Ukrayna üzerinde Rus-Batý (NATO) restleþmesi tehlike boyutunu en üst seviyeye çýkararak devam ediyor. "Þaka deðil" bir nükleer savaþtan bahsediliyor. Ýsrail'in Filistin'de gerçekleþtirdiði yüz yýllýk katliam süreci, bir yýldan fazla bir zamandýr, özellikle Gazze'de hýzlandýrýlmýþ þekilde ve bütün dehþetiyle devam ediyor. Bununla da yetinmiyor Ýsrail, her gün bir ülkeyi tehdit ediyor. Lübnan'da olduðu gibi, tehditlerini fiiliyata geçirerek pervasýzca, hiçbir ahlak normuna uymadan saldýrýyor. Dünyanýn çeþitli yerlerinde öteden beri var olan baþka tehlikeler de her zamankinden daha fazla tehlike arz eder hale gelmiþ bulunuyor. Kýsacasý yeryüzü çalkalanýyor. Ýnsanlýk hiç olmadýðý kadar sarsýlýyor. Kimse yarýn nerede sabahlayacaðýný ya da yarýna çýkýp çýkamayacaðýný kestiremiyor. Ýlticalar, etnik temizlikler, soykýrýmlar, katliamlar artýk insanlýðýn rutini haline gelmiþ. Ýnsanlýk yerinde duramýyor. Yeryüzü kaynýyor. Saða sola savrulan insanlýk, sýðýnacak bir liman arýyor, ölümcül dalgalar arasýnda.
Elbette dünya kurulduðundan beri bu tür altüst oluþ süreçleri her zaman olagelmiþtir. Hatta sosyologlar, tarihçiler böyle süreçlerin insanlýðý, sosyal, ekonomik, siyasal, ilmi ve kültürel, daha genel anlamda medeniyet olarak üst seviyelere taþýdýðý için yararlý olduklarýný söylüyorlar. Bu açýdan böyle süreçlerde çekilen acýlar bir bakýma doðum sancýlarýna benzetilir. Doðrusunu isterseniz, geriye dönüp insanlýðýn geçtiði evreleri gözümüzde canlandýrdýðýmýz zaman adý geçen uzmanlarýn bu deðerlendirmelerinin yerinde olduðunu söyleyebiliriz.
Bendeniz bu durumu düþündüðüm zaman "Biz rüzgarlarý aþýlayýcý olarak gönderdik" (Hicr, 22) ayeti aklýma gelir. Hiç þüphesiz bu söylediklerim bir tefsir deðildir, bilakis ayeti düþünürken zihnimde uyanan anlamlardýr. Dolayýsýyla bu çalkantýlar, sarsýntýlar, göçler, ilticalar, kaçýþlar sert esen rüzgarýn çiçekleri, bitkileri aþýlamasý gibi medeniyetleri, kültürleri aþýlamasý anlamýna gelir. Bu açýdan bugün yaþanan durum da dünyanýn hareketine egemen kýlýnan ilahî yasalar sistemi açýsýndan mutlaka birtakým yararlar barýndýrmaktadýr. Ýlerleyen zamanlarda bunlarý göreceðiz. Yakýn sayýlacak zamanlarda insanlýðýn yaþadýðý iki büyük cihan harbinin, korkunç yýkýmlara raðmen yol açtýklarý siyasal, sosyal, bilimsel geliþmeler bunun tanýðýdýr.
Ancak Kur'an-ý Kerim, insanlýk hayatýnda aþýlama iþlevini gören sarsýcý rüzgarlarýn yanýnda, böyle durumlarda insanlarýn sýðýnacaklarý daðlardan da söz eder. "Yeryüzüne insanlar sarsýlmasýn diye saðlam daðlar yerleþtirdik" (Enbiya, 31). Dediðim gibi, bu ayet de ilk anlamý ve tefsiri itibariyle daðlarýn yeryüzüne yerleþtirilmiþ olmalarýnýn fizikî iþlevine iþaret etmektedir. Ama önceki ayet için de söylediðim gibi, bir tür uyarlama olarak sosyal çalkantýlarý dindirici bir iþleve iþaret ettiðini de söyleyebiliriz.
Diðer bir ifadeyle yeryüzünde rüzgar gibi zaman zaman esen, küçük veya büyük boyutlarda çalkantýlara yol açan, insanlýðý sarsan, ama en nihayetinde kültürler arasý aþýlama iþlevini gören kültür havzalarý vardýr. Bir de bu çalkantýlar olurken insanlýðýn iyice savrulmasýný engelleyen dað misali kültür havzalarý vardýr.
Bugünkü durumu farklý ve tehlikeli kýlan þey, dað görkeminde, haþmetinde, etkinliðinde bir kültürün, bir medeniyetin ortalýkta görünmemesidir. Ýsrail gibi küçük çaplý bir rüzgarýn bu denli sarsýcý ve yýkýcý olmasýnýn sebebi iþte budur. Amerika ise onca iriliðine raðmen bir dað satvetine sahip deðildir. Yaný insanlýðý bu korkunç çalkantýdan korumasý bir yana daha beter savrulmasýna önayak olmaktadýr. Hani derler ya "kalýbýnýn adamý deðil"...
Beni umutsuzluða sevk eden þey, iþte dünyanýn potansiyel olarak dað gibi kültür ve medeniyet havzalarýnýn, en baþta da Ýslam medeniyetinin etkisiz eleman gibi kenarda geliþmeleri seyretmesidir.
Bu yüzden tehlike büyük. Dünyamýz Moðol istilasýndan, Haçlý saldýrýlarýndan beter bir tehlikeyle karþý karþýyadýr. Üstelik bu kasýrga aþýlayýcý bir özelliðe de sahip deðildir. Sadece yýkýma yol açýyor.