Yılmaz: Tıpış tıpış oy vereceksiniz demek halkı küçümsemektir

DR. MURAT YILMAZ “ÇATI ADAY SİYASİ MÜHENDİSLİK ESERİ VE YİNE KUSURLU” DİYOR

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine üç hafta gibi az bir süre kaldı. Adaylar sahada harıl harıl çalışmakta ve seçmeni kendisine oy vermesi için ikna etmeye çabalamakta. Türkiye siyasi tarihinde pek çok ilkler barındıran 10 Ağustos seçimlerinin detaylarını, adayların kimlikleriyle Çankaya’nın kimliğini, adayların performanslarını ve olası sonuçların etkilerini siyaset bilimci Dr. Murat Yılmaz ile konuştuk. Yayınlanmış çok saşyıda kitabı bulunan Yılmaz halen Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Siyaset ve Demokratikleşme Koordinatörü.

YILMAZ: Cumhuriyet tarihinde ilk kez Kemalist kimliğiyle bilinen biri aday gösterilmedi çünkü halkın oy vermeyeceğini biliyorlardı. Bunu anladılar ama hala halkı küçümsüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun diline vuran da budur.

-Cumhurbaşkanı seçimi için kum saati işliyor. Üç aday var. İkisi cumhuriyet boyu olağan şüpheli olarak baskılanmış iki toplumsal kesimini; dindarların ve Kürtlerin adayı. Diğeri ise muhalefetin ortak adayı. Adayların siyasi kültürel kimlikleri ile Çankaya’nın kimliği açısından ne söylenebilir?

2014’teki seçimlerde bazı müdahale denemeleri olmasına rağmen cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ilk defa vesayet kurumlarının gayri meşru müdahalesinin olmadığını görüyoruz. Bu, Türkiye tarihi bakımından bir ilk. Vesayet sisteminin tasfiyesini gösteriyor. Bu başarıda 2007’ den sonra yaşanan değişikliklerin katkısı büyük. İkinci olarak cumhuriyet tarihinde ilk defa Kemalist bloğun cumhurbaşkanı adayı yok. Kemalist blok burada ana aktörlerden birisi değil.

‘Çatı’yı sermaye ve medya telkin etti

-Kemalist aday yok ama bürokratik vesayet bloğunun ve Kemalist çevrelerin çıkardığı ortak bir çatı aday var. Bu bloğun Kemalist-laik kimlikli biri yerine bir İslam bilimleri profesörünü aday göstermesinin nedeni nedir?

Halkoyuyla seçilmeyeceği için Kemalist aday tercih edilmiyor. Çatı adayını çıkaran blok bu tür bir adayla AK Parti ve BDP örneğinde gördüğümüz dışlanmış aktörlerin merkeze yürüyüşünü içeren bu büyük değişim dalgasını kıracak bir dalgakıran inşa etmeye çalıştı. Değişim dalgası içinden bazılarını yanlarına çekerek bunu yapabileceklerini düşündüler. Kemalist bloğun da mümkün olduğunca az görünmesini istediler.

-Kemalist zümre görünen değil belirleyen denilebilir mi peki halihazırda?

Çatı bloğu içinde de Kemalist zümrenin karar verici noktada olduğunu düşünmüyorum. Kemalist bloğun biraz geriye çekilmiş olmasının en önemli sebebi asıl gücünü teşkil eden o bürokratik vesayet kurumlarını gücünü kaybetmiş olması. Bu yüzden de siyasi partilerin büyük sermayelerin, medyanın siyasi aklının daha çok işlediği, ideolojik reaksiyonlar dışında çözüm aradığı, çatı adayda hemfikir oldukları bir süreç yaşadık.

Erdoğan dışlanmışları temsil ediyor

-Seçim ve kimlik bahsine dönersek...

Başbakan Erdoğan geldiği gelenekle kendi siyasi hikâyesi cumhuriyetin Tek Parti döneminden itibaren problemli olarak görülen, kamusal alana çıkmasına izin verilmeyen, muhafazakâr, mütedeyyin, İslamcı görünürlülüğü olan kesimlerin, dışlanmışlıktan kurtuluşunu, taşradan merkeze yürüyüşünü temsil ediyor. Bu aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesini, sivilleşmesini ve özgürleşmesini temsil ediyor. Dışlanan bir başka kesim de Kürt kimliğiyle bilinen kesimlerdi. Onlar da siyasi bir hareket vasıtasıyla kendilerini ifade ediyorlardı ama ülkenin yaşadığı bu demokratikleşme ve çözüm sürecinin de katkısıyla cumhurbaşkanlığı adaylığı vesilesiyle Türkiye siyasi merkezine yürüdüğünü görüyoruz. Bir yandan Türkiyelileşme, demokratikleşme, diğer yandan arkasındaki bir güç olan ve müzakere süreci sonrasında da silah bırakması gereken PKK’yı değiştirip dönüştürme imkanı veriyor. Demirtaş bunları yapabilirse aldığı oydan bağımsız olarak önemli bir misyon yerine getirecek.

