“Yerli” mi? Yersiz!

Ertuğrul Kürkçü, diğer marjinal sol-sosyalist partilerden isimlerle birlikte Kürt siyasi hareketine eklemlenmiştir. 2011 seçimleri... Haliyle “yerel”e, “taban”a inmek, adına devrim yapılacak halkın ayağına gitmek gerekiyor. Olur ya diz kırıp yer minderlerine oturulacak. Herkesle tokalaşılacak. Belki terli ve yaşlı amcalar sarılıp öpecek. Fakir sofralarında karın doyurulacak. Eh lokallerde, rakı masalarında devrim yapmaya benzemiyor pek. Emek gerektiriyor. 

Böyle bir çalışma dönemi öncesi Ertuğrul Kürkçü, (o zamanki BDP’den) Nazmi Gür ile endişelerini paylaşır:

Kürkçü: Nasıl olacak, ben hiç taziyede bulunmadım.

Gür: Bi şey yok onda, bi Fatiha okuyup üflüyorsun.

Kürkçü: Ben Fatiha okumayı bilmem.

Gür: Sorun değil, dudaklarını şöyle bi kıpırdat, ellerini yüzüne sür, olur biter.

Bu diyalogu, daha doğrusu halkın değerlerine ve beklentilerine “yabancı” ve “alaycı” bir zihniyetin, siyasi takiyye için geliştirdiği “pratiği” aktaran kişi Cengiz Çandar’dır. Olayı ondan dinleyip anlatan kişi, Çandar’ın kahkahalar eşliğinde “Ertuğrul, Fatiha tiyosundan sonra taziyelerin vazgeçilmezi oldu, rekor üstüne rekor kırdı” dediğini de eklemişti.

Bu diyalogda çirkin olan şey, elbette ki Egemen Bağış’a atfen aktarılan diyalogda çirkin olan şeydir. Ayıplamayı gerektirir. Bu sahtelik, yersizlikten lüzumsuzluktan çok, yapanın değersizliğine işarettir.  

İnancınız farklı olabilir. İnanmıyor da olabilirsiniz ama bir başkasının değerleriyle, inançlarıyla dalga geçemezsiniz. Mış gibi yapmak da en büyük çirkinliktir. Hem siyaseten, hem ahlaken...

İşte tam da burada, muhtemelen yine bir taziyede çekilmiş olan bir fotoğrafı paylaşmak isterim. HDP’li iki milletvekili Hasip Kaplan ve Altan Tan, kapalı bir mekanda (cami, mescid, taziye evi?) yere oturmuşlar. Altan Tan daha usule uygun oturuyor sanki. Namazda “ka’de-i ahire” denilen şekilde, iki diz üstü. Hasip Kaplan’ın bir dizi yerde. Sıkılmış görünüyor.

Dua sırası olmalı. Altan Tan avuçlarını huşu ile açmış ama Hasip Kaplan’ın oralı olmadığını fark ederek ondan yana öyle şaşkın öyle kızgın bakmış ki, “dindar Kürtlerin HDP zihniyetiyle arasındaki değer uçurumunun resmi” çıkmış ortaya.

Ama kuşkusuz, -mış gibi yapmayan Hasip Kaplan’ın davranışı, dudak kıpırdatıp etraftakileri kandırmayı seçen Ertuğrul Kürkçü’nünkinden evladır. Ne saygısız, ne alaycı. Hiç değilse sahtelikten uzak.

PKK medyasının kara propaganda popstarı Amed Dicle’nin Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürerken infial uyandırmak için “minarelerde namaz okunmuyor” demesi neyse de, pek dehşetli, pek ilginç bir 28 Şubat mağduriyetiyle yükselen kariyerini HDP milletvekilliği ile taçlandıran Hüda Kaya’ya ne demeli. Daha önce ilçeye yapılan üst düzey bir resmi ziyarette güvenlik amacıyla minarelere çıkarılan keskin nişancıların fotoğrafını “Bu İslamcılar minareye asker çıkardı ezanı da yasakladı!” derken insaftan, Pervin Buldan’ın “Cizre’de cuma namazı kıldırtmadılar” derken ilçede sokağa çıkma yasağı olduğu, Cuma namazının ise cemaatle kılındığı bilgisinden mahrum olmasını neye yoralım? Kasti değilse eğer, “yerli” de sayılmaz değil mi?