Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Yok aslında birbirimizden farkımız.. Hangimiz çelişkide değil ki...

Önce bir hâtıra.. 

Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinden gelen ve derin bir âlim olarak bilinen (merhûm) Ahmed Davudoğlu Hoca, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde yıllarca hocalık ve müdürlük yapmıştı. 

Son zamanlarındaki bir ziyaretimde, ‘Hocam, ‘Din Tahripçileri’ isimli kitabınızda merhûm Âkif’i suçlamıştınız; ‘Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı..’ mısralarından dolayı.. Âkif, o mısraıyla güyâ, Sünnet’i reddediyormuş.. ‘Âkif’in de hataları olabilir ama, Allah aşkına, bu sözden o mânâ çıkar mı?’ diye sorunca.. Merhûm Hoca, ‘Oğlum, orada dur.. Biz o konuyu Âkif’le hallettik, rüyada gördüm Âkif’i,Hocam sen haklısın!’ dedi..’ demişti!!! 

Davudoğlu Hoca o kitabını 1975’lerde yayınlamış; M. Âkif ise, 40 küsur sene öncelerde vefat etmişti. 

Deriiin hocalarımızdan birisi olan rahmetliyi bir daha hayırla andıktan sonra.. 

*** 

Şimdi gelelim günün konusuna.. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Bey’in son konuşması etrafındaki tartışmalar, lehde- aleyhde, daha bir süre derinleşerek de devam edebilir. Çünkü hassas bir mevzu.. Ve Tayyip Bey, bu konularda liyakatli hocaları konuşmaya, meydanı boş bırakmamaya davet ediyor, ‘kimden korkuyorsunuz?' diyor. 

Ancak, birileri de, ‘Biz de korkmuyor ve konuşuyoruz..’ diye ortaya çıkıp, aykırı sözler söylediklerinde n’olacak? 

Nitekim, Prof. Ahmet Akgündüz, bir ‘Açık Mektup’ yazmış, Tayyip Bey’e hitaben.. ‘Muhterem Cumhurbaşkanım! Sizi Allah için seviyor ve 21. Asrın siyasî müceddidi olarak ilan ediyorum..’ dedikten sonra, ‘Ancak.. siz ne müctehidsiniz ve ne de fıkıhçısınız’ diyor ve sonra bazı hocaların ismini vererek ‘(… ve … ) hocalar, Eh,l-i Sünnet’i bu bid’at asrında müdafaa eden hocalardır. Ancak, âyet ve hadisleri ve hattâ şer’î hükümleri açıklarken, bazı ifade yanlışlıkları bulunabilir (…)’ dedikten sonra, Tayyip Bey’e hitap ederek, ‘…birileri gibi, Mecelle’de bulunan ‘zamanın değişmesiyle hükümler de değişebilir’kaidesini yanlış anlıyorsunuz.. ‘İslâm’ın güncelleşmesinden bahsetmek’ yâd ellere fırsat vermektir. Zamanın değişmesi ile bazı hukukî hükümlerin değişmesi de inkar olunamaz. Ancak, bundan kasıt, nazarî ve ictihadî hükümlerdir. Kur’an ve Sünnet’in hükümleri güncelleştirilemez.. Mecelle bu esası, ‘zamanın değişmesi ile bazı hukukî hükümlerin değişmesi de inkâr olunamaz’ (…) Ancak, (…) Kur’an ve Sünnet’in açık metinlerinin ihtiva ettiği şer’î hükümlerde ne güncelleştirme ve ne de içtihada cevaz verilemez!’ diyor. 

Görülüyor ki, bu ifadeler de kendi içinde çelişkiler taşıyor. Çünkü, Kur’an, her zaman ve mekâna ve bütün insanlara hitap ettiğini ve her Müslüman da ilahî vahye kendisinin de muhatap olduğunu düşünmesi gerekiyorsa.. Ve, ‘güncelleştirme’ olmayacaksa bunun nasıl olacağı söylenmiyor. 

Sanıyorum, Tayyip Bey’in güncelleştirme sözünü herkes kendisine göre yorumluyor. Bir de, irticalen yapılan o konuşmadaki, ‘14 asır önceki hükümler, güncelleştirilmeden bugüne nasıl uygulanacak?’ şeklindeki söz de yanlış noktalara çekilmeye müsait.. Gerçi, Tayyip Bey o sözüne açıklık getirdiyse de.. 

*** 

Prof. Akgündüz yazısının devamında, ‘Kur’an her asırda taze nâzil oluyor gibi tazeliğini ve gençliğin muhafaza ediyor’ diyerek Risale-i Nûr’dan bazı teorik söylemleri aktarıyor ve ‘İslam’ın temel ve değişmez iki kanun koyucusu mevcuttur’ dedikten sonra, bunun Allah kelâmı olanKur’an ve Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan Sünnet olduğunu belirtiyor ve sonra da, Ancak bu iki kaynak bütün hukûkî meselelerin hükümlerini ayrı ayrı tespit etmemiş ve bazı konularda sadece genel esasları vaz’ederek ayrıntılarını değişen şartlara göre, meşruiyetini kabul ettiği hukukî kaynaklar muvacehesinde, hukukçulara ve zamanın yasama organına terk etmiştir.. diye uzuuunca bir izahta bulunuyor, kendince.. Ancak, bu izah da, Tayyip Bey’in söylediğinden çok mu farklı? 

*** 

Merhûm M. İqbâl, İslâm adına fetvâ sâdır eyleyen bazı hocalarına kızıp, ‘Bugünün mollası, kâfir üreten mümindir..’ derken, çok da haksız değildi herhalde..