-Ya çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu?

İhsanoğlu da bence önemli bir rol icra ediyor. Bürokratik vesayetle var olan siyasi aktörlerin modern bir siyasi partiye dönüşmesinin işaretini veriyor. Artık demokratik vesayet kurumlarıyla veya yargı kararlarıyla siyaseti tanzim edemeyeceklerini fark ediyorlar. O yüzden de halkı ikna edebilecek bir aday arıyorlar. Adayın kimliği ayrıca tartışılabilir, ama bu arayış önemlidir. Adayın kimliğinin CHP tarafından sindirilmiş olması CHP’deki değişim gayretinin bir evresidir.

-İhsanoğlu değişimi hızlandırır mı?

Bir figür üzerinden yapılamaz. CHP’nin kendi içinde ciddi bir değişim dönüşüm yaşaması ve bu tartışmaları bir programa çevirmesi lazım.

Kılıçdaroğlu ikna vasfını kaybediyor

-Ortak aday göstermenin muhalefet açısından siyasal-sayısal zarureti vardı, var. Fakat çatı aday ihtiyacının ve adayın tespiti ne kadar muhalefet partilerinin aklı ve iradesiyle ne kadar dışsal bir elle, koyma akılla olmuştur? Başbakan ısrarla çatı aday ‘sipariş’ diyor?

Böyle bir karar almak zorunda olmaları salt stratejik bir tercih değilse siyasi pozisyon değişikliğini ifade ediyor. Bunun yapılış tarzı ayrı bir tartışma konusu. Çünkü adayın tutmamasına, CHP ile arasının açılmasına yol açtı. Orada bir sorun olduğu, aday belirlenmesinin demokratik olmayan bir yön içerdiği anlaşılıyor. Ama eğer dışsal olmasaydı içerde bu belirlenebilir miydi? Bahçeli ve Kılıçdaroğlu değişimi sağlamak için gerçek anlamda siyasi bir risk mi üstlendiler yoksa destek koalisyonunundaki büyük sermaye ve medyanın telkinleriyle mi bu noktaya geldiler ayrı. Böyleyse bile iki lider de bu riski üstlendi. Çünkü seçim sonrasında onların kariyeri başarısı tartışılacak.

-Ortak aday telkinle belirlendi ise bu, bu partiler aslında değişmedi, vesayeti devam ettiriyorlar anlamına gelmez mi?

Telkin meselesinde, bu kesim özellikle bir siyasi mühendisliğe çok açıktırlar. Bu değişimi dönüşümü uzun siyasi ideolojik tartışmalar, tabanı değiştirip dönüştürme marifetiyle yapmak yerine yukarıdan siyasi mühendislik marifetiyle yapmak tercih edilir. Kılıçdaroğlu’nun “tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz” sözü de buraya oturuyor. Bence Kılıçdaroğlu’nun baştan beri temel problemi ikna edicilik vasfının giderek zayıflaması. Bir genel başkan, bir siyasi lider “tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz” diye kendi tabanına söylüyorsa bu, otoritesinin liderliğinin sarsıldığının ifadesidir.

-Çatı aday fikri iki parti tabanında da hiç fire olmaması hesabına dayanıyordu. Halbuki İhsanoğlu’nun adaylığının CHP’yi böldüğünü, MHP tabanının Erdoğan’a daha yakın olduğunu biliyoruz. Bu bir hesap hatası değil mi?

Bu siyasi mühendisliğin temel hatası özellikle sağ muhafazakâr seçmeni ama genel olarak seçmeni küçümsemek. Kılıçdaroğlu’nun diline vuran şey bu küçümsemenin ifadesidir. Halk 27 Mayıs’tan beri yaşanan, en son 30 Mart öncesinde tekrar eden krizin cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik açık müdahaleler olduğunu gördü. Ve blok halde davranmaya devam etti. Muhafazakâr seçmenin basireti, kararlılığı siyaset mühendisleri tarafından bir türlü görünmüyor. Erdoğan’a karşı zamanın medyasının manipülatif yayıncılığı da hep şuna dayanıyordu: “Korkutursak ona oy verecek seçmen de geri çekilir”.

CHP tabanını bu hale Baykal getirdi

-Erdoğan vizyon toplantısında eski Türkiye’den devreden sorunlar başlığı altında muhalefetin iktidarsızlığını siyasetsizliğini de andı ve muhalefeti derleyip toplama işini ancak bu partilerin tabanları yapar dedi?

