Yeniden yazdırmayalım

Dinimizde korunması esas olan beş unsur vardır: Din, akıl, nesil, can ve mal. 

Mezkûr beş unsurun her biri büyük tehlike altında. Nasıl olmasın ki, dünya servetinin yarısının 26 kişinin elinde olduğu bir dünyada din, akıl, nesil, can ve mal güvenliğinden bahsetmek mümkün mü? 

Birbirinden ayrı düşünülemeyecek beş unsurdan bir olan neslin ifsadıyla alâkalı okullarda ‘eğitim’ verildiği ortaya çıktı! “Toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında çocuklarımıza doğuştan cinsiyet sahibi olmanın mühim bir şey olmadığı, cinsiyetin değiştirebilir olduğu öğretildiğini maalesef yeni öğreniyoruz. 

Dünya servetinin yarısını elinde bulunduranların kurduğu vakıflar (Rockefeller Vakfı, Soros Vakfı vb.) üzerinden yürütülen projeye Türkiye 2011’de imzalamış. İstanbul’daki toplantıda sözleşmeye imza atanlar arasında, imzadan 10 ay sonra yürürlüğe sokan ilk ülke Türkiye olmuş! 

“Toplumsal cinsiyet eşitliği” adlı projenin hedefinde din ve aile var. Cinsiyetsiz (Eşcinsel) bir toplum oluşturmak için dinin ve ailenin şahıslar üzerindeki etkisini azaltıp, şahsın fıtratını istediği gibi değiştirmesi amaçlanıyor. 

“Toplumsal cinsiyet eşitliği”nin vitrininde “Kadına yönelik şiddeti önlemek” yazsa da bu plan uzun vadeli uygulandığı takdirde ortada ne kadın ne erkek kalacak!.. 

Avrupa’da yıllardır “Toplumsal cinsiyet eşitliği” dersi verilen ülkelerde kadına şiddetin azalmadığı gibi aksine arttığı, aile diye bir mefhumun kalmadığı, uyuşturucu ve alkol tüketiminin arttığı tespit edilmiş.   

Mottosu “Yeniden yazmaya var mısın” olan “Toplumsal cinsiyet eşitliği” projesinde yeniden yazılacak olan nedir; A- din mi, B- aile mi, C- gelenek mi, D- cinsiyet mi? Cevap veriyorum: E, hepsi! 

Peki yeniden yazmayı kimler yapacak? Bu projeyi kimler hazırladıysa; yani dünya servetinin yarısını elinde bulunduranlar. 

Kaba hatlarıyla anlatmaya çalıştığım proje okullarda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığıyla açıklamayla 2016 yılından kadar uygulandığını öğreniyoruz. İlahiyat fakültelerinde de “Toplumsal cinsiyet eşitliği” dersleri devam ediyor. Hatta bazı İlahiyat fakültelerinde “Toplumsal cinsiyet eşitliği” derslerine giren talebelere sertifika bile veriliyor! 

Milli Eğitim Bakanlığı gelen tepkiler üzerine projenin 2016 yılında sona erdiğini açıklasa da, başka adlarla benzer projeler devam ediyor. Ne yazık ki bu projeleri sadece Milli Eğitim Bakanlığı değil tüm devlet kurumları uygulamak zorunda. Çünkü hükümet hâlâ projeyi iptal etmiş değil. 

Beka meselesinin konuşulduğu bir demde neslimiz üzerinden her şeyimizin yok edilmesine izin mi vereceğiz? Dinimizi, geleneğimizi, neslimizi yeniden mi yazdıracağız? Bizler yeni bir 15 Temmuz gibi işgal teşebbüsü beklerken meğer kendi ellerimizle değerlerimizi işgal ettiriyormuşuz!