Yýlbaþýnda namaz ‘provokasyon’u

Türkiye bir yýlbaþý daha geçirdi. Kimileri yiyip-içerek, dans ederek kutladý 2013’ü, kimileri umursamadý. Herkes bildiði gibi yaptý ve zaten olmasý gereken de buydu.

Ancak ajanslara düþen bir “yýlbaþý haberi” enteresan bir istisna oluþturuyordu. Marmaris’te yaþanmýþtý “olay.” Yýlbaþý kutlamasýnýn yapýldýðý Gençlik Meydaný’ndaki vatandaþlardan biri, etrafýn þaþkýn bakýþlarý altýnda, yere seccade sermiþ ve üzerinde namaz kýlmýþtý.

Ama “olayý” çýkaran, bu namaz deðil, namaza gösterilen tepkiydi. Çevredekilerin bazýlarý “provokasyon, provokasyon!” diye baðýrarak namaz kýlan zatýn üstüne yürümek istemiþlerdi. Kameralara yakalanan bir tanesi, baðýrmakla kalmayýp “tutmayýn beni” dercesine ceketini çýkarýyor, iri gövdesi de hakikaten zor tutuluyordu yanýndakilerce.

Bu tabloyu görünce, Türkiye toplumunun yakýcý sorunlarýndan birinin ne olduðuna bir kez daha karar verdim: Farklý, alýþýlmadýk bir realite görmeye dayanamamak. Bunun karþýsýnda öfkelenmek, çileden çýkmak ve “vay provokatör” diyerek saldýrganlaþmak.

Açýk toplum manzaralarý

Bu genel soruna girmeden önce, “olay”a dönüp ona dair kanaatimi söyleyeyim:

Yýlbaþý kutlamasý yapýlan bir meydan, namaz kýlmak için en ideal yer olmayabilir. Ama isteyen de, ister burada, isterse baþka her açýk alanda namaz kýlabilir.

Yýlbaþý alanýnda namaz kýlmanýn, “yeni yýlý dînî bir mantýkla kutlamak” yahut “eðlenen insanlara dini hatýrlatmak” gibi anlaþýlýr amaçlarý da olabilir. Ýster beðenin, ister beðenmeyin.

Þunu da ekleyeyim: Bölgesi bir “olay”, Britanya, Amerika gibi açýk toplumlarda yaþanmaz. Çünkü oralarda, býrakýn provoke olmayý, hiç kimse dönüp de bakmaz bile izlediðiniz bir ritüele.

Bu açýk toplumlarda sokak ortasýnda kolaylýkla ibadet edebilir, dahasý açýkça “dini propaganda” yapabilirsiniz. Büyük þehirlerin meydanlarýnda “hesap günü yaklaþýyor, tövbe edin” diye pankartlar taþýyan misyonerler görebilirsiniz.

Ben Londra’nýn en kalabalýk meydanýndaki barlarýn önünde “Allah’tan korkun, günahtan sakýnýn” diye pankartlar açýp yüksek sesle “teblið” yapan Müslüman öðrenciler görmüþtüm mesela. Etraftakiler ise ya umursamýyor ya da merakla kulak kabartýyordu. “Sizi gidi provokatörler” diyerek zývanadan çýkan yoktu.

Çünkü, dediðim gibi, Britanya toplumu bir “açýk toplum”dur. Türkiye toplumu ise, onca “açýlým”a raðmen, halen epey kapalý.

Provokasyon lazým

Türkiye’nin bu kapalýlýðýnýn en çarpýcý yansýmasý, baþta belirttiðim sorun: Farklýlýða tahammül edememek. Farklýlýk karþýsýnda korkuya ve öfkeye kapýlmak. Bu travmatik halin bir sonucu olarak da, farklýlýðý ifade edenleri “provokatör” diye lanetlemek.

Mesela, “Kürtçe þarký yapacaðým” dedi diye Ahmet Kaya’ya saldýrmak...

Veya Meclis’e baþörtüsüyle girdi diye Merve Kavakçý’yý linç etmek...

Yahut “Atatürk’ü sevmiyorum” diyenlere karþý küplere binmek...

Veyahut “saçý uzun” diye yoldan adam çevirip dövmek...

Dindarlýðý farklý diye dindara, dindar deðil diye dinsize kýzmak...

Tüm bunlar, bizim toplumun farklý kesimlerindeki tahammülsüzlüklerin  resimleridir. Kesimler farklý, ama zihniyet aynýdýr.

Bu zihniyetin en büyük ihtiyacý ise, tam da öcüleþtirdiði þeydir: Provokasyon!

Sabotaj yapmak, kan dökmek anlamýnda kullanmýyorum bu kavramý kuþkusuz. Ezber bozmak, kalýp kýrmak anlamýnda.

Çünkü, tevekkeli deðil, kelimenin orjinali olan “provocative” sýfatý, Ýngilizce’de çoðunlukla olumlu manada kullanýlýr. Bir kitaba “provokatif” demek, mesela, onu yaratýcý bularak övmektir.  

Ben de, “yýlbaþýnda namaz”ý bu anlamda provokatif bulup övüyor ve hepimize huzurlu ama bol “provokasyon”lu bir yýl diliyorum.