YÖK Baþkaný Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Türkiye yükseköðretim sisteminin geleceði açýsýndan son derece önemli bir raporu geçen hafta (12 Mayýs 2014) yayýnladý.
Büyüme, Kalite, Uluslararasýlaþma: Türkiye Yükseköðretimi Ýçin Bir Yol Haritasý baþlýðýný taþýyan bu raporun kamuoyuna açýklanmasýnýn hemen ertesi günü Soma faciasý olduðu için, geçen hafta raporu kamuoyunda geniþçe tartýþmaya uygun bir ortam doðal olarak olmadý. Bu vesileyle, bir kez daha, Soma’daki faciada ölen iþçilere rahmet ve ölenlerin yakýnlarýna sabýr diliyorum.
Bu yazýyla, Çetinsaya’nýn söz konusu raporuna deðinmek istiyorum.
Yol haritasý ihtiyacý
Türkiye’de YÖK öteden beri çok tartýþýlan bir kurum. Yükseköðretim sistemi ve üniversiteler için de reform arayýþlarý söz konusu.
Ancak, gerek YÖK gerekse de üniversitelere iliþkin tartýþmalar, genellikle kýsýrdöngülerin ötesine geçemiyor. Bugüne kadar hazýrlanan yükseköðretim kanunu taslaklarý da, YÖK üyelerinin ve rektörlerinin kim olacaðý ve nasýl atanacaðý gibi “kadrolaþma” konularýnýn ötesinde ciddi anlamda tartýþýlmadý.
Ýstisnalar dýþýnda üniversitelerin de yükseköðretim reformu konusunda ciddi bir gündemi olmadý þimdiye kadar.
Mevcut bütün rektörleri ve YÖK üyelerini atayan Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün “çaðdaþ yükseköðretim sistemlerini örnek alýp, reform yapalým” çaðrýlarý da üniversitelerde yeterince karþýlýk bulmadý. Maalesef.
SETA’yý istisna sayarsak, yükseköðretimin geleceðine iliþkin kurumsal bir gündemi olan STK’lar da neredeyse yok.
Medya da eski alýþkanlýklarýndan olsa gerek, üniversiteler ve YÖK, bir siyasi krizin parçasý olmadýðý sürece, konuya gerektiði kadar önem vermiyor.
En son YÖK tarafýndan hazýrlanýp, MEB’e iletilen yükseköðretim yasa taslaðýnýn akýbetini bilen de yok.
Oysa gerek Türkiye’nin demokratik geliþimi gerekse de ekonomik büyümesi açýsýndan son derece kritik bir rolü olan yükseköðretim, gerektiði ölçüde tartýþýlmasa da, artýk önemli ölçüde toplumsal taleplerle þekillenen ve büyüyen bir yükseköðretim sistemi var.
Öðrenci seçme, rektör atama, program açma, diploma verme, vb. hususlarda önemli ölçüde 1980’li ve 1990’lý yýllarda kurulan ve bugüne kadar gelen bu sistem, geldiðimiz noktada artýk Türkiye’nin ihtiyaçlarýna cevap üretemiyor.
Ýþte Çetinsaya’nýn raporu, içerdiði çok sayýda veri ve bu verilere dayalý analizlerle, Türkiye yükseköðretim sisteminin bir dönemeç noktasýnda olduðunu ve eski varsayýmlarla geleceðe taþýnamayacaðýný ortaya koyuyor. Çetinsaya, yeni bir sistem önermekten ziyade, mevcut sistemin net bir fotoðrafýný sunmayý amaçlýyor. Örneðin, mevcut üniversite giriþ sisteminin verimsizliðini verilerle net bir þekilde açýklýyor. Ayný þekilde, üniversiteler arasýndaki farklýlýklarý ve kaliteye iliþkin göstergeleri de açýkça ortaya koyuyor.
Mayýnlar
Çetinsaya, yol haritasýný çizerken, “mayýnlý” bölgeleri de iþaret etmekten geri durmuyor. Sözgelimi, özel bazý þartlardan dolayý yüzyüze eðitimden faydalanamayan bireylere alternatif bir eðitim fýrsatý sunan açýköðretim sistemi, þu an için alternatif bir eðitim sunmaktan ziyade, sistemin neredeyse yarýsýna (%46,7) ulaþan bir büyüklüðe ulaþmýþtýr!
Çetinsaya raporda, bu oranýn geliþmiþ ülkelerle kýyaslandýðýnda çok yüksek olduðunu ve bundan sonra azaltýlmasý gerektiðini açýkça belirtiyor. Ýlk defa bu rapor dolayýsýyla öðreniyoruz ki, açýköðretimde kayýtlý olduðu halde hiçbir ders almayan bir milyona yakýn öðrenci var!
Yani, -ulusal ve uluslararasý platformlarda büyük bir övgüyle anlatýlan- Anadolu Üniversitesi açýköðretim sistemi gerçekte ciddi bir verimsizlikle karþý karþýyadýr! Bu durumu, açýköðretim sunan Anadolu, Atatürk ve Ýstanbul Üniversiteleri dikkatle incelemelidir.
Çetinsaya’nýn eski bir danýþmaný olarak benim de verilerinin hazýrlanmasýnda naçizane katkým olan bu rapor, gerçekten bir yükseköðretim reformu isteyen herkesin ciddiyetle eðilmesi gereken bir çalýþma. Ýlgililerin böyle bir çalýþmaya duyarsýz olmamasýný ve tartýþýp eleþtirerek daha ileriye taþýmalarýný dilerim.