Yine 'Kara Kalabalýk'lar ortaya çýktý!

‘Sosyal medya’ olarak adlandýrýlan yerde; seçim mitingleri için toplanan seçmenlerin birbirlerinden ne denli ‘farklý’ olduðunu belirtmeye gayret eden, hayli ‘esprili bir dil’le yazýlmýþ mesajlarý görünce, aklýma nedense ayný kalabalýklar için zamanýnda yazýlanlar geldi.

Serbest Cumhuriyet Fýrkasý da, 1930 senesinde daha kurulur kurulmaz, neredeyse ayaðýnýn tozuyla Ýzmir’de bir miting yapmýþtý. Büyük kalabalýklar toplamayý baþarmýþtý. Ýktidar partisi olan CHP ise, kendi toplantýsýna gelmeyen, fakat bu muhalif partinin mitingine katýlmak için Ýzmir’in çevresinden kopup gelmiþ geniþ yýðýnlarý görünce, hayli ‘farklý’ bir deðerlendirme yapmýþtý. Aradan geçen seksen yýlý aþkýn bir süreden sonra günümüzdeki ‘yorum’larý görünce, aradaki ‘fark’ insaný gerçekten de þaþýrtýyor!

“Bulanýk suda balýk avlamak isteyenler”

CHP Denizli milletvekili Haydar Rüþtü Öktem’in sahipliðinde yayýnlanan Anadolu gazetesi, Fethi Okyar’ýn Ýzmir’de karþýlanmasýný “para ile tutulmuþ sarhoþlar tarafýndan yapýlan taþkýnlýklar” olarak tanýmlamýþtý. Ayný kiþi, SCF’nin genel baþkaný olan Fethi Okyar’a da þöyle sesleniyordu: “Serbest [Cumhuriyet] Fýrka[sý]’ný destekleyen basýn arasýnda, iþgalde Rumlarla iþbirliði yapan, Millî Mücadele’den kaçan, kimisi Yunan iþgalinde onlarýn emrinde çalýþan, kimi arkadaþlarý Millî Mücadele’ye katýlýrken yerlerinden kýmýldamayýp düþman hâkimiyeti altýnda keyif ve safasýna dalmýþ, kimisi Frenk mahallesinde Yunan zabitleri ile hemhâl olup gezip tozmuþ insanlar vardýr.” Yazar, SCF’yi destekleyenleri de, “bulanýk suda balýk avlamak isteyenler” olarak tanýmlýyordu.

Serseri, komünist ve sabýkalýlarýn partisi

Vakit gazetesinde yayýnlanan “Fethi Beyi karþýlayanlar arasýnda nedense zabýtaca maruf [ünlü] serseriler, komünistler, lekeli ve sabýkalýlar ekseriyeti teþkil ediyorlardý [çoðunluðu oluþturuyorlardý]” þeklindeki haberleri de, Falih Rýfký Atay’ýn yazýsý tamamlýyordu: Yazar, Okyar’ý Ýzmir’de karþýlayanlarý “kara kalabalýk”, “bulanýk su sergüzeþt [maceraperesti] ve anarþi adamlarý” olarak tanýmlýyordu. Atay, “Cumhuriyetçiler, aklýnýzý baþýnýza alýnýz! Bunlar þeriat istiyorlar, þeriat!” þeklinde muhalefeti itham ediyordu. Yazýda, SCF ile “büyük bir demagoji dalgasý, týpký eski þeriat dalgasý gibi, memleket havasýný sarsmaya baþlamýþ”tý deniliyordu. “Karþý fýrkanýn adamlarý daha þimdiden kara kalabalýðýn gerisinde kalmýþ”tý.

Nâdir Nâdi de, Cumhuriyet gazetesinde, SCF’nin propagandasýnýn “makul hudutlarý” aþmýþ olduðunu ve hatta “yapýlan inkýlâplarýn ilga edileceði propagandasý”na kadar vardýðýný ileri sürüyordu. Okyar’ý Ýzmir’de dinlemeye gelenlerin ancak üç yüz kadarýnýn “meseleye inanan” insanlar olduðunu iddia ediyordu.

Muhalefet  yeterince “asil” mi acaba?

Yine CHP’nin resmî gazetesi olan Hâkimiyeti Millîye’de Mahmut Soydan, muhalefet partisinin kuruluþunun daha birinci haftasý sona ermeden SCF’yi açýkça uyarýyordu: “Liderlerinin, müesseselerinin [kurumlarýnýn], bütün samimiyet ve hüsnü niyetlerine [iyi niyetlerine] raðmen, Serbest Cumhuriyet Fýrkasý, hâlin zaruretlerine [gerekliliklerine], ihtiyaçlarýna cevap verecek yolda asilane hareket edebilecek midir?” Soydan þöyle devam ediyordu: “Bu memlekette yalnýz cumhuriyetçi partiler yaþayabilir. Cumhuriyetçilik fikri yaþayabilir. Bu hakikati, gerek dahilde, gerek hariçte hâlâ maziye bakan, irticaî politikalardan medet uman unsurlarýn dikkatini tahrik için tekrara lüzum görüyoruz.” þeklinde yazarken, muhalefeti uyarma ihtiyacýný hissetmiþ olmalýydý! CHP milletvekili Âsým Us da, “haddi zâtýnda çok yanlýþ olan birtakým fikir cereyanlarýnýn hiç karþýlýksýz olarak sürüp gitmesi, efkârý umumîyede [kamuoyunda] memleket hesabýna zararlý izler býrakabilir” diyordu.

