Bir ülkenin ‘devlet aklý’nýn farklý araçlar ve yöntemlerle yeniden þekillenmesi, sanýldýðýndan çok daha sancýlý olabiliyor. Hele bu aklý oluþturan unsurlar arasýndaki görüþ ayrýlýklarý ya da çatýþmalar görünenden daha derinse.
Türkiye, hýzlý, sancýlý ve zaman zaman tansiyonu hayli yüksek bir deðiþimi yaþarken, bazý alýþkanlarýn deðiþmesinin ne kadar zor olduðunu hep birlikte görüyoruz. Bu alýþkanlýklar sadece yakýn geçmiþe ait deðil. Neredeyse iki asra yakýn zaman diliminde ortaya çýkan korkular, kayýplar, geri çekilmeler, yenilgiler üzerinden þekillenen ‘devlet aklý’, temkin ve maslahatlar üzerinde ayakta durmayý hedefliyor.
Þimdi onun yerini dinamik, kendisine sorun dayatýlmasýný reddeden ve aksine sorunlarý kaynaðýnda göðüslemeye cesareti olan bir iradenin almasý söz konusu. Ancak asýrlarýn duruþu ve alýþkanlýklarý sizi kolayca terk etmiyor. Hatta bu durumu ‘devletin bekasý’ üzerinden okumayý tercih edenler, deðiþimin önünü açmak bir yana, olaðanüstü bir gayretle önüne geçmeye çabalýyor.
Lafa gelince cesur, dinamik ve deðiþimci bir profil çizenler, Türkiye bu uðurda hayati önemde adýmlar atmaya baþlayýnca, þaþýrtýcý geri dönüþler yaþamaya baþladýlar. Çünkü yaþanan sürecin önünde yürümek risk ve cüret, ardýndan gelmek ise cesaret istiyor.
Bugün siyasi iradenin kritik ve kronik bir sorunu yönetmek üzere attýðý adýmlar gerçekten kolayca üstlenilemeyecek riskler barýndýrýyor. Bunu yapmak için de cesaretten fazlasý, kelimenin tam anlamýyla cüretkar olmak gerekiyor.
***
Sadece Suriye politikasý üzerinden bakýlsa bile, yaþanan ayrýþmanýn ne kadar ürkütücü olduðu görülebilir. Devlet aklýnýn siyasi sýnýrlarýn ötesinde hareket etme yönünde adým attýðý bir dönemde, ülke içindeki farklý güç merkezlerinin suyun akýþýnýn tersine hareket etmesi, Reyhanlý katliamý sonrasýndaki öfke patlamalarýnýn perde arkasý.
Bir ana muhalefet lideri, sadece ülke sýnýrlarý dahilinde deðil, uluslararasý zeminlerde bile ülkesinin baþbakaný hakkýnda inanýlmaz suçlamalarda ve iddialarda bulunabilir mi? Cevabý ortada. Ama bu hayret verici durumun, az önce aktarmaya çalýþtýðým çatýþmanýn uzantýsý olduðunu da unutmamak gerekiyor.
Bunlar aþýlabilir mi, elbette. Aþýlmalý mý, mutlaka. Çünkü kim ne derse desin artýk Ankara’nýn siyasi sýnýrlarýna sýðmasý, baþka bir ifadeyle geri çekilmesi ihtimal dahilinde deðil. Bunun güvenli bir yol olduðunu, aksi takdirde baþýmýza daha çok badire geleceðini iddia edenlerin, ne tarihten, ne coðrafyadan ne de en azýndan yakýn coðrafyamýzýn dinamiklerinden haberdar olmadýðý çok açýk.
***
Söz siyasi sýnýrlarýn ötesine gelmiþken, gönül coðrafyamýzda hareket etmemizi saðlayan yiðit insanlarý unutmamak gerekiyor. Medet Ünlü, önceki gün Ankara’da alçakça bir saldýrý sonucunda þehit edildi. Medet Ünlü, sadece Çeçenlerin, Kafkaslardaki Müslümanlarýn deðil, hepimizin yüreðini koskoca bir coðrafyaya açan bir yiðit adamdý.
Þahidim. Evine kömür alamazken, bir lokma ekmeði çocuklarýna götürmekte zorlanýrken, o dönemin malum medyasý eliyle akýl almaz suçlamalara maruz kaldý.
Þahidim, en umutsuz olduðumuz anlarda bile umudun adresiydi, tebessümdü, fedakarlýktý, medetti.
Þahidim, ümmetin yiðit evlatlarýndandý, adamdý, yürekti, feryattý. Aklýný ve gönlünü kardeþlerine kapatýp sýrtýný dönenlere, sýnýr boylarýnda size sýðýnan mazlumlarý itip kakmaya çalýþanlara inat, tepeden týrnaða bir kardeþlik abidesiydi.
Ruhu þad olsun.