Sinemayla gerçek hayatýn zaman zaman mukayesesi bize her iki konumun da mahiyeti üzerine zengin fikirler arz eder. Sýnýrlý hayatýmýzýn yer aldýðý bu yeryüzü sahnesinde ömrümüz elverdiði ölçüde rollerimizi ifa edecek ve bir noktada terk-i mekan eyleyeceðiz. Hata ve doðrularýmýzla, eksik ve artýlarýmýzla oyunumuzu sergileyip bir yerde baþka bir sahne ortamýna geçmek üzere geçitten geçeceðiz. Filmler, ödüller, festivaller aslýnda hepsi birer ibret makamýnda olabilse, gerçek dediðimiz aslýnda pek o kadar da gerçek olmayan hayatýmýz daha farklý zeminlerde inþa olunabilirdi. Sinemayý fýtratýmýzla mütenasip bir raya oturtabilseydik, varoluþumuza gerçekten çok þey katan bir sanat uðraþýsý söz konusu olabilirdi. Büyük bir yekun içinde çok küçük bir oranda görebildiðimiz böylesi çalýþmalar içimize ferahlýk veren örnekler olarak karþýmýza çýkýyor. Sinemanýn bu yanýna aðýrlýk veren yine az sayýda kiþi de ancak bu yönde gayretlerini kimi zaman aktif kimi zamansa pasif olarak sürdürüyor. Bu kiþilerden olan biri olan Ayþe Þasa hanýmefendi de þu an aðýr bir hastalýktan mustarip olarak bizim içimizi acýtýyor ve kendimize dönük olarak fiillerimizi sorgulatýyor. Kendisine çok acil þifalar diliyoruz ve deðerli tefekkür sürecine dönmesini arzuluyoruz.
***
Ýmdi, dünya coðrafyasýnýn hakikaten sancýlý bir dönemeçten geçtiðine tanýklýk ediyoruz; böylesi bir iþleyiþ mekaniðinde hangi kodlarla ne filmler çevireceðimizi, nasýl festivaller ihdas edeceðimizi, hangi normlardan hareketle sinemasal faaliyetlerde bulunacaðýmýzý iyi ölçerek üstüne bir kez daha düþünmemiz gerektiðine inanýyorum. Küre-i arz üzerindeki acýlarý iyi tartarak, haz, macera ve fantazma arayýþýmýzý nereye kadar uzatmak durumunda kalacaðýmýzý gözden geçirmemiz, fýtrat yani yaratýlýþ ve tabii çevre ile iliþkimizi insan olmaklýðýmýza yaraþýr bir þekilde görselleþtirmemiz ve Nostalghia’dan hareketle, insanlýðýn bir zamanlar sapmýþ olduðu o kavþaða dönmemiz gerektiðine inanýyorum.
Sinemanýn uhdesindeki potansiyel güç, toplumlar olarak birçok soruna iþaret etmek, doðal varlýðýmýzla irtibat kurmak, manevi bir hareden geçerek aþkýn olaný imgeleþtirmenin yolunu bulduðu oranda saðlýklý bir raya oturtuluyor demektir. Batý veya paralel anlayýþlý sinemalardaki tefessüh hallerinden ziyade, gözden uzak kalan diðer coðrafya sinemalarýnýn belki teknik olarak zayýf ama hala insanlýðýn naif hallerinden dem vuran görsel nakýþlarýný keþfetmek, yitip giden deðerleri ortaya çýkarmak adýna oldukça heyecan verici diye düþünüyorum. Þunu da hemen belirtmek gerekiyor ki, Batý diye tanýmladýðýmýz çerçeveye giren sinemalarda da bu tür yapýmlarla karþýlaþmak kesinlikle mümkün. Ne var ki, bunlar popüler veya sansasyonel çalýþmalara göre biraz daha geride kalýyorlar ve ana cadde dediðimiz eserlerle ayný dairede yer alamýyorlar. Ya ticari olarak kýyý-köþe dediðimiz salonlarda vizyon þansý buluyorlar ya da festivallerin belli bölümlerinde yer alabiliyorlar. Yine de dünya sinema tarihi literatürünü böyle filmlerin oluþturduðuna inanýyorum ve sinemanýn yapýcý yanýnýn bu tür yapýmlarda neþvünema bulduðunu düþünüyorum. Bu platformlarýn dünya sinema sahnesinde artarak çoðalmasýný diliyorum.