Yeniden çözüm süreci mi? Asla!

Bir eski Baþbakan, 7 Haziran yenilgisi ortadayken, “Yeniden çözüm süreci” demiþti. 

PKK’nýn masayý devirip kaçtýðý ve terör destekçisi Amerika’nýn hinterlandýna girdiði dönemde... 

Þu sýralarda “Yeniden çözüm süreci” laflarý dolaþtýrýlýyor ortalýkta. Üstelik o eski Baþbakana yakýnlýðýyla bilinen kalemler tarafýndan. 

Bir tarihte “çözüm masasý” kurulmuþtu, hatýrlayacaksýnýz. 

PKK silah býrakacak, “sorunlar” müzakere yoluyla halledilecekti. 

Devlet buna hazýrdý. Daha doðrusu inandýrýlmýþtý. Ýþ, büyük ölçüde kamuoyunu buna ikna etmeye kalýyordu. 

Devlet, “Akil adamlar heyeti” eliyle ikna seferberliðine giriþmiþken, bir þey oldu. 

PKK masayý devirip kaçtý. 

PKK’nýn niçin silah býrakmayacaðýný, niçin oyalama yolunu seçtiðini daha önce birkaç kez yazmýþ, gerekçelerimi sýralamýþtým... 

Karþýmýzda, çünkü, “silahlý örgüt” tanýmlamasýnýn da ötesinde, sürekli “stratejik hamleler” yapan ve silahýn meþruiyetini saðlamak için önüne gelen her fýrsatý kullanan uluslararasý bir yapý (bir örgüt) vardý. 

Bu yapý, Mehmet Altan, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi liberallerin akýl vermeleriyle, daha büyüðüne talipti... Devlet olmak istiyordu. “Barýþa gönüllüymüþ gibi” göründüðü dönemlerde bile, el altýndan barýþ ihtimalini uzaklaþtýran hamleler yapmýþ, sürekli etki alanýný geniþletmiþti. 

PKK’nýn siyasi uzantýsý olan partinin (HDP’nin) durumu da farklý deðildi. 

HDP, “çatýþmasýzlýðý” bitiren karakol baskýnlarýný ve toplu katliamlarý sürekli “devlet içindeki gizli el”e ihale ediyordu ama “devlet içindeki gizli el”in varlýðýný kullanarak nüfuz alanýný geniþleten ve bunu silahýn meþruiyetine gerekçe yapan PKK’yý sulh çizgisine çekecek siyasal bir tutum geliþtirmiyordu/geliþtirmek istemiyordu. 

Devlet içinde barýþ istemeyenler vardý, bu görülüyordu ama Kürt siyasal hareketi içindeki bazý unsurlarýn barýþ konusundaki gönülsüzlüðü ve PKK’ya alan açan tavýrlarý mesele bile yapýlmýyordu. 

O sýralarda gündem, “silah býrakma kongresi”ydi. 

PKK bunu “üçüncü göz” þartýna baðlamýþtý. 

Bir izleme heyeti oluþturulmalýydý. “Dýþarýdan” (yani baþka ülkelerden) aktörlerin yer alacaðý “izleme heyeti” olmadan, silah býrakma lafýný telaffuz dahi etmeyeceklerdi. 

Cumhurbaþkaný Erdoðan, “Ýzleme heyetine gerek yok, kendi meselemizi kendimiz çözeriz” deyince, silah býrakma kongresini iptal ettiklerini açýkladýlar. 

Bir diðer ifadeyle, masayý devirip kaçtýlar. 

Zaten bahane arýyorlardý. Çünkü Amerika’dan “silah” sözü almýþlardý. Suriye’yi özgürleþtireceklerdi. 

Öncesinde de kendi takvimlerine uymamýþ, verdikleri hiçbir sözü tutmamýþlardý. 

Hatýrlayalým: 

Sýnýr dýþýna çekileceklerdi, çekilmediler. Küçük miktarda çekilmeler oldu. Sonra geri döndüler. 

Devleti muhatap alacaklarýný söylemiþlerdi, “çözüm” istemeyen þer ittifakýný ve “üçüncü göz” yerine koyduklarý yabancý istihbarat örgütlerini muhatap aldýlar. 

Bölgede asayiþsizlik yaratmayacaklardý. Asayiþsizliðin kralýný sergilediler. (Yol kesmek, daða adam kaldýrmak, vergi toplamak, rakip partililere gözdaðý vermek, korucu öldürmek, trafik denetimi yapmak gibi “eylemlerle” bölgede hem terör estirdiler, hem de jandarma rolü oynadýlar. Hem de, bölgeyi silah deposu haline getirdiler.) 

Suret-i haktanmýþ gibi görünenler, “Erdoðan’ýn izleme heyeti konusundaki gönülsüzlüðü, zaten silah býrakmak istemeyen PKK’nýn eline güçlü bir mazeret verdi” diyordu. 

Oysa tam tersiydi... 

PKK’nýn eline en güçlü mazereti, aralarýnda liberal, sosyalist, Beyaz Türk ve FETÖ’cü unsurlarýn da bulunduðu “þer ittifaký” vermiþti. 

Erdoðan nefretinin motive ettiði ve Batý’dan da destek gören bu unsurlar, PKK’ya silah býrakmamasý konusunda açýk telkinde bulunuyorlardý. “Silah býrakmayýn... Ne karþýlýðý silah býrakacaksýnýz ki? Erdoðan sizi satacak...” diyorlardý. 

Bir baþka liberal de þunlarý söylüyordu: “Kobani direniþiyle bütün dünyanýn hayranlýðýný kazandýnýz. Erdoðan’la dar çerçeveli bir barýþ size bir þey kazandýrmaz. Daha büyüðüne talip olun, baðýmsýz devlet kurun.”

Þimdi bu bilgiler ýþýðýnda yeniden düþünelim: 

Çözüm sürecine dönülsün mü?