Bunun kolay olmadığını düşünüyorum. Tabanı bu hale getiren özellikle CHP’nin Baykal dönemindeki siyasi politikaları ve onlarla hareket eden zamanın merkez medyasının yayınlarıdır. Bu medyanın şimdi biraz periferiye düşmüş figürleri aynı şekilde yayınlara devam ediyorlar. Dolayısıyla bu tabanın olup biteni gerçekçi şekilde analiz etmek yerine ideolojik refleksler verdiğini, bunların da gerçeklikle bağdaşmadığını görüyoruz. Tamamı değilse de CHP’de böyle bir taban var. Ama değişime açık olan, değişimin kaçınılmaz olduğunu gören bir kesim de var. Bu zümrenin cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra önü açılabilir. Ama oradaki sorun da 0şu: Değişime açık kesime denk gelecek şekilde CHP içinde bir siyasi elit yok. 70’lerde Ecevit CHP’yi kaba Kemalizm’den demokratik sol istikametinde değiştirdi. Ama Ecevit’in etrafında Mülkiyeliler Cuntası denilen bir aydın grubu vardı, bir takım dergiler gazeteler ve CHP’nin solunda daha radikal sosyalist bir hareket vardı. Bugün solda böyle bir hareketlilik yok. Radikal sol CHP’den farklı değil.

Başbakan’ın kim olacağını seçim sonuçları belirler

-Cumhurbaşkanının kim olacağı belli gibi ama başbakanın kim olacağı bilinmiyor. Bu durum sizin için de böyle mi?

Ben de bilindiğini düşünmüyorum henüz. Seçim sonuçlarını görmeden Tayyip Erdoğan gibi bir siyasi liderin buna karar vereceğini zannetmem. Oy oranın bölgelere, illere göre dağılımına bakacaktır. Sonuçların kompozisyonu onu belki başbakan adayının niteliği konusunda yönlendirebilir. Herkes 10 Ağustosa dikkat kesiliyor ama sonrasında 2015 seçimlerine Erdoğan da AK Parti de en çok oyu alacak adayla gitmek isteyecektir. AK Parti teşkilatlarını yeniliyor. Meclis grubu yenilenecek. Başbakan yenilenecek ama bu belki öngörülmeyen bir isimle olabilecek. Dolayısıyla oradaki yeniliğin ölçüsü ne olacak eskiyi de çağrıştıracak bir isim mi olacak sonuçlara göre çıkar karar. Lincoln diyor ki “seçimler kurşundan etkilidir”.

Muhalefet partilerinde kurultay mevsimi yaklaştı

-10 Ağustos ve 2015 seçimleri muhalefeti nasıl etkiler?

Muhalefet 10 Ağustostan anketlerdeki gibi başarısız çıkarsa parti içi muhalefet 2015 seçimlerini beklemez, kurultaya giderek hesaplaşmayı tercih edecektir. 2015’ten 2019’e seçim yok çünkü ve dört yıl parti içi muhalefet için beklemek için çok uzun bir süre. Bahçeli’nin yeri daha sağlam görünüyor ama siyasette öngörülemeyen şeyler de hızla olur. Koray Aydın’ın 500 oy alması gibi. Ama parti içi muhalefetin temel açmazı şu ki parti içi Erdoğan’a AK Parti’ye daha sert tepki göstermek dışında bir siyasi önerisi yok. Bu durum Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun elini kolaylaştırıyor.

-Çatı aday fikri bizzat Bahçeli’den çıktığı halde MHP şu süreçte neden hiç görünmüyor? 

MHP seçimlerde de çok fazla performans göstermiyor zaten.

İhsanoğlu kendine yeni bir siyasi kariyer planlıyordur

-Sandıktan anket sonuçlarına benzer bir sonuç çıkar ise çatı adayın oyu yüzde 35 civarı demektir. Seçim kazandırmasa da muhalefet partilerinin tek tek alamayacakları bir oran. Ekmel Bey siyasi bir kimlik değildi ama artık siyasi bir figür. 10 Ağustos sonrası da siyasette var olur mu?

Başarılı olsun olmasın sürecin sonunda muhtemelen yeni bir kariyer planı yapacaktır. Kendisini destekleyenler de eğer bir karşılığı varsa ondan istifade etmek isteyeceklerdir. Dikkar edilirse MHP ve CHP dışında merkez sağ siyasetin tasfiye olmuş isimleri İhsanoğlu’nun etrafında görünür olmaya yöneldiler. İhsanoğlu da sık sık kendisinin Özal ile ve Demirel ile ilişkisinden bahsediyor. Bu manada merkez sağa yönelik yeni bir yapılanma ve onun da o yapılanma içinde olması muhtemeldir.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...