Adettendir, yýlsonu geldiðinde muhasebesi yapýlýr, sorunlarýn envanteri çýkartýlýr. Herkes bulunduðu konuma, siyasi duruþuna ve ilgilendiði konuya göre sorunlarý sýralar, aralarýnda hiyerarþik iliþki kurmaya çalýþýr. Kimi daha önemlidir, kimi daha az. Kimi Kürt sorununa, kimi demokrasi eksikliðine, kimi de asker-sivil iliþkilerine atýfta bulunur.
Yýlýn sonlarýna doðru olanlarýna mutlaka daha bir aðýrlýk verilir. Eminim bu yýl da pek çoklarý ODTÜ olaylarýný önemseyecek, orada olanlardan yýlsonu dersleri çýkartacaktýr. ODTÜ üstüne yazacaklara önerim Ýhsan Daðý’nýn dünkü Zaman’da yazdýklarýný okumalarý. Ders çýkartacaklarsa taraflar üstü bir ders çýkartmalarý.
***
Ýlgi ve meslek alaným açýsýndan baktýðýmda bence yýlýn sorunu Suriye’ydi. 26 Ocak 2011’de Tunuslu Muhammed Bouazizi gibi üstüne gaz döküp kendini yakan Hasan Ali Akleh, Baas rejimine karþý direniþin fitilini ateþlemiþti. Ancak kitlesel gösterilerin baþlamasý için 15 Mart’ý beklemek gerekecekti. 25 Mart’ta itibaren de gösteriler bütün ülkeye yayýldý. 4 Haziran’da ise muhalefet ilk kez silaha sarýldý.
Bir kaç gün içinde de silahlý çatýþmalar hýz kazandý ve Türkiye sýnýrýna doðru ilk kitlesel göç hareketleri baþladý. 29 Haziran’da Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kurulduðu Türkiye içinde bir yerlerden dünyaya duyuruldu. Ekim ayýndan baþlayarak da Türkiye’nin ÖSO’ya destek verdiði haberleri ortaya çýkmaya baþladý. Bu yýl Ocak ayýna geldiðimizde ise ÖSO artýk etkin bir güç olduðunu kanýtlamýþtý.
Ancak rejimin sonu görünmemiþ, Suriye sivil ve askeri muhalefetine destek veren Türkiye giderek zor durumda kalmaya baþlamýþtý. Bu yýl 9 Nisan’da Þam’daki Türkiye büyükelçiliði tahliye edilmiþ, iki ülke iliþkilerini geren en önemli olaysa 22 Haziran’da yaþanmýþtý. Suriye hava savunmasý kýyýlarýna yakýn uçan silahsýz bir keþif uçaðýmýzý düþürmüþtü.
Bu olaya verilecek karþýlýk iki ülkenin savaþa sürüklenmesine, Suriye’de yaþananlarýn unutulmasýna, Türkiye’nin Suriye ile tek baþýna kalmasýna yol açabilirdi. Neyse ki iktidar siyasi itidali askeri karþýlýk vermeye tercih etti, güç kullanma yerine güç kullanma tehdidinde bulunmayý politika olarak benimsedi. Eðer tersi olsaydý bugün itibarýyla Türkiye’nin siyasi aðýrlýðý ve ekonomik performansý ayný düzeyde olmayabilirdi.
Ýkinci büyük kriz ise 3 Ekim’de Suriye’den atýlan bir top mermisinin Akçakale’ye düþmesiyle yaþandý. Türkiye buna iki saatten kýsa bir süre içinde ayný yöntemle karþýlýk verdi. Türk tarafýndan beþ kiþi, Suriye’de ise üç asker karþýlýklý top ateþlerinde hayatýný kaybetti. Eðer Türkiye verdiði karþýlýðý büyütmüþ olsaydý, mesela Suriye hedeflerine bir uçak saldýrýsý düzenleseydi, sorunun seyrinin deðiþme ihtimali yüksekti.
Baþka nedenlerle beðensek de beðenmesek de kabul etmemiz gerekiyor ki Ankara Suriye krizini iyi yönetti. Sivil ve askeri muhalefete neredeyse her türlü desteði verdi. Rejimin zulmünden kaçanlara kucak açtý. Caydýrýcý olmak için de tedbir aldý. Ama sorunu kiþiselleþtirip askeri müdahaleye kalkmadý, bölgeselleþmesine ve büyümesine yol açmadý.
Oysa Amerika’dan Avrupa’ya pek çok ülke Türkiye’nin bu soruna askeri açýdan da taraf olmasýný arzu ve teþvik etmekteydi. Ýçeride de zorlama çok oldu, Ýktidar muhalefet tarafýndan baþarýsýzlýkla suçlandý. Davutoðlu’nun politikasýnýn iflas ettiði söylendi. Fakat Hükümet direndi, Türkiye’yi maceraya sürüklemedi. Sorunu kendi kararlaþtýrdýðý yöntemlerle yönetti.
***
Yýlýn sorunu yýlýn sonunda bitmedi, ama Türkiye bu büyük sorunu küçük sayýlabilecek sýyrýklarla atlattý. 6 Kasým seçimleri sonrasýnda Amerika’nýn tutumunun deðiþmesini sabýrla bekledi. Koalisyonlar kurdu, ittifaklar oluþturdu, farklý ülke gruplarýný harekete geçirerek desteklediði muhalefetin Suriye halkýnýn meþru temsilcisi olarak tanýnmasýna yardýmcý oldu.
Suriye gelecek yýl da en çok konuþacaðýmýz, en fazla tartýþacaðýmýz sorunlarýn baþýnda geliyor. Irak’ta yaþanan gerilimin, ülkenin kuzeyindeki PKK destekli oluþumun, hepsinden önemlisi de ülkedeki devlet sisteminin çöküþünün sonuçlarýndan etkileneceðiz. Ama umarým bu yýl ve bir önceki yýl olduðu gibi sorunu siyasetle ve diplomasiyle yöneteceðiz.