‘Yeniden inşa’ ve ‘demokratikleşme’ süreci

"Çözüm süreci” doğru bir projeydi. Bütünüyle silahsızlanmayı öngörüyordu. Ne yazık ki tersi bir sonuç verdi.

Artık “çözüm süreci”nin ne bir kullanım değeri kaldı, ne de işlevselliği.

Geniş kitleler “çözüm süreci” lafını artık duymak istemiyorlar.

Amacı itibariyle doğru bir proje olsa bile “çözüm süreci” lafında ısrar etmek, siyaseten geniş kitleleri karşıya almak demektir.

Hiç kuşkusuz “silahlı mücadele”nin tasfiyesi ve “siyasi mücadele”nin önünün açılması bir proje olarak hep Türkiye’nin gündeminde olacak. Ama bunun “çözüm süreci” yerine yeni bir kavramsallaştırma üzerinden yapılması gerekecek.

***

Yeni dönemde kelimelerin önümüzü kesmemesine azami dikkat göstermeliyiz.

“Çözüm süreci” gibi “rehabilitasyon” kelimesi de kanımca isabetli değildir.

Kuşkusuz toplum olarak bir travmadan geçiyoruz.

Her travmatik olgu beraberinde bir rehabilitasyon sürecini getirir.

Ama silahlı unsurların temizlenmesinden sonra bölgede bir rehabilitasyon sürecinin başlayacağını söylemek bu iyi niyetten bağımsız başkaca siyasi polemikleri ve yanlış anlamaları da beraberinde getirmeye aday görünüyor.

O yüzden “yeniden inşa” ve “yeniden onarım” gibi kavramsallaştırmalar AK Parti duruşunu daha doğru temelde anlaşılır kılar diye düşünüyorum.

Çünkü bu süreç hem gönülleri onarma sürecidir.

Hem de şehirlerin yeniden inşa sürecidir.

Hem gönüllerin, hem de şehirlerin yeniden inşa süreci, topyekun bir demokratikleşme hamlesiyle daha bir anlam kazanır.

Terörle mücadele konseptinin üzerine oturacağı kavramların AK Parti felsefesine uygun olması en az terörle mücadele kadar büyük bir önem arz ediyor.

“Yeniden inşa” ve “demokratikleşme” süreçleri ayrıca birbirini tamamlar mahiyettedir.

***

“Demokratikleşme” kavramı, yeni terörle mücadele konseptinde olmazsa olmaz öneme sahip güvenlik meselesini de zaten içeriyor.

Biz sadece güvenliği esas alan bir parti değiliz elbet. Bizim güvenlikten kastımız, Başbakanımızın da doğru bir biçimde tanımladığı gibi kamuyu doğrudan ilgilendiren bir husustur.

“Kamu düzeni” veya “kamu güvenliği” kavramı “devlet otoritesi” kavramından farklıdır. “Kamu düzeni”ni tesis etmek veya “kamu güvenliği”ni sağlamak hiç kuşkusuz herkesin özgürlüklerinin teminat altına alınması anlamına geliyor.

Bizim için önemli olan herkestir, yani herkesin hak ve özgürlükleridir. Hak ve özgürlükler ancak “kamu güvenliği”nin sağlandığı bir ortamda hayat bulur.

“Kamu düzeni”nin veya “kamu güvenliği”nin olmadığı bir yerde demokrasi olmaz.

O yüzden demokrasi için güvenlik şarttır. AK Parti’nin güvenlikçi anlayışı işte bu demokratikleşme anlayışı üzerine oturuyor.

O birilerinin 90’lı yılların güvenlikçi politikalarını esas aldığımızı söylemeleri bütünüyle bir çarpıtmadır.

***

AK Parti hükümetinin politikaları bellidir. Demokrasi için kamu düzeni ve güvenliği kesinkes sağlanacaktır. Silahlı unsurların hakimiyetine son verilecektir. Terörden mağdur olan bölge halkının mağduriyetleri giderilecektir. Terörden arındırılmış bölgelerde herkesin daha özgür ve huzurlu yaşayabilmesi için güvenlik kalıcı hale getirilecektir. Demokratikleşmeden asla ödün verilmeyecektir. Silah bırakmak isteyenlere evlerine dönüş imkanı sağlanacaktır.

Biz bu sorunun eksiksiz bir demokrasi içinde güvenliğin herkesin özgürlüğünü ve huzurunu sağlayacak bir biçimde tesis edilmesiyle sağlanabileceği kanaatindeyiz. Silahları ebediyen toprağa gömecek ve silahlı mücadeleyi bütünüyle sonlandıracak bir projeyi rafa kaldırmak, Türkiye’ye yapılabilecek kötülüklerin başında gelir.

Bizim rafa kaldırdığımız şey, silahla siyasi sonuç devşirme çabasıdır. Buna asla izin verilemez.

Silahla siyasi sonuç devşirmeyi amaçlayanlar karşılarında devletin silahlı güçlerini bulur.

Silahın siyasetini yapanlar da hüsrana uğrarlar.

***

“Yeniden inşa” ve “demokratikleşme” süreci herkese kazandırır.

Başbakanımızın cuma (yarın) Mardin’de yapacağı açıklamalara herkes kulak vermeli.

Çözüm için yeniden bir inşa ve demokratikleşme süreci başlıyor.

Bu devlet, Kürtlerin de devletidir.

Hem eşit vatandaş olacağız, hem de kardeşliğimiz ebedi olacak bizim.

Hem özgür ve eşit vatandaş olmak, hem de yürekten birbirine bağlı kardeşler olarak yaşamak hepimizi çok daha güçlü kılar ve hepimize her bakımdan kazandırır.

Kim ki ayrılık peşinde koşarsa kaybeder.

Kim ki silahla sorun çözmeye kalkışırsa hüsrana uğrar.

Türkiye hepimizin ve hepimiz bu ortak vatanda birlikte yaşamaya devam edeceğiz.