyýlýn en deðerli stratejik projesi haline gelir. Daha önce de bir çok kez  ifade ettiðim gibi yeni Türkiye için düþünülen restorasyon inþasýnýn yolu asýl olarak burnumuzun dibindeki bu geniþ ama artýk dünya siyasetinin nabzýnýn attýðý yer olan, coðrafyadan geçiyor.