Yoksul Kürtler ve uðruna daða çýkýlan haklar

Uðruna daða çýkýlan haklar bir bir teslim edilince, Kürt siyasetinde iþler karýþýyor sanki. Demokratikleþme paketini çözüm sürecine darbe, içi boþ kabak olarak görenler bile oldu. Kürtler daðlara, bu haklar için çýkmadýlar mý?

Uðruna daða çýkýlan haklar kýsmen de olsa teslim edildikçe, araya konulan bu mesafenin sebebi nedir acaba?

Demokratikleþme Kürt siyasetini neden bu kadar derinden sarsýyor ve korkutuyor?

Cevaplanmasý gereken sorular bunlar..

Hatip Dicle, DEP Davasýndan on yýl hapis yattý. Diðer DEP milletvekilleriyle beraber tahliye oldu, ama siyaset yasaðý bitmeden ve siyaset yapma imkaný elde edemeden, KCK’dan tutuklandý. Þimdi Diyarbakýr cezaevinde yatýyor.

En kýsa zamanda tahliye olmasýný diliyorum.

Dicle, ana dille eðitim konusunda Gündem gazetesine bir yazý yazdý.

Kürtçe için, egemen Kürt siyasetinin ve onun periferisindeki sivil toplumun seferber olmasýný ve eldeki imkanlarý kullanmasýný istiyor.

Bu yazý birçok bakýmdan önemli. Birincisi Kürt siyasetinin ve sivil toplumunun Kürtçe için þimdiye kadar pek az þey yaptýðýný teyit ediyor.

Ýkincisi, devleti pasif bir biçimde beklemenin yanlýþlýðýna vurgu yapýyor.

Dicle, antetli kaðýtlarýn dahi Kürtçe- Türkçe olmasýný, yazýþmalarýn Kürtçe yapýlmasýný, yer isimlerinin Türkçeleriyle beraber Kürtçelerinin de tabelalara konulmasýný istiyor ve Batman Tabip Odasýnýn baþlattýðý çift dilli hizmeti örnek olarak gösteriyor.

Hatip Dicle’nin, yasal mevzuat bakýmýndan, talep ettiði ve olmasýný istediði hiçbir konuda bugün ciddi bir engel yok. Kamu hizmetlerine ana dille ulaþýlabilmesi hükümetin de çaba gösterdiði ve benimsediði bir konu.

Dicle’nin Kürtçe için öngördüðü seferberlik haline, milliyetçi-ulusalcý marjinal bir kesim dýþýnda bugün Türkiye’de karþý çýkacak kimse de yok.

Kýsacasý, her þeyi müzakere konularý içine hapsetmenin, bugün doðru bir tutum olmadýðý görülüyor. BDP ve onunla alakalý sivil toplum kesimi, bu konularda yýllar önce harekete geçseydi, Kürtçe anadille eðitim için yürütülen tartýþmalarda, hep öne çýkan bir konu olan alt yapý sorunlarý ve akademik yetersizlikler meselesi belli oranlarda aþýlmýþ olurdu.

Her þeyin bir gün müzakere masasýna gelebileceðini ve her þeyin o müzakere masalarýnda elde edilebileceðini düþünmek, baþka ihtimalleri akla bile getirmemek, Kürt siyasetinin son yirmi yýl itibariyle elini kolunu baðlamýþ ve zaman kaybýna yol açmýþtýr.

Oysa devletin çekmecelerinde, asimilasyon politikalarý dýþýnda bir þeyin olmadýðýný herkes biliyordu..

1999’dan bu yana, Kürt siyasetinin yönettiði belediyeler-ki sayýlarý altmýþla baþladý, yüze kadar çýktý- Avrupa’daki Kürdoloji bölümlerine her yýl üç beþ öðrenci gönderseydi, Artuklu Üniversitesi daha ortalarda yokken bile, akademik Kürtçe için binlerce kadrodan söz etmek mümkün olabilecekti.

Böyle bir hazýrlýðýn, hükümeti cesaretlendirip olumlu yönde etkileyecek olmasý da ayrý bir konu.

Oysa Kürt siyaseti atýlan adýmlarý ve ‘devletin Kürt yayýncýlýðýný’ eleþtirip durmaktan ve ret etmekten baþka bir þey yapmýyor..

TRT 6’ya katký sunan da seyreden de hain sayýldý.

Sonuç:

Devletin resmi ajansý Kurmançça ve Soranice yayýna baþladý, ama Kürt siyasetinin tartýþmasýz en güçlü olduðu bir þehirde, Amed’de ve bu amaçla kurulan Ahmedê Xanê Derneði’nin yöneticileri ‘sahipsizlikten kapanabiliriz’ açýklamasý yapýyor. 

Þuna hala inanýyor olmak büyük bir yanýlgýdýr:

Devlet hep reddeden, hiçbir hakký kabule yanaþmayan bir konumda olacak, ama güçlü bir Kürt siyaseti, devleti bu haklarý tanýmaya mecbur edecek ve bu haklarý söke söke alacak!

Oysa devletin, kimlikleri inkar politikalarý tarihe karýþýyor. Baþbakan’ýn ifadesiyle söylersek, ‘makbul vatandaþ’ dönemi sona eriyor. Yani kimlik siyaseti yapmanýn, Devlete karþý kimliklerin maðduriyetini savunmanýn siyasi karþýlýðý ve önemi giderek azalmakta. Bu gerçek her nedense görülmüyor.

Andýmýzý zaten okumuyorduk deniliyor (acaba?), ya parasý olmayan Kürt çocuklarý nasýl okuyacak diye özel eðitime karþý çýkýlýyor.

Yahu hele parasý olanlar eðer gerçekten samimiyseler paralarýna kýyýp Kürtçe eðitim yapacak üniversiteler kursunlar, çocuklarýný özel Kürtçe eðitime yollasýnlar da, yoksullara Allah kerim.

Hizmet hareketi ve benzeri sivil toplum kuruluþlarý ne güne duruyor..

Sonracýðýma, yoksullarý bu ölçüde düþünmek bana pek de samimi gelmiyor doðrusu.

Daða hep yoksullarýn çocuklarý gitti ve hep yoksullarýn çocuklarý öldü..

Kaç kiþi acaba, o yýllarda neden hep yoksullar ölüyor diye sorabildi?

Ama artýk sormaktan korkmayalým ve soralým:

Sakýn Kürtçe eðitim de, sadece yoksul Kürtler için isteniyor olmasýn?

Bir an önce anadille eðitime geçilse de gerçek durumu, kimin neyi talep ettiðini görebilsek keþke..

Cejna kurbanê piroz be..