Yine, yeni, yeniden JurassIc Park

Efsanevi Jurassic Park serisi, 14 yıllık aradan sonra  Jurassic World  ile yoluna devam ediyor. Amacınız eğlenmek ise bu film haftanın en iyi seçeneği.

JurassIc Park 1993’te Steven Spielberg tarafından sinema seyircisine ilk kez sunulduğunda hem teknik hem de Michael Crichton’ın romanından yapılan başarılı uyarlaması ile büyük sansasyon yarattı. 250 milyon dolar hasılat yapınca, devam filmleri de geldi.

1997’de yönetmen koltuğunda yine Spielberg oturuyordu. Teknik başarısını aynı şekilde sürdürüyordu ama senaryosu tam bir devam filmi gibiydi, yani yeni bir şey vermiyordu. Spielberg de bunu anlamış olmalı ki 2001 yılında çekilen üçüncü filmde yönemenliği Joe Johnston’a bıraktı. İlk Jurassic Park’ı sevmemin sebebi zamanın ölçülerine göre alışık olmadığımız görsel zenginliğiydi. Dünya farklı türdeki dinozorları bu film sayesinde tanıdı. 1993’e kadar “T-Rex nedir?” deseniz kimse cevap veremezdi. Dinozor, dinozordu işte! Ama bu filmle uçan dinozorları, T-Rex’leri, otçul olanları, 10 santimden metrelerce büyüklükte olanlarına kadar bütün yaratıkları tanıdık. Çok az film Jurassic Park kadar toplumu bilgilendirmiştir. Aslında Michael Crichton’un filme çekilen bütün romanlarının böyle bir etkisi vardır. Twister’da hortumlar hakkında her şeyi öğrendik, Kongo’da goriller ilgi alanımıza girdi, Sphere filminde ise okyanusun dibine indik. Bu yazar, bütün görsel çeşitliliği çok mantıklı köklere dayandırıyor.

Bilimsel olarak ne kadar doğrudur bilemem ama ilk çağlarda kehribarın içinde kalan bir sivrisinekten alınan dinozor kanı sayesinde dinozorların DNA’sı oluşturuluyor. DNA’nın eksik olan parçaları ise günümüzdeki hayvanların DNA’sı ile birleştiriliyor. Böylece dinozorlar tekrar hayata dönüyor. İlk filmdeki para babası ve bilim insanı John Hommond parkındaki hayvanların evrim sınırlarını elinde tutmak için bütün hayvanları erkek yaratıyordu. Ama dinozorların eksik DNA parçasını tamamlamak için kullandığı kurbağa DNA’sında çift cinsiyet özelliği bulununca bu sınırlama da ortadan kalkmıştı. İşte film hep böyle harika fikirlerle doluydu.

EN VAHŞİ YARATIK GELİYOR

Devam filmleriyse sadece para akışını devam ettirmek için bu felsefeye yeni bir şey eklemeden pastayı götürme çabasındaydı. Yine iş yaptılar ama asla roman uyurlaması kadar başarılı olamadılar. Tam 14 yıl sonra vizyona giren yeni Jurassic Park da izlemesi eğlenceli ama öyküye çok da yeni şeyler katmıyor. Başrolde oynayan Chris Pratt yetenekli bir isim. Ama ışığında bir problem olduğunu söyleyebilirim. Tek başına hikayeyi sürükleyebilecek etkileyicilik yok onda. Neyse ki filmde Jurassic Park’ın yöneticisi rolünde Bryce Dallas Howard var da gözlerimiz şenleniyor. The Village filminden beri her oynadığı yapıma ekstra birşeyler katabilen, güzelliğinin yanına kabiliyetini de ekleyen bir isim Howard. Kısacası yeni bir film değil bu hafta vizyona giren Jurassic World. Ama gittiğinizde de kendinize kahretmeyeceğiniz bir film. Amacınız eğlenmek ise bu film haftanın en iyi seçeneği.

