Türkiye’de her þey hýzla deðiþirken ve bu deðiþime ayak uyduran bir dizi reform yapýlýrken, ne yazýk ki yüksek öðretimin yeniden yapýlanmasý ertelenen bir konu oldu. Her darbe yönetiminin el attýðý, vesayet sisteminin sürdürülmesi için üniversitelerin bir araç olarak görüldüðü günler geride kaldý, ancak yüksek öðrenimi düzenleyen kurum ve yasalar varlýðýný sürdürdü.
YÖK yasasýnýn tarihi 1981, o zamanlarda daha SSCB yýkýlmamýþ, Doðu Blok’u ortadan kalkmamýþ, cep telefonu diye bir aygýt yaþamýmýza girmemiþti; Türkiye’de de sadece 27 üniversite vardý. 2012’de ise Türkiye’deki üniversite sayýsý 168’e ulaþmýþ durumda. Açýk öðretim dahil bu kurumlarda 3,5 milyon öðrenci eðitim görüyor, ama öðretim elemaný sayýsý hepi topu 100 bin kadar. Öðretim elemaný eksikliði sorununun ve hala üniversiteleþme oraný bakýmýndan geliþmiþ ülkelerin gerisinde kalmýþ olmanýn birçok nedeni bulunuyor; bunlardan birisi maaþlarýn düþüklüðü.
Bununla birlikte, yüksek öðretimin yapýsal baþka sorunlarý da bulunuyor ve bu sorunlarýn aþýlmasý için atýlacak her adým da yýllarca YÖK Yasasý’na takýlýp kalmýþ.
Çeþitlilik ve esneklik
Yasalara yapýlan bazý ekleme ve çýkarmalarla üniversiteler biraz rahatlatýlmýþ olsa bile, bu kadar çok, farklý yapýda ve özellikteki yüksek öðretim kurumlarýný ayný elbisenin içine sokmanýn artýk imkaný kalmamýþ durumda. Dolayýsýyla acilen yeni yasal ve kurumsal düzenlemelere ihtiyaç var ve yapýlýyor.
2004’ten itibaren sürekli üzerinde çalýþýlan, her dönemde yaþanan deðiþimlere göre yeniden kaleme alýnan bazý yasa tasarýlarý mevcut. Ancak anlaþýlan o ki, sistemi belirlemeye kalkýþan her giriþim baþarýsýzlýkla sonuçlanýyor, yasal ve kurumsal düzenlemelerin her þeyden önce esnek yapýlar öngörmesi gerekiyor ve baþlatýlan çalýþmalarýn özü de buna dayanýyor. Kalite, verimlilik, yaygýnlýk, özgürlük ve özerklik de yeni yasanýn temel çerçevesini oluþturuyor. Ayrýca üniversiteleri devlet, vakýf ve özel olarak farklýlaþtýran, devlet üniversitelerinin de gerek idari gerek bilimsel özelliklerine göre farklý biçimlerde kendilerini yapýlandýrmalarýna izin veren bir sistem öngörülüyor. Dolayýsýyla, esas olan bilim ve eðitim alanýnda rekabetçi bir ortamýn yaratýlmasý ve rekabetin de ulusal sýnýrlarý aþmasýnýn saðlanmasý.
Söz konusu ilkelerin fiiliyattaki karþýlýðý ise, öncelikle üniversitelerimizin mali özerkliði ve yönetim kadrolarýnýn oluþumu ile ifade buluyor.
Yönetim yerine yönetiþim
Rektörlerin seçim, iyileþtirilmiþ seçim ya da atama yöntemleriyle belirlenmesi mümkün ve her üniversite için de ayný kurallarýn çalýþmasý gerekmiyor. Hele YÖK’ün bu süreci belirleyen kurumlardan birisi olmasý hiç gerekmiyor. Hangi biçimin hangi tür üniversiteler için daha uygun olduðuna ise üniversitelerde, basýnda ya da baþka alanlarda yapýlacak tartýþmalar yön verebilir. Ancak yeni yasa tasarýnda bölüm ve anabilim dallarýnýn güçlendirilmesinin, buralarda seçimle yönetici belirlenmesinin ve yöneticilerin de hesap verebilir kýlýndýklarý bir yapýnýn öngörüldüðü söylenmeli. Bir dizi kararý kendi alabilen üniversiteler, aldýklarý kararlarýn sonuçlarýna rekabetçi ortamdaki yerlerine bakarak karar verebilecekler; yani baþarýlý olmak kadar baþarýsýz kalmak ve bedelini ödemek de mümkün olabilecek. Dolayýsýyla her þeyi YÖK’e sormak durumunda da kalmayacaklar.
Bu anlatýmdan YÖK’ün de aynen yerinde duracaðý sonucu çýkmasýn. Adý tartýþmaya açýk, ama yeni oluþacak kurum Yükseköðretim denetleme ve koordinasyon Kurulu haline dönüþecek. Denetleme, mevzuat denetimi ile eðitim ve bilimdeki standartlarýn saðlanýp saðlanmadýðýyla sýnýrlý olacak; gayet tabi standartlarýn tespiti de geniþ katýlýmlarla yapýlacak.
Yükseköðretim sistemini, öðretim elemanlarýný, öðrencileri rahatlatacak, nicelik artýþýyla nitelik endiþelerini ortadan kaldýracak ve dünya ile rekabet edebilecek yeni bir sistem için görüþ ve önerilere; eskisi gibi üç beþ kiþinin hazýrladýðý yasalara deðil ortak akýl ürünü düzenlemelere ihtiyaç bulunuyor.