Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin’in kýsa, ama tarihi önemdeki ziyareti; yansýyan tepkilere bakýlýrsa hayli önemli sonuçlara kapý aralayacak gibi.
Kuþkusuz bu ziyaretin enerji boyutu, doðalgazda indirim üzerinden baþlayan güncel tartýþmalarýn kýskacýndan çýkabilirsek; Türkiye’nin enerji hatlarýndaki deðerinin, sadece bir geçiþ ya da köprü olmanýn çok ötesinde olduðunu gösteriyor. Ukrayna krizinde Rusya ve Avrupa arasýnda baþlayan restleþmenin, gerek stratejik önemi, gerekse konumu ve istikrarý ile Türkiye’ye olumlu yansýdýðý not edilebilir. Siyasi istikrarýný koruduðu ve bazý sorunlarý takýntý haline getirmediði sürece Ankara’nýn eli bu enerji oyununda her gün daha güçlü hale gelebilir.
Yeri gelmiþken bir parantez açalým ve Türkiye’de iktidarý devirmeye yönelik iki darbe giriþimini, önce Gezi’yi, ardýndan 17-25 Aralýk operasyonlarýný hatýrlayalým. Her iki hamlenin de bir þekilde öncelikle ülkemizi istikrarsýzlaþtýrmak, yaný sýra da kuracaðý muhtemel ittifaklardan mahrum etmek hedefinde olduðu þimdi çok daha net anlaþýlýyor. Nitekim 17-25 Aralýk darbesinin tetikçisi olan yapýnýn, Türkiye’den çok daha önce Rusya’da tasfiye edilmesi tesadüf sayýlmamalý.
***
Tekrar Putin’in ziyaretine dönelim. Ýki ülkenin kritik önemdeki sorunlar üzerinde hemfikir olmadýðý malum. Suriye krizi, doðrudan Türkiye’nin ilgi alanýnda ve sadece kendi topraklarýndaki Suriyeli mülteciler üzerinden baksa bile yakýcý önemini koruyor. Diðer yandan tarihi baðlar üzerinden Kýrým sorunu da bir baþka hassas baþlýðý oluþturuyor.
Þimdi ziyaret boyunca verilen mesajlarý bir kenara býrakarak, iki ülkenin bu sorunlar üzerinde neler konuþabileceðine ve bunlarý nasýl hayata geçirebileceðine bakalým. Burada en deðerli çýkýþ noktasý, iki ülkenin en ateþli zamanlarýnda bile bu sorunlar üzerine konuþma zeminini kaybetmemiþ olmasý.
Rusya, Suriye baþta olmak üzere Ortadoðu’dan Libya’ya kadar uzanan geniþ alanda ortaya çýkan, daha doðrusu çýkarýlan krizleri, ABD merkezli ve kuralsýz dünya düzeninin sonucu olarak görüyor. Tam da bu nedenle Libya’da Kaddafi’nin gitmesine, Suriye’de Esad’ýn hedef alýnmasýna, hatta Mýsýr’da Mübarek rejiminin Müslüman Kardeþler eliyle devrilmesine karþý çýktý. Esad’ý korudu. Mübarek rejiminin darbeyle dönüþünden memnun oldu.
Peki bu Rusya mý Türkiye’nin müzakere masasýndaki muhatabý? Dünyada iþlerin iyi gitmediðinden rahatsýz olan ve bunu tüm zeminlerde dile getiren Moskova, istediði deðiþimi Soðuk Savaþ artýðý aktörler üzerinden mi gerçekleþtirecek? Beþer Esad, Mübarek veya yaþasaydý Kaddafi mi olacaktý deðiþimin aktörleri?
Eðer dünya kuralsýzlýk ve kaosa doðru gidiþ halindeyse, bu durumu Soðuk Savaþ’ýn dengelerine dönerek düzeltmek, içi boþ ve saçma bir iddia olur. Eðer Rusya, dünyanýn yeniden þekillenmesinden bunu kastediyorsa yol almasý da mümkün deðil.
Ýþte tam bu noktada Türkiye’nin duruþu, tezleri ve vizyonu devreye giriyor. Yakýn coðrafyasýnda olup biten tüm sarsýntýlar ve deðiþimlerin bir þekilde etkilediði ve etkilendiði Türkiye’nin; birileri ýsrarla ve inatla görmezden gelse de deðiþim ve dönüþüm konusunda muazzam bir nüfuzu var.
Suriye’de görünen tablo, Rusya’nýn mevcut rejimi korumak, Türkiye’nin ise rejimin mutlaka gitmesinden yana tavýr aldýðý yönünde. Ýki ülkenin de resmi politikalarýný kabaca böyle özetlesek kimsenin itirazý olmazmýþ gibi görünüyor.
Gerçekten böyle mi? Yoksa bu iki ülkenin tezleri bir baþka noktada uzlaþýp geniþ bir coðrafyayý etkileyecek süreçler oluþturabilir mi?
Bunun için Rusya’nýn Ýslam dünyasýna gösterdiði ilginin sahiciliði kadar, Türkiye’nin deðiþim gücünü elinde tutmasý önemli. Suriye çok önemli bir örnek olacak bu noktada. Masada bu kadar güçlü anlaþmalara imza atan iki ülkenin, çok farklý tezlere sahip olduðu bir sorunla ilgili yola ayrý devam etmesi mümkün görünmüyor.