Darbe giriþimi ile birlikte “Devletin yeniden yapýlanmasý” konusu da gündeme düþtü. Cumhurbaþkaný’nýn “Sýfýr kilometre devlet” sözü de bu çerçevede sarf edildi.
“Yeniden yapýlanma” dediðimizde bir, kadrolarýn silbaþtan teþkilinden söz edilebilir, bir de, “Devlet kodlarý”nýn yeniden belirlenmesinden.
“Paralel yapýlanma”nýn ortaya çýkardýðý güven bunalýmý, devlet kadrolarýnýn silbaþtan gözden geçirilmesini zaruri kýlýyor, bu bir gerçek. Süregiden ve “Kuru - yaþ kaygýsý”na yol açan “Arýndýrma”ya raðmen, gerçekten arýndýrýlabildiðimiz konusunda bile kuþku kalacak, bu da bir gerçek.
Ama “Yeniden yapýlanma”nýn daha hayati olanýnýn, “Devlet kodlarý”nýn yeniden tanzimi boyutunda gerçekleþeceði de unutulmamalýdýr. Ýþte asýl o nasýl tanzim edilecek, bunda yoðunlaþmak gerekiyor. Ancak ona hazýrlýklý mýyýz, sorusu da ortada duruyor.
Önce bir durum tespiti yaparsak:
- Türkiye Cumhuriyeti yola, devrimlerle çýktý. Osmanlý sonrasý devlet formatý silbaþtan yapýldý. Burada özellikle din - toplum - devlet iliþkileri alaný, neredeyse bütün bir Cumhuriyet dönemine iliþkin sancýlarýn tetikleyicisi oldu. 27 yýllýk Tek Parti dönemi, ardýndan gelen çok partili hayatýn “örtülü vesayet”li yapýsý, bununla yetinmeyen açýk askeri müdahaleler, demokrasinin demokrasi olamamasý, hukukun hukuk, eðitimin eðitim olamamasý, devletin her alandaki varlýðýnýn “milleti denetleme” esasýna göre tanzim edilmiþ olmasý... Bunlarý yaþadý Türkiye.
- Ak Parti iktidarý, böyle bir sürecin içinden çýktý. Baþýndan itibaren bu “vesayet yapýsý” ile boðuþtu. “Dini referanstan koptuðu”nu ilan etmesine, Refah’tan farklýlýðýný açýklamasýna raðmen, iktidarýnýn 6’ncý yýlýnda “laiklik karþýtý eylemlerin odaðý” olmak, yani devletin din ile iliþkisini resmi formatýn dýþýnda görmek suçlamasý ile “Kapatma davasý”na maruz kalmaktan kurtulamadý. Hep diyorum, bu davada ipten döndü. Ak Parti’nin bu alandaki mücadelesinin geçen birkaç seneye kadar devam ettiði biliniyor.
- Buna raðmen Ak Parti, milletten aldýðý destekle, adeta rakipsiz biçimde iktidarda kalmaya devam ediyor.
- 15 Temmuz. Din ile, resmi çerçeve dýþýnda irtibat kurduðu gerekçesiyle kapatma davasýna maruz kalan Ak Parti, nasýl tanýmlanýr bilmiyorum, “dini alanda oluþmuþ ‘FETÖ diye tanýmlanan bir yapý”nýn darbe giriþimi ile karþý karþýya kaldý. Bu giriþim milletin Ak Parti liderliði ile bütünleþmesi sonucu püskürtüldü.
- Tek Parti dönemi totaliterliði, çok partili hayat dönemindeki darbeler jakoben - laik karakterlidir. Milleti yeniden dizayn etmeye yöneliktir. Bu irade Ergenekon - Balyoz davalarýna zemin teþkil eden darbe hazýrlýklarýna ve kapatma davasý ile devreye sokulan yargý darbesine kadar devam etmiþtir. 15 Temmuz darbe giriþimi acayip bir iþtir. Ýktidarda dindar bir kadro vardýr, arkasýnda milletin desteði vardýr, iktidar milletle sistem arasýndaki sorunlarý çöze çöze ilerlemektedir ve böyle bir süreçte, toplumun yine dindarane duygularý içinde büyümüþ bir hareket darbe giriþiminde bulunmaktadýr. Ýlginçtir, bu süreçte laik odaklar bile darbeyi düþünecek durumda deðildir. Devreye “din ile alakalý” bir topluluk sürülmüþtür.
- Gelinen son durumda, ilginç bir paradoks ortaya çýkmaktadýr. Düne kadar sistemin ana sancý alaný din-toplum-devlet iliþkileri idi ve devlet - toplum iliþkilerini dini alanýn baskýlanmasý zehirlemekteydi. 15 Temmuz’da ise din ile iliþkinin bir boyutu, üstelik bir baþka boyutuna karþý darbe gibi bir cinayete yeltenmektedir.
Sorun þudur:
- Devletteki dindarlýk, darbeye kalkýþan ve “dinden yola çýkan bir yapýlanma” ile karþý karþýyadýr. Ortada bir de her iki alanla iliþkisini tanzim etmesi gereken Devlet vardýr. Ve biz, tam bu sýrada “Devletin yeniden yapýlanmasý”ný gündem yapmýþ bulunmaktayýz. “Meðer en iyisi laiklikmiþ” diyenlerin tozu dumana kattýðýný gördüðümde, devleti yönetmekte olan dostlarýmýz dahil, FETÖ’nün kurbanlarý dahil, “toplumun ve devletin din ile ilgisini nereye koyacaðýz?” sorusu dahil, nasýl hüzün verici bir noktaya geldiðimizi içim acýyarak seyrediyorum.