YÖK ayıbı sürüyor

2013senesinde artık “YÖK iyi midir, kötü müdür?”, bunu tartışmayacağız herhalde.

Toplumda zaten YÖK’ün sevimsiz, baskıcı, evrensel bir yükseköğretim anlayışı ile bağdaşması olanaksız bir kurum olduğuna dair çok yaygın bir kanaat hakim.

Prof. Kemal Gürüz döneminde YÖK bir iki düzgün çalışma üretti diye kimi ileri zekalılar da “bu kurum artık eski YÖK değil, iyi şeyler yapıyor, kaldırılmasa da olur” diyebildi, hatta 1982 yılından beri bu kuruma muhalefet ederek siyasal kimlik edinmiş kimi ileri zekalılar arasından kimileri de bu kurumda görev aldılar, bu dönemin YÖK başkanları “tek devlet, tek bayrak, tek dil (!)”gibi saçma sloganlarattıklarında da onları “ilerici, laik, ve demokrat” zannettiler, Allah hepsine, bu solculara akıl fikir versin demekten başka elimden bir şey gelmiyor.

Bendenizin şahsi görüşü Türkiye’nin yükseköğretim probleminde YÖK’ün katkısının (!) çok marjinal olduğu yönündedir, aynı sorunlar, YÖK öncesi de vardı, muhtemelen, şayet bir gün YÖK diye bir kurum kalmazsa bile devam edip gidecekler, zira sorunun kökenleri başka yerlerde ama bu keyfiyet bile bugünkü bu kurumu mazur göstermemeli,Kenan Evren rejiminin en önemli simge kurumlarından biri olan YÖK mutlaka anayasal ve yasal olarak kaldırılmalı.

Yerine ne gelir, bu bir tartışma konusu, yerinebaşka bir kurumun gelmesi şart mıdır, ama bugün bu konuya girmek istemiyorum.

Buraya kadar olanları kısmen anlıyorum, kendilerine solcu diyenler neden “tek bayrak, tek devlet, tek dil” sloganının peşine takıldılar, toplum zaten son senelerde bu durumu gördü, anladı.

Anlamadıklarım başka şeyler.

Son senelerde içinde yapılan çok sayıda önemli anayasa değişiklikleri var, iyi ki de yapıldılar.

Ama, bunların arasında neden Anayasa’nın 130, 131 ve 132. Maddeleri yok, bunu anlamakta zorlanıyorum.

Çok az konuşuluyor, YÖK konusu açıldığında kimse bu alana girmiyor ama bendeniz mesela 132. Maddenin yani TSK’ya ve Emniyet Teşkilatına ait yükseköğretim kurumlarının neden kapsam dışında bırakıldığını ve bu durumun neden düzeltilmediğini anlamakta çok zorlanıyorum.

Askeri vesayet geriletildi, çok iyi oldu ama hukuki altyapı orada duruyor, daha da önemlisi askeri vesayetin ideolojisini oluşturan askeri mekteplere hiç dokunulmuyor.

Geçtiğimiz sene YÖK’e ilişkin anayasal maddelerin değil ama en azından yasanın (2547 sayılı YÖK Kanunu) değişmesine yönelik bir çalışma başlatıldı, ortaya bir taslak metin çıktı, hepimiz bu taslak metin konusunda görüşlerimizi belirttik, yazılar yazdık, toplantılar yaptık ama, ne oldu ise, bu taslak metin dahi şimdi ortalarda yok.

Bu durumun iyimser yorumu önce Anayasa maddelerinin kaldırılacağı olabilir ama bu konuda da AUK’dan (Anayasa Uzlaşma Komisyonu) bir ses yok.

Atatürk ilkeleri dersi (İnkılap tarihi) bile yerinden kıpırdamıyor;bu ders üniversitelerde öyle sıradan bir ders değil, YÖK yetkilileri bile bunun bir kültür dersi değil, şartlandırma, endoktrinasyon dersi olduğunu söylüyorlar (bendeniz bunu yaşadım), her öğretim üyesine, tarihçiye bu dersi verdiremiyorsunuz ama bu feci durum bile 2013 senesinde değişmeden devam ediyor.  

YÖK dediğimiz kurum, yaşadığımız önemli günlerin hatırına bunu yazıyorum, üniversitelerin sosyal bilimler enstitülerine “Kürtlerin türk kökenli olduklarına dair tezler yazdırın” diye gizli ibareli bir resmi yazı gönderebilmiş bir kurumdur, bilmem daha ötesini söylemeye gerek var mıdır?  

Bu kurumun 2013 senesinde hala dimdik ayakta oluşu, yöneticilerinin ve rektörlerin profilinin değişmesinin kanımca hiç ama hiç önemi yoktur, Türkiye için çok büyük bir ayıptır.

En çok da, bugünkü de dahil, 1983’den günümüze gelmiş geçmiş tüm TBMM kompozisyonlarının ayıbıdır.