Devran ne çabuk deðiþiyor...
Bayaðý eskiden benim de baþýma gelmiþti; Mehmet Ali Birand da ayný deneyimi benden on yýl sonra yaþamýþ; 1998’de: Yunanistan’a gidildiðinde kaçýnýlmaz olarak Türkiye ile mukayeseler yapýlýr ve ziyaret edilen ülkenin her bakýmdan üstünlüðü altýnda ezinilirdi.
1988’de Turgut Özal’ýn meþhur Atina ziyaretini takiben, baþbakanla gelen heyetle dönmek yerine, bir süre daha komþu ülkede kalmayý yeðlemiþtim. Ýngiltere’den tanýþým olan bir yabancý gazeteci mihmandarýmla ülkeyi dolaþacaktým. Bir uçtan diðerine aðzým açýk gezdiðimi hatýrlýyorum. Nüfusun azlýðýna baðlamýþtým ülkenin katettiði mesafeyi... Mihmandarýma, “Biz de sekiz-on milyon nüfuslu bir ülke olsaydýk, herkesi þekerle balla beslerdik” dediðimi hiç unutmuyorum...
Mehmet Ali Birand1998’de Yunanistan’a gittiðinde benzer hislere kapýlmýþ. Atina sokaklarýnda dolaþtýktan sonra, birlikte olduðu Alexis Papachelas’a, “Wow” demiþ ve eklemiþ: “Sizler bizi bayaðý geride býrakýp çok ileri gitmiþsiniz...”
Alexis Papachelas Yunanistan’ýn en ünlü gazetecilerinden... Birand’ýn ‘32. Gün’üne benzer bir programla dünya liderleriyle mülakatlar yaptýðý gibi, yine onun gibi günlük yazýlar da yazýyor. Bir ara Birand da Milliyet’te denemiþti, Papachelas ülkenin öndegelen gazetelerinden Katimerini’yi yönetiyor da. Genel yayýn yönetmeni...
Ýngilizce eki de bulunduðu için, Katimerini, benim her gün takip ettiðim yabancý gazetelerden... Papachelas’ýn baþyazýlarýna da göz atýyorum doðal olarak... En son yazýsýnýn ‘Atina 1998’den Ýstanbul 2013’e’ baþlýðý elbette dikkatimi çekti; Birand’ýn komþumuzu takdirini de oradan öðrendim...
Papachelasda þimdilerde Türkiye’yi takdir ediyor. “Birand sað olsaydý” diyor, “Bugün de ben Ýstanbul hakkýnda muhtemelen ayný sözleri ona tekrarlardým; bugünün Türkiyesi kendine güveni her halinden belli olan ve ileriye doðru büyük adýmlar atmýþ bulunan bir ülke...”
Uçaðý ülkelerine dönen Yunan asýllý Amerikalýlar ile doluymuþ; “Atatürk Havalimaný ABD, Asya ve Afrika’dan yolcular için bir merkez halini almýþ” diyor... Çok pahalýya mal ettikleri Atina’nýn yeni havalimanýyla abartýlý bir biçimde iftihar ederlerken, Papachelas’ýn Ýstanbul’da fark ettiði gibi, onu bir kýtalararasý merkez haline dönüþtürmeyi baþaramamýþlar...
Ýsterseniz bundan sonrasýný Yunan meslektaþýmýzýn kendi ifadeleriyle aktarayým: “Ýstanbul sokaklarýnda sürekli bir inþaat faaliyeti olduðunu, Boðaz’a yakýn yerlerde kendini belli eden yeni rezidanslardan anlayabiliyorsunuz. Yunanistan üniversitelerini mukayesede fakir akraba konumuna düþüren yepyeni üniversiteler açýlýp duruyor...”
Ýki ülke arasýndaki farký anlamak için mukayeseler yapýyor Yunan meslektaþýmýz. Önce bir benzerlik bulmuþ, ama farklýlýðý da teslim ederek: “Türkiye bir çok alanda ileri gitti; çünkü Recep Tayyip Erdoðan’da kendi Andreas Papandreou’sunu buldu. Ancak ikisi arasýnda fark da var. Türkiye baþbakaný ülkesini modernleþtirdi ve yaratýcý güçlerini harekete geçirdi; ayný zamanda kendisine oy veren Anadolulu kitleleri de sistemin içine çekerek... Eskimiþ kurumlarý yýktý, yerlerine yenilerini inþa etti.”
Türkiye söz konusu olduðunda genellikle sözlerini ölçülü kullanýr Yunanlýlar, yergilerinde abartýlý, övgülerinde hafif kýskanç davranýrlar... Önemli bir gazetenin yönetmeni ve baþyazarý ise, ziyaretinde gördüklerinden duyduðu etkilenmeyi lafýný eðip bükmeden okurlarýyla paylaþmýþ...
‘Yandaþ-olmayan’ gazeteciler, dýþ politikanýn aþýrý özgüven yüzünden stratejik avantajý bulunmayan kapýlar araladýðý, inþaat sektörünün bankalarý da kaygýlandýracak riskler içerdiði ve demokraside sorunlar yaþandýðý eleþtirilerini kulaðýna fýsýldamýþlar; onlarý da aktarýyor Papachellas...
Ekonomik kriz yaþýyor Yunanistan bir süredir ve kriz etkisini her alanda hissettiriyor. Her üç kiþiden biri iþsiz ve çalýþanlar daha önce aldýklarý maaþ ve ücretin yarýsý ellerine geçtiðinde öpüp baþlarýna koyuyorlar. Belediye hizmetleri neredeyse sýfýr... Her üç ayda bir IMF’nin açacaðý musluktan Almanya’nýn uygun gördüðü miktarda para gelince seviniyorlar...
Halimize þükredelim diye yazdým.