Yoksa biz o savaþlardan galip çýkmadýk mý?

Önce “sabýrla” okumanýzý rica ediyorum:

“Yenik olan, yenene uyma eðilimindedir. Ým, kýlýk, inanç, düþünce yönünden ve daha baþka yönlerden gösterir uyma eðilimini.

"Nedeni:

"Ýnsan her zaman kendisini yenende bir üstünlük bulunduðuna, ona boyun eðmesi gerektiðine inanýr. Ya da ona boyun eðmenin, onun doðal yenilgisinden ileri gelmediði ve onda üstün bir yetkinlik bulunduðu yolundaki yanlýþlýða kapýldýðý için inanýr.

"Düþünce ve inancýný bu yanlýþlýða baðlayýnca, artýk yenenin tüm yol ve yöntemlerini benimser, ona uymaya çalýþýr.

"Bu yanlýþ nedeniyledir ki, yenik olaný daima yenene benzeme çabasý içinde görürsün.

"Giyiminde, kuþamýnda, binitinde, biniþinde, silahýnda; bunlarý ‘yapýþ ve kullanýþ yöntemleri’nde ve bunlara verilen biçimlerde, bunlardan baþka konularda, baþka durumlarda ‘benzeme’ çabasýný bulursun.

"Ayný durumu babalarýna benzemeye çalýþan çocuklarda da görebilirsin. Düþün, her zaman çocuklar nasýl babalarýna benzemeye çabalarlar?

"Nedeni:

"Çünkü çocuklar babalarýnda eksiksizlik, yetkinlik bulunduðuna inanýrlar.

"Dünyanýn çeþitli ülkelerini incele istersen. Bak da, çeþitli ülkelerin halklarý üzerinde ‘koruyucularýn’ egemen ordusunun askerlerinin ‘kýlýk ve görüþleri’ nasýl egemendir, gör.

"Genellikle, çoðunlukla böyledir bu.

"Egemenlerin halk üzerinde bu denli etkili olmalarýnýn nedeni, yenenlerin onlar oluþudur.

"Komþu olan iki toplumdan, biri öbürüne oranla, yenebilme yönünden daha güçlü durumdaysa, o zaman bile yeterli güçte olmayanlarda, o ‘benzeme’ ve ‘uyma’ çabasýnýn büyük ölçüde var olduðu görülür. Bu çaðda Golvalýlara komþu olan Endülüs (Ýspanya) halkýnda görüldüðü gibi. Çünkü, Endülüs’tekileri öbürlerine benzemeye çalýþýyor bulursun.

"Giyim kuþamlarýnda; duvarlara, yapýlara, evlere çizip iþledikleri biçimlere, resimlere, heykellere varana dek, her konuda benzemeye çalýþýyorlar.

“O denli ‘benzeme çabasý’ ki, bilinçli bir gözle bakýp deðerlendiren kimse, bunlarýn birer ''istila'' belirtisi olduðunu düþünür. Hüküm Allah’ýndýr..."

Ýbn Haldun, ünlü “Mukaddime”sinde böyle diyor.

Neredeyse her yazýsýnda, “doðunun altrüist ahlaký”na perestij eden “batýcý yazar” da, Türkiye’nin Avrupa’ya benzeme, Avrupa Uluslar Topluluðu içinde yer alma tutkusunu iþbu “yenilmiþlik psikolojisi”yle açýklýyor, Türk toplumunda son yüzyýlda görülen bu duygunun salt psikolojik bir “halet”ten kaynaklanmadýðýný/kaynaklanmayacaðýný söylüyordu.

Haklýdýr...

Batýcý yazar mý?

Kim olacak? Elbette Attila Ýlhan.

Söyler söylemez de, zalim bir kuþku gelip oturuyor insanýn içine:

Yoksa biz o savaþlardan galip çýkmadýk mý?

“Milli mücadele”yi kazanmadýk mý?

“Düvel-i muazzama”yý dize getirmedik mi?

Kazandýðýmýzý sandýðýmýz savaþlar, aslýnda "batýlý beyaz adam"ýn bir hediyesi; rahmetli Mahir Kaynak’ýn da belirttiði gibi, "Zafer bahþedip karþýlýðýnda ruhumuzu alan" egemenlerin bir lütfu muydu?

“Lozan süreci”baþta olmak üzere, NATO ve Avrupa Birliði maceramýzý, batý tarafýndan yeniden “düþmanlaþtýrýlýþýmýzý”, batýdan tart ediliyoruz diye endiþeye kapýlan “endiþeli liberallerimizi”, FETÖ gerçekliðini, Erdoðan’a “eskiye dön” çaðrýsý yapan gevþek AK Partilileri bir de bu gözle teþrih masasýna yatýralým derim.

Bakalým karþýmýza ne çýkacak!