Yine bir yerlerden düðmeye mi basýldý?!

Türkiye nüfusunun ezici çoðunluðu Müslümandýr. Müslüman yurdunda Müslüman olmayanlar da özgürce yaþarlar. Bin yýldýr Müslüman halk gayrimüslimlerle bir arada yaþamýþlardýr.

Bir arada yaþamanýn formülü ötekini kabul edip kutsalýna hakaret etmemek, inancýna saygý göstermektir.

Ýslam hukukunun egemen olduðu bu topraklarda bin yýl boyunca Müslümanlar gayrimüslimlere onlar da Müslümanlara saygýda kusur etmemiþler gül gibi geçinip gitmiþlerdir.

Evet ötekine saygý.

Sihirli formül bu.

Ýslam 'Dinde zorlama yoktur.'(Bakara, 256) kuralýný esas aldýðý gibi 'Baþkalarýnýn kutsalýný aþaðýlamayýn ki onlar da sizin kutsalýnýzý aþaðýlamasýn.'(En'am, 108) prensibini de inananlarýna bir emir olarak vaz etmiþtir.

Ýslam dinindeki imanýn altý þartýndan biri de peygamberlere iman etmektir.

Biz müminler Hz. Adem ile Hz. Muhammed arasýnda geçen bütün peygamberlere iman ederiz ve aralarýnda bir ayrým yapmayýz.

Bu topraklarda yaþayan müminler daha küçük yaþlarda evlatlarýna Amentü'yü ezberletirler.

(Amentü billahi ve melâiketihi, ve kütübihî ve rusülihî ve'lyevmi'l-âhýri bi'l-kaderi, hayrihî ve þerrihi mina'llâhi Teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevt. Haggun, Eþhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eþhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühü.) Yani 'Allah'a meleklerine, kitaplarýna, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere hayýr ve þerrin Allah'dan geldiðine inandým. Öldükten sonra diriliþ haktýr. Allah'dan baþka ilah olmadýðýna þehadet ederim ve yine þehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve peygamberidir.

Bu topraklarda yaþayan gayrimüslimler bile Ýslam'ýn bu altý umdesini bilir ve onlara karþý saygýsýzlýk etmez/etmezdi.

Fakat son zamanlarda Müslüman görünüp, düþünce özgürlüðü gerekçesiyle Ýslam'ýn kutsallarýna açýkça saldýrýldýðýna ve tahkir edildiðine çokça þahit oluyoruz.

Özellikle sosyal medyada ipin ucu tamamen kaçmýþ durumda.

Hayýr sadece kendi sapkýn inançlarýný anlatsalar ve sadece onun propagandasýný yapsalar birileri de onlara cevap verir tartýþýrlar.

Müsademeyi efkardan (fikirlerin çarpýþmasýndan) berikay-ý hakikat (hakikat ýþýðý) çýkar/çýkabilir.

Ama öyle deðil alenen Ýslam'ýn kutsallarýna saldýrýlýyor.

Allah'a da peygamberlere de imanýn tüm umdelerine pervasýzca saldýrýlar okuyoruz.

Sosyal medya konusunda henüz caydýrýcý yasal düzenleme olmadýðý için adam alýyor eline telefonu ve aklýna gelen saçmalýklarý etrafa küfrederek saldýrarak tahrik ederek kiþilerin itibarýný zedeleyerek yazýyor.

Bu da insanlarý daha hassas hale getiriyor.

Son günlerde tartýþýlan Hz. Adem ve Hz. Havva hakkýndaki tartýþma da sosyal medyanýn tahrikiyle iyice alevlendi.

Dört yýl önce piyasaya çýkmýþ bir þarký sözünü bugün tartýþmaya açmak da ayrýca gösteriyor ki bir yerlerden yine düðmeye basýldý!

Sezen Aksu'nun "Harika Bir Þey Yaþamak" isimli þarkýsýndaki Hz. Adem ve Havva'yý cahil olarak nitelemesi tepkilere neden oldu.

Hz. Adem inancýmýza göre ilk insan ve ilk peygamberdir. Bunun Aksu'nun bilmemesi mümkün deðildir.

Ayrýca Hz. Adem'in hocasý bizzat Allah-u Teala'dýr. Kur'an-ý Kerim'de ona her þeyi öðrettiðini çok net bir þekilde açýklamýþtýr.(Bakara, 31) Yani hocasý Allah olana cahil demek kabul edilebilir deðildir. Bu açýk bir hakarettir. Her Müslüman bundan rahatsýz olur.

Ýþin garip tarafý bu tepkilerin muhatabýndan bir ses çýkmamasýdýr.

Sukut ikrardan gelir dercesine susmaktadýr!

Oysa Aksu bu tartýþmayý bir cümle ile bitirebilirdi. "Ben Hz. Adem'i kastetmedim." dese yahut "Özür dilerim yanlýþ yaptým." dese tartýþma bu kadar ilginç hale gelmezdi.

Tepki gösterenler dindarlar olduðu için dine mesafeli kesimler 'sanat, sanatçý, ifade özgürlüðü' gibi kavramlarýn arkasýna sýðýnarak bu kutuplaþtýrýcý ayrýþtýrýcý ve tahrik edici söylemi destekliyorlar.

Hele CHP ve HDP sözcülerinin TBMM genel kurulunda, sanki tepkiler sanata ve sanatçýyaymýþ gibi sanattan ve sanatçýdan yana tavýr koymalarý, yine ÝBB baþkanýnýn "Sanatçýdýr, konuþacak." demesi ve bir dönem AK Parti'de siyaset yapmýþ ve yeni bir parti kurmuþ zatýn. 'Türkiye ancak fikir ve ifade özgürlüðü zemininde yükselebilir. Sanatçýlarýmýz da sanatlarýný icra ederken özgür olmalýdýr." demeleri kelimenin tam anlamýyla bu tartýþmaya tüy dikmiþtir.

Tepki gösterenler, Aksu'nun ne sanatçýlýðýna ne sanatýna söz ediyorlar, tepkiler bu þarkýdaki Hz. Adem ve Havva'ya yapýlan hakarete!

Dediðim gibi Aksu çýkýp bir cümle etse tartýþma yatýþacak, ama o da ýsrarla susmayý sürdürerek tepkilere haklýlýk kazandýrmaktadýr.

Tabi iþin içine siyasiler girip sanat fikir özgürlüðü gibi sözlerle Hz. Adem'e hakareti meþrulaþtýrmaya kalkýþýnca Baþkan Erdoðan da bu milletin haklý tepkilerine tercüman olarak, "Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiðinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir." demek zorunda kalýyor.

Tabii ki dil koparmak ve had bildirmekten maksat yasal süreci iþletmektir.

Bence konu yargýya intikal etmeden Aksu çýkýp özür dileme erdemini göstermeli, sanatçýnýn halkýn kutsallarýna hakaret etmemesi gerektiðini söylemeli, sanatýný kutuplaþma aracý ve siyaset malzemesi olmaktan çýkarmalýdýr.

Yoksa kaybeden taraf hakaret eden taraf olacaktýr!

Yazýyý bitirdikten sonra Aksu'nun bir þiir yayýnlayarak meydan okuduðunu gördük maalesef.

Açýklama ya da özür dilemek yerine meydan okumayý tercih ederek yeni bir yanlýþa imza attý.

Ne diyelim kendi düþen aðlamaz.