AK Parti’nin yerleþtirmeye çalýþtýðý çok önemli bir yenilik var: Devlet kimseye tepeden bakmayacak... ‘Halkýn aklý ermez’ bahanesiyle olmadýk düzenlemelere gitmeyecek. Herkes ve her kurum kendisine kanunla çizilmiþ sýnýrlar içinde kalacak. Yorum gerektiðinde yasak ve sýnýrlamalar deðil özgürlükler esas alýnacak.
Bu anlayýþýn yerleþmesi zaman alacak galiba. Alýþkanlýklardan vazgeçmek kolay deðil.. Tek parti döneminin ve o anlayýþý çok partili sistem içinde farkýna varmadan temsil edenlerin yetiþtirdiði nesillerden bu zihniyetin silinmesi kolay olmuyor.
Bu satýrlarý yazmama sebep olan hadiseye hala inanmak istemiyorum. Bir televizyondaki tartýþma vesilesiyle haberim oldu. YÖK, Ýlahiyat Fakülteleri’nin müfredatýný yeniden düzenlemiþ. ‘YÖK’e ne!..’ diye geçirdim içimden. Bugün Ýlahiyat Fakülteleri’nin adýný deðiþtiren ve müfredatýný yeniden düzenleyen Genel Kurul, yarýn diðer disiplinler için de benzer bir düzenleme yapacak mý acaba? Hangi bilgiyle ve hangi yetkiyle? Bu tepeden bakýþ da neyin nesi?
Yeni müfredata göre ilahiyat fakültelerinde artýk felsefe ve felsefî içerikli derslerin yaný sýra, adýnda tarih bulunan dersler ile sanat ve musiki derslerine gerek yok. Mesela Ýslam Medeniyeti Tarihi gereksiz.
Ýlahiyat Fakülteleri’nin adýný ve müfredatýný deðiþtirmek nasýl bir stratejinin eseri acaba? Ne bekliyoruz ilahiyat mezunlarýndan? Oradaki akademisyenler ne tür araþtýrmalara imza atsýnlar? Ýlim dünyasýna bir þeyler vermeleri bekleniyor mu onlardan?
Böyle sorularla oluþturulmuþ bir anlayýþýn eseri ise yapýlan deðiþiklik, tartýþmayý baþka bir düzleme çekmek gerekebilir? O düzlem dünyaya kapalý olur, ama Allah’a açýk olamaz. Kendi dýþýndaki dünyaya gözlerini kapatanlar agorada kendilerine yer bulamazlar.
Bu iþlerle uðraþmýþ bazý kimselerle konuþtum. Deðiþikliðin geri planýný kavramakta güçlük çekiyorlardý. ‘Olsa olsa bir korkunun eseri bu deðiþiklik’ dediler. ‘Felsefenin, ilahiyat öðrencilerinin aklýný karýþtýrmasýndan korkulmuþ olabilir’ dediler. Eðer sebep böyle bir korku ise “bu nasýl bir özgüven eksikliði” demez misiniz?
Konuþtuklarýmdan biri de YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof. Durmuþ Günay’dý. Mühendis olan Prof. Günay’ý felsefe ve divan þiirine olan meraký ile de tanýrdým. Ýþin aslýný öðrenmek için sorduðum sorularý “ben bir karþý oy yazýsý hazýrladým” diyerek cevapladý.
Karþý oy gerekçelerini açýklarken bazý bilgiler veriyor Durmuþ Bey: “Felsefe Tarihi, Felsefeye Giriþ, Tefsir Tarihi, Hadis Tarihi, Kelam Tarihi, Ýslam Mezhepleri Tarihi, Ýslam Medeniyeti Tarihi, Türk Ýslam Sanatlarý Tarihi gibi dersler müfredattan çýkarýlmýþtýr. ‘Kelam’ dersinin ders saati ise yeni müfredatta üçte ikiye indirilmiþtir.”
Hem felsefenin niçin müfredatta bulunmasý gerektiðini hem de Ýlahiyat Fakültelerinin bundan sonra Ýslami Ýlimler Fakültesi adýyla anýlacak olmasýný þöyle deðerlendiriyor Prof. Günay: “Yükseköðretimde temel ölçü ve ölçütlerin uluslararasý ve küresel boyutta olmasý universitas’ýn niteliði gereðidir. Bu üniversitalite, Ýslam bilginlerinin, hayata dair bütün meseleleri, bütün din mensuplarý, panteist, teist, deist ve hatta ateistlerle bütün derinliði ve vüs’ati ile tartýþabilir olmalarýný gerekli kýlmaktadýr. Küresel Dünya’da, Ýslam bilginleri sadece Müslümanlar ile deðil, bütün inanç sahipleriyle konuþmak, teblið etmek ve tartýþmak durumundadýrlar.”
Yukarda deðindiðimiz konuyu da ele alýyor karþý oy yazýsý. Bu iþe YÖK niçin müdahil oluyor ki? “YÖK, yükseköðretim alanýnda Ýlahiyat fakülteleri dýþýnda hiç bir programýn müfredatýna müdahale etmemiþtir. Özellikle burada ‘çakýlý’ tabir edilen, yani programýn, bütün detaylarý, saatleri, ders adlarý ve dönemleri ile birlikte belirlenmesi ve bu müfredatýn uygulanmasýnýn zorunlu tutulmasý Ýlahiyat fakülteleri hakkýnda üniversiter yapý içerisinde aþaðýlayýcý bir imaj yaratýlmasýna yol açacaktýr. Ne yazýk ki, tepeden inmeci/belirleyici/tanzim edici bu tavýr, ilgili fakültenin bir ilköðretim kurumu düzeyinde görüldüðü izlenimini uyandýracaktýr.”
Çok önemli bir vurgusu daha var Prof. Günay’ýn: “... mevcut YÖK yasasýnda, müfredata müdahaleyi meþru kýlacak bir hüküm yoktur. Müfredata müdahale esastan yanlýþtýr.”
Üzerine titrediðimiz akademik özgürlük açýsýndan da ele almýþ Durmuþ Hoca konuyu: “Müfredatý re’sen belirleyen bu karar, öðretim, araþtýrma ve ifade özgürlüklerinin bir yekunu olarak tanýmlanan akademik özgürlük ilkesini zedeleyici niteliktedir. Ayrýca yükseköðretim kurumlarýnýn müfredat ve müfredat içeriklerinin baðlayýcý biçimde tayini, Üniversitelerin özerkliði ilkesine de aykýrýlýk teþkil etmektedir.”
Batýnýn düþünce serüvenini bilmeyen bir aydýný bana tarif eder misiniz?