Filmin özetini de kısaca verelim: Zach ile Gray, anneleri tarafından teyzeleri Claire’in yanına Jurassic World’de birkaç gün geçirmeleri için gönderilmiş olsalar da Claire’in yeğenlerine pek ayıracak vakti yoktur. Onlara park biletleri verir ve parkı keşfetmeleri için gönderir. Claire insanların parka olan ilgisini ayakta tutabilmek için yenilik peşinde koşması gerektiğini bilmektedir. Bilim adamlarının ise bu anlamda yeni çabaları vardır. Farklı türdeki dinozorların DNA’larıyla oynayarak daha büyük, daha vahşi ve insanları dehşete düşürecek yaratıklar dünyaya getirme çabasındadırlar. Ve sonunda böyle bir canavar ortaya çıkar. Claire istediğini almıştır. Fakat bu canavarın nasıl durdurulacağı ayrı bir sorundur. Claire yeğenlerinin canı kadar, 20 bin ziyaretçinin hayatı için de büyük bir mücadeleye girecektir.

FİLMİN KÜNYESİ:

Yönetmen: ColIn Trevorrow

Senarist: RIck Jaffa

Oyuncular: ChrIs Pratt, Bryce Dallas Howard, Ty SImpkIns, NIck RobInson

Yapım: 2015, ABD, 124 dakika.

VİCE

Bir mühendislik harikası olan yapay kadın, haz dünyası için kurulmuş olan Vice dünyasından kaçar ve kendini orada tutanlardan intikam almaya adar. Kelly bu komplekste yaşamını sürdürürken bir gece Vice’ın haşin bir müşterisinin saldırısına uğrar. Bu geceden sonra yöneticiler Kelly’nin hafızasını yenilemeye karar verirler ancak Kelly’nin eski yaşantısından gördüğü flashbackler Vice’tan kaçış planını kurmasını sağlar.

FAL

MELEK, fal bakma maharetiyle mahallelinin bir nevi sosyal aktivitesi ve eğlencesi olarak karakterize edilmiştir. Fakat bunu paraya çevirme yolunu ve şansını gören mahalleli, olayları tapınma boyutuna taşıyacak kadar mitleştirir. İlerleyen süreçte siyaset ve mafya işin içine girer. Bu çerçevede ilerleyen film, Türk Sinemasında bu paragöz siyaset ve mafya ilişkisine de farklı bir bakış açısı getirir.

ÖLÜM ORMANI

Genç çift Jenn ve Alex, ormana kampa giderler. Kampın ilk gününde Brad isimli tuhaf bir adamla tanışan çift, takip edildiklerinden şüphelenip rotayı değiştirir ancak üç günün ardından tamamen kaybolmuşlardır. Üstelik vahşi bir ayının bölgesine davetsizce girmişlerdir ve artık kaybolmuş olmaktan daha büyük bir sorunları vardır. Vahşi doğa karşılarına türlü tehlikeler çıkarırken, ilişkileri de kırılma noktasına doğru hızla ilerlemektedir.

HANNAS:

Mert, Özel Sentez Kliniği tabelasının karşısında durduğunda mesleğe yeni başlayan her psikiyatrist gibi idealleri ve planları vardı. Bir Anadolu şehrinin biraz dışındaki bu hastanede çok şey öğrenecek, kendini geliştirecekti. Farklı psikiyatrik rahatsızlıklar, farklı insanlar ve kitaplarda yazmayan daha pek çok şey kendisini bekliyordu. Koridorlarda, terapi odalarında, hastanenin her köşesinde.

AJAN

Susan Cooper, masa başı çalışan alçak 0gönüllü bir CIA analisti, aynı zamanda en tehlikeli görevlerin ardındaki duyulmamış kahramandır. Ancak partneri ve diğer gözde ajan deşifre olunca, öldürücü silah tüccarlarının dünyasına sızmak ve dünya çapında bir felaketi önlemek için gönüllü olur. Yönetmen, “Filmin, bir ajan filmi kadar ağır, aynı zamanda olabildiği kadar komik olmasını istedik.” diyor.