Mübarek olsun. Önce milleti tebrik etmek lazým. Milletin derin basiretini.
7 Haziran’da oylarýný azaltarak Ak Parti’ye “iyi gitmiyorsun” demeseydi, Ak Parti böylesine bir özeleþtiriye gitmez, seçimi kazansa bile moral anlamda düþme trendi devam ederdi. Oysa þimdi kendine yeniden baktý, binlerce insanýn bakýþýný-deðerlendirmesini dinledi, zaaflarýný, aþýnmalarýný, baþkalaþmalarýný gördü ve çok köklü bir kararla “Ýlk günkü aþkla” demeye baþladý.
1 Kasým Ak Parti’nin yeniden doðuþu gibidir. Bu, devam eden bir monoton baþarý deðil, düþüp kalkan ve iradesini yenileyen yarýþçýnýn baþarýsýdýr. Ak Parti için adeta “yeni bir üç dönem iradesi”yle kuþanmýþlýðý yansýtýyor bana göre 1 Kasým sonuçlarý.
Davutoðlu’nun balkon konuþmasý 3 Kasým 2002 ruhunu, yani siyasi arenada henüz hamle yapan, dolayýsýyla bütün enerjisini devreye sokan bir kadronun ruhunu yansýtýyor. O sözlerin içinde, þu an Ak Parti’ye oy veren toplum kesimlerinden çok öte toplum alanlarýyla iletiþim iradesi seslendirilmiþtir.
1 Kasým’da Ak Parti, tüm partiler içindeki “2. parti” haline gelme ümidini kuþanmýþtýr. Onun için Ak Parti’nin yüzde 49.4’le yetineceðini sanmam. En azýndan bu ümid, Ak Parti’nin diðer parti tabanlarýyla iletiþimi diri tutmak, onlardan kopmamak gibi bir hassasiyetini devreye sokacaktýr ki, bu da kendi etrafýnda oluþturacaðý ayrý bir tahkimat olacaktýr.
1 Kasým’a giderken Ak Parti “üç dönemlikler”in yeniden devreye girmesi ile kendi iç tahkimatýný gerçekleþtirmiþtir. Hem Erdoðan - Davutoðlu iliþkisi saðlýklý bir görünüme kavuþmuþ hem de Ali Babacan,
Cemil Çiçek, Binali Yýldrýrým gibi isimlerin yeniden kervana katýldýðý, onu Numan Kurtulmuþ gibi isimlerin bütünlediði çok saðlam bir kadro fotoðrafý verilmiþtir.
Ben Davutoðlu’nun Ak Parti Genel Baþkaný olarak daha etkin rol üstlendiði bu seçimle, bir gün mutlaka gündeme gelecek olan bayrak yarýþýndaki nöbet deðiþiminde saðlýklý sinyaller verildiðini düþünüyorum. Ak Parti kendi bünyesinden “Emin eller” çýkarabileceðini göstermiþtir.
1 Kasým’ýn en önemli mesajlarýndan birisi, negatif yöneliþlerin buluþturduðu bir blok siyasetine milletin prim vermiyor oluþudur. Evet, orada, mesela Ak Parti ve Erdoðan karþýtlýðýnda bir nefret bloku oluþturmak da mümkün olmamýþtýr, o oluþuma milletin kredi açmasý da...
Yüzde 49.4.
Nefret blokuna ve ona destek veren medya çullanmasýna raðmen, hatta o nefret blokunun içinde dini zeminde yükselip içi boþalan ve misyon kaybýna uðrayan bir hareketin yer almýþ olmasýna raðmen yüzde 49.4.
Bunun en net okumasý, bu oluþumun Türkiye toplumunun omurgasýný oluþturuyor olmasýdýr.
CHP’nin de, MHP ve HDP’nin de böyle bir rol üstlenmesi beklenemez. Çünkü mesela CHP henüz kendisinin ne olmasý gerektiðine karar vermiþ bir parti deðildir. Bakarsak, þu an partide bulunan iki genel baþkanýn (Baykal, Kýlýçdaroðlu) dünyalarý birbirinden farklýdýr. Sezgin Tanrýkulu ile Mehmet Bekaroðlu’nun Kýlýçdaroðlu ile ortak paydalarý nedir diye sorsam, ne demek istediðim daha iyi anlaþýlacaktýr. Hatýrlayalým, Anayasa Uzlaþma Komisyonunda CHP’nin üç üyesi üç ayrý parti gibi hareket etmiþti.
MHP ve HDP asla Türkiye’nin ortak iradesi olmaya talip partiler olmamakla, zaten kendilerini marjinal alana hapsetmektedirler.
O zaman Ak Parti, Türkiye’nin ana damarý olmak için yola çýkmýþ ve her seçimde onu pekiþtirmiþ bir siyasi hareket olmayý hak ediyor.
Bundan sonra... Davutoðlu’nun Mevlana Hazretlerinin makamý önünden baþlayarak seslendirdiði “Tevazu”yu vurgulayan, “kibr”i defterden silen, “temiz kalma”yý bayraklaþtýran, kardeþliði bayraklaþtýran, “Bu ülkenin ak topraðýna sevgi tohumu ekme” gayretini öne çýkaran, “millete hizmeti ibadet telakki eden” çizgisi Türkiye’nin geleceðini belirleyecek. Türkiye’nin buna büyük ihtiyacý var.
“Allah utandýrmasýn.”