Atatürk’ün 1931 yýlýnda yazdýðý rapor

Atatürk, SCF macerasýndan sonra çýktýðý yurt gezisinin ardýndan kaleme aldýðý notlarda; Silifke için “halk cahil ve dejeneredir” diyordu. Adana’da SCF parayla tuttuðu kiþilere menfî propaganda yaptýrmýþtý. Bu propaganda özellikle “ayak takýmý’nýn yoðun olarak bulunmasý muhtemel olan pazar yerinde, üstelik etnik kökeni Arap olan kimselere yönelik gerçekleþtirilmiþti. Muhalifler, “Kürt, amele, Boþnak ve dönmeler’di.

CHP’lilerin gözünden SCF’liler

CHP tarafýndan hazýrlanan raporlarda; SCF’ye kimlerin katýldýðý da açýklanýyordu. Buna göre, muhalifler, “bir kýsým amele ve cahil kimselerle ancak kendi taraftarlarýndan ve gayri memnunlardan ibaret bir zümre”ydi. SCF’nin destekçileri ameleler ve cahil kimselerdi sadece… SCF’liler avamdýlar. CHP’nin önde gelenlerinden Hilmi Uran, anýlarýnda, SCF’nin halk tarafýndan bu kadar geniþ ölçüde desteklenmesinin nedenlerini analiz ederken, bunu; “halk kütlesi’nin “idraklari seviyesine göre” “aldatýlmýþ” olmasýna baðlýyordu. Muhalifler, “gece gündüz ve kapý kapý dolaþmak suretiyle” halký “zehirlemiþler”di. Kürtler bir yandan, Araplar diðer yandan saldýrýya baþlamýþlardý. “Her çeþit serseri, kumarbaz, esrarkeþ, kaçakçý ve hatta komünizm fikri besleyenler”, bu arada “mutaassýp tabaka” muhaliflerin içinde yer almýþtý.

Uran’a göre, bu manzara “ayaklanmýþ kara kuvvet manzarasý” idi. SCF’nin seçimdeki baþarýsýný izah etmek için Uran, þu açýklamayý yapmýþtý: “Kamyon kamyon, kendilerinden ceza alýnacaðý korkusu ile rey vermeye gelen her çeþit hal ve kýyafetteki en izbe mahalle kadýnlarýna” SCF’ye oy verilmezse ceza ödenmeyeceði haber verilince, “zavalýllar” geniþ bir nefes almýþlardý.

‘Para ile tutulmuþ külhanbeyler’ 

Bir baþka CHP açýklamasýnda da, Ýzmir’deki seçimler için þunlar söylenmiþti: “Her yerde olduðu gibi, bu muhitte de bir takým para ile tutulmuþ külhanbeyler ve sabýkalýlar tarafýndan nümayiþçiler” boy göstermiþti. Ýzmir valisi Kâzým Dirik, bizzat Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’ya, bütün bunlarýn nedeninin, “bir kýsým amele ve cahil kimseler olduðunu yazýyordu. Aydýn’da da vaziyet daha farklý deðildi: Burada da para ile tutulmuþ kimseler propagandalarýný tâ “köyler”e kadar yaymýþlardý. Konya’da SCF’liler “kabadayýlar”dan oluþuyordu.

GELELÝM 1946 YILINA: DP KURULUNCA NE OLDU?

Aradan geçen on beþ yýldan sonra DP kurulunca da CHP açýsýndan benzer “analiz”ler ve deðerlendirmeler hiç deðiþmeden sürdü. DP, kara kalabalýklarýn partisi olarak damgalandý. Aþaðý sýnýflarýn bu partiyi desteklemesi, zaten DP’nin niteliðini çok açýk bir þekilde gösteriyordu. Halk cahil ve þuursuzdu. Bu bakýmdan DP’yi desteklemesi gayet anlaþýlabilirdi. Memlekette “oy avcýlýðý” baþlamýþtý ve bunun sonucu bir felâket olacaktý. Ýþin bu noktasýnda, herkesin aklýna belki de Recep Peker gelecektir. Fakat bir dakika… Peker, aslýnda bu fikri açýkça dile getiren tutarlý bir politikacýydý. Pek çok politikacý ise, düþündüðünün aksine bir maske takmayý tercih etmiþti.

GÜNÜMÜZDE DEÐÝÞEN NE?

AKP’nin son Ýzmir mitinginden sonra ‘sosyal medya’da paylaþýlan ‘espriler’den biri de, mitinge katýlanlarýn hayatlarýnda ilk kez denizi gördüklerine iliþkindi.  O kadar ki, dayanamamýþ fotoðraf bile çekmiþlerdi. Buna hayret etmemek mümkün deðildir; çünkü bu insanlarýn fotoðraf makinasý olmasý bile hayli þaþýrtýcýydý! Ama dahasý da var: Bu insanlar öyle cahildi ki, midye yemesini bile bilmiyorlardý. Midyeyi kabuklarýyla yemiþlerdi (ve tabiî hastanelik olmuþlardý)! (Elbette burada bir gülme efekti oluyor). Ben de bütün bunlarýn, hatta “solcu”larýmýzýn facebook sayfalarýnda paylaþýlmasýna karþýlýk; aþaðýdaki satýrlarý karaladým. Artýk anlayana tabiî…

Bir zamanlar sosyalist bir þair þöyle yazmýþtý:

“Onlar ki, toprakta karýnca, suda balýk, havada kuþ kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar; ve kahreden yaratan ki onlardýr, destanýmýzda yalnýz onlarýn maceralarý vardýr” (Nâzým Hikmet)

Bugünlerde bizim “solcular” mýsralarý biraz deðiþtirmiþler; þöyle yapmýþlar:

“Onlar ki, daha midye yemesini bile bilmezler; destanýmýzda yalnýz Niþantaþý’nýn, Kadýköy’ün, Alsancak’ýn maceralarý vardýr”