Yoksa öz yönetimin asıl hedefi ülkeyi mi bölmek?!

Bazı il ve ilçelerimizde PKK güdümünde oldukları bilinen bazı sivil toplum örgütleri ve bazı belediye başkanları öz yönetim ilan etmişler ve devletin memurlarını tanımadıklarını açıklamışlardı. 

Bunlardan 5 belediye başkanının tutuklandığı haberlerini okudunuz.

Terör cephesi bir taraftan her gün bir kaç eylem yaparak ocaklara ateş düşürürken bir taraftan da terör destekçileri özyönetim taleplerini gündemde tutmak için değişik yollara başvurmaktalar.

Son hamleleri  Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) olağanüstü kongresiyle konuyu gündemde tutmaları oldu.

***

‘Demokratik Sosyalizm Sekülerizm’ ideolojisine mensup DBP, Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) devamı olan parti.

Eş başkanlarından biri de Emine Ayna. HDP eski milletvekili.

Evvelki gün olağanüstü kongreleri yapılmış. Çok sayıda HDP milletvekili ve belediye başkanı katılmış.

Açılış  konuşmasını HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen yapmış, demokratik özerkliğin ve öz yönetimin Türkiye barışı için son çare ve son umut olduğunu söylemiş.

***

Bir milletvekilinin yasama görevini özgürce yapabilmesi için kürsü dokunulmazlığı zırhına sahip olması son derece normaldir. Bu bağlamda en absürt fikirleri bile gündeme getirebilir. Anayasaya da yasalara da aykırı konuşabilir, fikir üretebilir.

Dolayısıyla Bilgen’in ve diğer yasama dokunulmazlığı olanların ezber bozucu fikirleri kimseyi şaşırtmamalı kızdırmamalıdır.

Fakat bir belediye başkanı kalkıp ‘ben öz yönetim ilan ettim devletin kaymakamını valisini memurunu tanımıyorum’ diyemez, dediğinde hukuk devreye girer.

***

PKK adına siyaset yapanların eskiden demokratik özerklik dedikleri sonraları daha light bir ifade ile özyönetim dedikleri yapılanmanın mahiyeti çok net bir biçimde ifade edilmiyor.

AB’nin yerel yönetim şartına Türkiye’nin koyduğu şerh sebebiyle hep bu kapıdan girilerek savunma yapılıyor ve batı desteği sağlanıyor.

Ancak sahadaki teşebbüslerin yerel yönetimlerle ilişkili olmadığı da açıkça görülüyor.

***

Hele KCK yapılanmasının öz yönetim, öz güvenlik, yargı, vergi, vatandaşlık gibi konulardaki uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda demokrasiyle uzaktan yakından ilgili olmadığı aksine tam bağımsızlık için atılmış adımlar olduğu görülmektedir.

Hele de HDP eş başkanlarının sırtlarını PYD’ye dayadıklarını ilan etmeleri ve hedeflerinin Birleşik Kürdistanı kurmak olduğunu açıklamaları kimse kusura bakmasın demokratik siyasetle izahı mümkün değildir.

Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vekili olacaksın hem de devletini bölüp ayrı bir devlet kurmak için çalışacaksın. Bunun demokrasiyle insan haklarıyla özgürlüklerle izahı gayri kabildir.

***

Öz yönetim ve öz güvenlik diyerek hendekler kazıp devletin meşru güvenlik güçlerine karşı direneceksin, insanları dağa kaldıracaksın, evlerin yakıp yıkacaksın dükkanlarını talan edeceksin, suikastlar düzenleyeceksin, yaralayacak öldüreceksin sonra da gelip Ankara’da demokratik özerklik ve öz yönetimin tek çözüm ve umut olduğunu söyleyeceksin.

Demokratik özerklik veya öz yönetim talebinde bulunanların ve Birleşik Kürdistan kurmayı hedeflediklerini söyleyenlerin birleştiren, buluşturan ve barıştıran değil, bölen parçalayan ve savaş çığırtkanlığı yapanlar olduğu her gün gelen şehitlerden de anlaşılmıyor mu?!

***

80 milletvekiliyle parlamentoya girmiş bir hareket eğer gerçekten barış istiyor olsaydı dağda tek bir terörist kalmaz tek silah patlamaz ve tek bir cenaze töreni yaşanmazdı.

Demokratik çözüm için 80 vekilden daha güçlü ve daha etkin ne olabilir ki?

Bak şimdi anayasa gereği hükümete bile gireceksin. Durum böyleyken sen hâlâ hangi demokratik özerklik ve öz yönetim gerekçesiyle işlenen cinayetleri ve hak ihlallerini savunabiliyorsun?

Yoksa senin iraden yok mu?

Yoksa ipler başkalarının mı elinde?