Türkiye’de bazý kesimler var ki, onlarýn mahallesine demokrasi ve özgürlükler hiç uðramýyor. Onlar hala, on yýl önce býraktýðýmýz yerdeler.
Bugün bile ellerinden gelse, üniversite kapýlarýna ‘ikna odalarý’ kurarlar, sokaklarda baþörtülü avýna çýkarlar. Bugün, artýk darbelerden söz etmenin ayýplanacak bir durum olmasýna raðmen, ellerine fýrsat geçse yine darbe çaðrýlarý yapmaktan geri durmazlar.
“Yok artýk bu kadarý da olmaz” demeyin. Evet, maalesef oluyor. Zihinleri demokrasiye kapalý bazý örümcekli kafalar, Danýþtay’ýn geçtiðimiz günlerde baþörtüsü ile ilgili verdiði ‘özgürlükçü’ kararý bile Cumhuriyet’in temellerini dinamitleyen bir karar olarak deðerlendirmekten çekinmediler. Kararýn hemen ertesinde, gazete köþelerinde, televizyonlarda yapýlan yorumlara baktýðýnýzda, bu arkaik beyinlerin sayýsýz örneklerini görebilirsiniz.
Bunlar için hiçbir evrensel insan haklarý kuralý, demokrasi kriteri geçerli deðildir. Tek iman ettikleri kural, tek parti döneminintotaliter kurallarýdýr.Yazýlarýnda, konuþmalarýnda Cumhuriyetin kadýnlara verdiði haklardan bahsederler ama bazý kadýnlara ‘ayrýmcýlýk’yapmaktan çekinmezler. Hatta, zaman zaman Türkiye’deki kadýn haklarýnýn yeterli düzeyde olmadýðýndan bahisle, BM’nin ‘kadýn ayrýmcýlýðý’ ile ilgili raporlarýndan örnekler verirler.
Ama, Birleþmiþ Milletler Kadýnlara Karþý Ayrýmcýlýðýn Kaldýrýlmasý
Komitesi’nin, 12-30 Temmuz 2010 tarihleri arasýnda gerçekleþtirdiði Türkiye oturumunda baþörtüsü yasaðýný ayrýmcýlýk olaraktanýmlamasýný görmezden gelirler.
Oysa BM raporunda çok açýk bir þekilde, devletten “Baþörtüsü yasaðýnýn, eðitim, çalýþma, saðlýk, politik ve kamu yaþamýna katýlýmý üzerindeki olumsuz etkilerin deðerlendirildiði detaylý çalýþmalar talep edilmiþtir. Bir sonraki rapor dönemi olan 2014 yýlýna kadar bu çalýþma sonuçlarý ile baþörtüsü yasaðýnýn ayrýmcý sonuçlarýnýn tamamen yok edilmesine iliþkin alýnan önlemlerin açýklanmasý talep edilmiþtir.”
***
Danýþtay’ýn kararý ile ilgili atýlan baþlýklardaki, yazýlardaki, karikatürlerdeki ‘panik hali’, bazý kesimler açýsýndan kelimenin tam anlamýyla bir 28 Þubat tezahürüdür.
Gerek, Ýstanbul Barosu’nun 2011 yýlýndaki “Baþörtülüler giremez” afiþi, gerekse Danýþtay’ýn kararý sonrasýnda ortaya çýkan tepkiler, Kemalist modernleþme projesinin günümüzde geldiði noktayý göstermesi açýsýndan son derece manidardýr.
Açýkça söylemek gerekirse, Ýslami yaþam tarzýna sahip kadýnlarýn toplumdaki görünürlüðüne karþý çýkan anlayýþýn temel motivasyonu Ýslamofobidir. Çünkü, Ýslami yaþam tarzýný cehalete indirgeyen bu Ýslamofobik anlayýþ sahipleri, baþörtüsünü hala bir “tehdit” olarak sunma gayreti içindedirler.
Ve Danýþtay’ýn baþörtüsü ile ilgili ‘özgürlükçü’kararýndan mutsuz olan kesimlerin tepkileri göstermiþtir ki, Ýslamofobi sadece Batý kaynaklý bir güdü deðil, yýllardýr bu ülkeye musallat olan bir korku halidir. Ýslam korkusu veya Ýslam karþýtlýðý maalesef bu ülkede özgürlüklerin önünü kapadýðý gibi, çok kültürlü bir toplumun oluþmasýný da engellemiþtir. Ve Ýslamofobi, demokratik ve sivil toplumun düþmanýdýr.