Yine yeniden Sevad-ý Azam

Müzakere süreci, Akil Adamlar heyetinin ortaya çýkýþý ve yürüttüðü çalýþmalar, Türkiye’nin Suriye politikasý, ortaya çýkan saldýrýlar ve bunlarýn yankýlarý. Birbiriyle baðlantýlý, kelimenin tam anlamýyla iç içe geçmiþ bu baþlýklarýn ortasýnda toplumsal algýlar, kavrayýþlar ve tepkiler nasýl þekilleniyor sorusu daha fazla önem kazanýyor.

Bizde bu tür meraklar daha çok siyasi partilerin muhtemel ilk seçimde alacaðý oy oranlarý üzerinden giderilmeye çalýþýlýr. Baþka bir deyiþle, yukarýda saydýðýmýz baþlýklarýn toplum tarafýndan ne þekilde algýlandýðýnýn en temel ölçüsü, siyasete, daha doðrusu siyasi yarýþa nasýl yansýdýðý üzerinden þekillenir.

Kuþkusuz her seçim sonucu, o ülkede olup bitenin yansýmasýdýr. 1999 seçimlerinde sandýktan çýkan DSP ve

Bülent Ecevit sürprizi bunun tipik bir örneðidir.

Ancak son yýllarda Türkiye siyaseti daha istikrarlý ve uzun soluklu kavrayýþlarýn etrafýnda þekilleniyor. Bunlarýn bir kýsmý futboldakine benzer bir tarafgirlikle þekillense de, geniþ kesimlerin olup biteni deðerlendirme ölçüleri ve buna göre aldýklarý pozisyonlar kolayca deðiþmiyor.

***

Terör ve Kürt sorunu üzerinden bu kadar köþeye sýkýþtýrýlmýþ, dahasý bunlarýn birtakým iç dengelerde karþýlýk bulduðu bir ülkede, adý geçen sorunlar yumaðýný çözmek üzere atýlan adýmlar, cesaretten ötesini gerektiriyordu. Nitekim siyasi iktidarýn aldýðý riskin ne denli yüksek olduðu, kamuoyunun belli kesimlerinde bazen açýk, bazen üstü kapalý biçimde dile getirilen taným ve tehditler üzerinden okunabilir.

Tam da bu noktada geniþ kesimler diye adlandýrdýðýmýz, olup biteni þaþýrtýcý bir sükunetle izleyen, deðerlendiren ve sözünü finale/sandýða saklayan anlayýþa bir parça daha yakýndan bakmakta yarar var.

Eðer siyasi partilerin Salý günleri TBMM’de gerçekleþtirdiði grup toplantýlarýna ve ortaya çýkan konuþmalara bakarsak, Türkiye’de iþlerin cidden kötüye gittiðini, neredeyse bir iç savaþýn eþiðinde olduðumuzu düþünmek iþten bile deðil. Uçuþan iddia, taným ve benzetmelere bakýn. Hain, bölücü, katil vb.

Oysa bu gerilim devam ederken, az önce tarif etmeye çalýþtýðýmýz geniþ kesimde çok daha farklý bir duruþtan söz etmek mümkün. Onlarýn kaygýlarý yok mu, elbette var. Korkularý, fazlasýyla. Ama hepsini aþan ve bir bakýma saðduyu ve özgüvenin harmanlandýðý bir de ümitleri var.

Daha önce bu durumu ‘Sevad-ý Azam’ kavramýyla açýklamaya çalýþmýþtým. Okuyucu bir parça alýþkanlýktan, biraz da tembellikten olsa gerek kavramýn ne anlama geldiðine dair pekçok soru yolladý. Zafer biraz da hasar ister eski deyimle. Gayret bir parça da onlara düþsün.

Sevadý Azam, bu topraklarda yaþayan insanlarýn engin saðduyusu, duruþu, sabrý ve kararlýlýðýdýr bir bakýma.

Onun bakýþ açýsý ve algýsý, gündelik kaygýlarý aþan, tarihsel tecrübeyle beslenen, anlýk öfke patlamalarýna kulak asmayan bir duruþu ifade eder. Ortalýkta dolaþan bunca gri propagandaya ve kulaktan dolma bilgiye raðmen, Türkiye’nin ve dünyanýn nereye gittiðini doðru okuyan bir duruþ.

Sevadý Azam; kendisine sýðýnan mazlumlarý zalime teslim etmemek, feryatlarýna kulak vermek, siyasi sýnýr denilen ve altý üstü bir kaðýt parçasýndan ibaret olan deli gömleklerini reddedip gönül coðrafyasýnda hareket etmek ve çýkar gözetmeden kardeþlik hukukunu ayakta tutmaktýr ayný zamanda.

Sözün kýsasý maþeri vicdandýr. Hala içimizde dolaþan Ýttihatçý damarýn kabullenemediði sessiz milyonlardýr.

Gerisinin ne dediði de zerre kadar önem taþýmýyor.