YÖK ve eski Türkiye kurumlarý

Üç gün önce Yükseköðretim Kanunu’nun yayýnlanmasýnýn 33. senesini idrak ettik.

Yükseköðretim Kanunu ve kurum (bundan sonra YÖK diyelim) ilginç bir kanun ve kurum, 1983 Aralýk ayýndan beri, diyelim Özal’ýn baþbakan olmasý, ANAP’ýn iktidara geliþinden beri, her siyasal iktidar, her muhalefet partisi YÖK’ten þikayet ettiler, bu yasanýn kaldýrýlmasý gerektiðini söylediler ama yasada, yasanýn ruhunda önemli bir deðiþikliðe gitmediler ya da gidemediler.

Kenan Evren’in Devlet Baþkanlýðý görevini býraktýðý andan itibaren Türkiye’de yaklaþýk her önemli siyasal hareket, kürt siyasal hareketi hariç, iktidar gücünü tek baþýna ya da koalisyon ortaðý olarak paylaþtý.

AK Parti ise 2002’den günümüze çok büyük çoðunluklarla iktidarda.

2010 senesinde ise AK Parti arkasýna yüzde altmýþa yaklaþan bir çoðunluðu alarak önemli anayasal deðiþiklikler yaptý, Anayasanýn geçici 15. Maddesini kaldýrdý, büyük bir iþtir, bu sayede Kenan Evren, yataðýndan bile olsa, yargý karþýsýna çýktý.

Ama, Yükseköðretim Kanunu deðiþmedi, bu kanuna temel teþkil eden anayasal maddeler de deðiþmedi.

Oysa, YÖK’ün kaldýrýlmasý, çok büyük çapta deðiþtirilmesi için toplumda çok büyük bir uzlaþma mevcut.

AK Parti tabaný da, CHP de, MHP de, HDP de bu kanunun, anayasal temellerinin deðiþmesine siyaseten çoktan razýlar.

Ama, nedense bir türlü olmuyor.

SHP de, DSP de, CHP de iktidar ortaklarý oldular, bugün AK Parti tek baþýna iktidarda ama bir türlü YÖK yerinden kýmýldamýyor.

Bu sevimsiz gerçeði muhtemelen anlýyorum ama anladýðýmdan da çok hoþnut deðilim.

Siyasal iktidarlar, bir kurumun demokratik hukuk devleti meþruiyeti olmasa bile, þayet kendilerine siyasi güç katýyor ise, bu kurumu deðiþtirmek istemiyorlar.

Bu kurumlarýn baþýnda, demokratik hukuk devleti meþruiyeti olmayan ama deðiþmeyen kurumlarýn baþýnda da YÖK geliyor.

Siyasal iktidarlarýn “bu kurumun demokratik meþruiyeti yok ama benim iþime yarýyor” demesi ise kanýmca çok tehlikeli bur saptama.

Kurumlarýn bir ruhu var, bu ruh o gün o kurumu kimin yönettiðinden büyük ölçüde de baðýmsýz, olmadýk bir anda bu ruh ortaya çýkabiliyor ve büyük sýkýntýlara neden olabiliyor.

Yaklaþýk yirmi sene önce YÖK’ün üniversitelere “kürtlerin türk olduðuna dair doktora tezleri hazýrlatýn” mealli resmi yazý gönderdiðini hatýrlýyorum.

Kimse bana o köprünün altýndan çok sular aktý demesin, kurumlarýn ruhu var, perdelerin arkasýnda beklerler.

Üstelik, bu sözüm mevcut siyasal iktidar için, YÖK demek, baþka bir-iki kurum ile birlikte, eski Türkiye demek.

YÖK muhafaza edilerek yeni Türkiye zor deðil, imkansýz.

Keþke, 2010 referandumunda, bu kurum da tarihin çöp kutusuna atýlsa idi. 

Yazýmý noktalamadan þunu da belirtmek isterim ki, Türkiye üniversitelerinin içinde bulunduðu çok da sevimli olmayan durumdan tek baþýna YÖK’ü sorumlu tutmak, YÖK kalkarsa üniversiteler uçacak demek de hiç gerçekçi deðil.

Týpký YÖK öncesi üniversite kurumunun þahane bir kurum olduðunu söylemek gibi.

Belki, matematik bir mantýkla, þunu söylemek mümkün: YÖK’ün kalkmasý üniversite kurumunun geliþimi için gerekli ama yeterli olmayan bir koþul.

Yeterli koþullar bambaþka, çok zor, baþka yazýlarda tartýþalým ama yine de iþe çok sevimsiz bir dönemin çok sevimsiz ve simge kurumunu ortadan kaldýrarak baþlayalým.