Önce Ak Parti, ardýndan CHP, önceki gün de HDP seçim bildirgelerini kamuoyuyla paylaþtý. MHP ise henüz bir beyanname açýklamadý. Açýklayacaksa, muhtemelen en önemli maddesi çözüm sürecini sona erdirmek olacaktýr.
HDP’yi bilahare yazmayý düþünüyorum.
CHP’den baþlayabiliriz.
CHP uzunca bir süredir arayýþ içinde. Bu sefer de Erdoðan’ý unutmaya çalýþýyor; belki bu tarz bir muhalefet CHP’nin makus talihini deðiþtirebilir umuduyla.
Ben bu çabanýn kesinlikle takdire þayan olduðunu düþünüyorum. Þöyle ki; sadece muarýzlarý deðil, sevenleri de CHP’yi negatif siyaset yapmakla eleþtirdi. “Hep þikayet hep þikayet sen ne diyorsun” diye soruldu CHP’ye. Ve aslýnda Gezi eylemler özünde CHP’ye yönelik bir öfkenin dýþa vurumuydu. Hoþ CHP’nin de o kitleye karþý kifayetsiz kalmasý anlaþýlabilir bir durumdu zira asýl þiþkinlik yapan þey, Türkiye’nin darbe yapýlabilir bir ülke olmaktan çýkmasýydý. Yoksa CHP, AK Parti’ye karþý tertip edilen bir darbeye yardým ve yataklýk edebilecek bir mirasý tevarüs etmekteydi.
Nitekim elinden geleni de yaptý. Anayasa Mahkemesi’ni su yoluna çevirdi. Lakin artýk o da iþe yaramaz oldu.
Ak Parti’yi kapatmak da mümkün olamadýðý gibi parti giderek hakim parti konumuna yükseldi. Gezi’ye, Cemaat darbesine ve bütün uluslararasý baskýlara direnebilmeyi baþarmýþ, iki kiþiden birinin oyunu alabilen bir parti ile karþý karþýyaydý.
Laiklik ve irtica ikilemi artýk iþ yapmýyordu, Kýlýçdaroðlu’nun partinin baþýna getirilmesi zaten Türkiye’yi bu ikilik içinde okumanýn AK Parti’yi daha da büyüteceði tespitini yapan siyaset mühendislerinin iþiydi. Kýlýçdaroðlu hakikaten kendisinden beklenmeyen bir beceriyle parti içinde “aðýr Kemalist” kanadý epeyce tasfiye etti. Ya da Kýlýçdaroðlu’nu oraya koyanlar sopa gösterdiði için bu mümkün olabildi.
Partiyi cemaate açmasý ve 30 Mart ve 10 Aðustos seçimlerindeki “tape muhalefeti” de ters tepti. Eskiden “F tipi” dediði, sadece dindarlýklarý üzerinden antipatiyle baktýðý Gülencilerin devletin bütün gücünü kendi menfaatleri için kullanan bir terör örgütü kurmuþ olduklarý ortaya çýktýktan sonra bu örgütle iþbirliði içine girmesi CHP’nin imajýný epeyce sarstý.
“Selefi Kemalizmin” son temsilcileri bu sayede ayrýldý.
Geriye kalanlarýn paralel ile girilen gayrimeþru iliþkiden þikayetleri olmamýþtý ama son tahlilde CHP, bu yapýya cemaat iken bile pamukla su vermeyecek bir zihniyeti temsil ediyordu.
***
30 Mart ve 10 Aðustos’un seçim kampanyasýný Paralel Yapý’ya yaptýran CHP bu sefer Ali Taran’ý tercih etti. Genç Parti’ye yüzde 7 oy aldýrdýysa CHP’nin yüzde 25 olan oyunu yüzde 35’e neden çýkartamasýn öyle ya. Hem negatif siyasetten de vazgeçip “vaat siyaseti” yapacaklardý.
Ben bunun öyle ya da böyle CHP için zararýn neresinden dönersen kardýr kabilinden müspet bir geliþle olduðu kanaatindeyim. 30 Mart’ta bu yola girselerdi bu seçimde zengin babanýn þýmarýk oðlu gibi kaynaðýný düþünmeden vaatte bulunmak yerine ayaklarý yere basan bir ekonomik program ortaya koyabilirlerdi.
Ama olsun bu da bir þeydir.
Bir þeydir de CHP’nin hatalarýný da söylemek gerekir.
CHP dün ortaya çýkmýþ bir Genç Parti deðil ya da “iþ, aþ, maaþ Haydar Baþ” da deðil.
Yani CHP gibi ideolojisi olan bir siyasi parti har vurup harman savuracak izlenimi vermek yerine yapýsal bir ekonomi politik eleþtirisi yapabilirdi. Ne bileyim, bir süredir AK Partililerin kendi içinde sürdürdüðü finans ekonomisi-reel ekonomi tartýþmasýný açabilir ve Türkiye’yi sýcak para baðýmlýlýðýndan kurtarmak için finans ekonomisine deðil reel ekonomiye aðýrlýk verilmesi gerektiðini söyleyebilirdi. Oysa þimdi “benim adým Kemal” demekten daha inandýrýcý bir cevabý yok. O da cevap deðil zaten.
Ama dedim ya zararýn neresinden dönerse kardýr.