Kulaklarý çýnlasýn, Allah uzun ömür versin, Tanju Cýlýzoðlu (doðumu 1936) mesleðin duayen isimlerinden biridir. 1956’da baþladýðý gazetecilik serüveninin Güneþ gazetesi yýllarýnda birlikteydik.
1988 yýlýndaki buluþmamýzda, o kýdemli editör olarak yazý iþleri müdürü olduðum masadaki yerini sürdürüyor, diðer yandan da –bence siyasi tarihimize ýþýk tutmasý açýsýndan çok önemli- bir çalýþmayý da beraberinde yürütüyordu…
Aslýnda, Ýhsan Sabri Çaðlayangil ile o dönemde gerçekleþtirdiði nehir söyleþi, bugün özellikle CHP’de siyaset yapanlarýn okumasý gereken, CHP’nin eski genel sekreteri Kamil Kýrýkoðlu ile yaptýðý benzer bir çalýþmanýn devamýydý. Kamil Kýrýkoðlu’nun (1914-1979) CHP’deki iniþli-çýkýþlý siyasi yaþamýný ve özellikle Ýsmet Ýnönü’nün partiden ayrýlmasý, yerine Bülent Ecevit’in geçmesi dönemine iliþkin yakýn tanýklýklarý Cýlýzoðlu’nun “Anýlarla Kamil Kýrýkoðlu (1978)” kitabýnda kayda geçmiþtir.
Cýlýzoðlu, benzer çalýþmayý, 1989’da “Çaðlayangil’in Anýlarý- Kader Bizi Una Deðil Üne Ýtti” kitabýyla sürdürdü.
Ýhsan Sabri Çaðlayangil,(1908-1933) kuþkusuz, cumhuriyet bürokrasisinin en önemli isimlerinden biridir, kaymakamlýk-valilikle baþlayan serüveni kendisini siyasete oradan da ülkenin Fatin Rüþtü Zorlu’dan sonra en ünlü dýþiþleri bakanlýðýna kadar taþýdý.
Yüklü bir yaþam kuþkusuz, 12 Eylül 1980 darbesinden önce altý ay süreyle Cumhuriyet Senatosu Baþkaný olarak cumhurbaþkanlýðýný vekaleten sürdürmüþ, 13 Eylül günü ise kendisini Zincirbozan’da hapis bulmuþ bir portre, uzun söze gerek var mý?..
Cýlýzoðlu’nun, bir meslek aðabeyi olarak bana saðladýðý en önemli buluþma, 1988 yýlýnýn mart ayýnda Erenköy’deki tarihi binanýn içindeki lokantada yediðimiz o akþam yemeði oldu: Ýhsan Sabri Çaðlayangil, bütün gece boyunca hem keyifli bir sohbeti sürdürdü, hem de benim arada bir yaptýðým soru ataklarýný cevapladý…
Kendisine yönelttiðim ana soruyu tetikleyen, Ýsmail Cem’e “yayýnlanmamak kaydýyla” söylediði fakat sonradan kamuoyuna mal olmuþ o sözden kaynaklanýyordu. Çaðlayangil, 12 Mart 1971 askeri muhtýrasý verildiðinde Dýþiþleri Bakaný’ydý ve ilerleyen dönemde Ýsmail Cem ile sohbetinde, “CIA altýmýzý oymuþ, haberimiz olmamýþ” sözünü kullanmýþtý.
(1991-1993 arasýnda genç bir Ankara temsilcisi olarak merhum Süleyman Demirel ile zaman zaman yaptýðýmýz Güniz Sokak sohbetlerinden birinde sözü hatýrlatmýþ, “Sovyetler Birliði ile aðýr sanayi hamlesini yapmamýz o muhtýranýn gerekçesidir, ne zaman Sovyetler ile karþýlýklý menfaate dayalý bir iþ yapsam, iktidardan oldum” cevabýný almýþtým.)
Çaðlayangil’e CIA baðlantýlý sözünden yola çýkarak “Batý, Türkiye’nin nereye kadar güçlenmesine izin verir?” diye sormuþtum.
Aldýðým cevap beklediðimden kýsa oldu: Yunanistan’ý ezmeyecek, Ýsrail’i tehdit etmeyecek kadar…
Bu sözü, geçmiþte, yeri geldiðinde çok kez hatýrlattým ama o akþam, masada solumda oturan Özden Akbal’a yemekten çýkýþta, “Bu akþam tek bir cümleyle onbinlerce kitaptan oluþan bir kütüphane okumuþ olduk” dediðimi hatýrlýyorum…
Özellikle, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn 2009 yýlýnda dönemin Ýsrail Cumhurbaþkaný Þimon Peres’e karþý Davos’taki “one minute” çýkýþýndan bu yana yaþadýklarýmýz Çaðlayangil’in o tek cümlesinin ne kadar önemli olduðunu gösteriyor.
“Dostlarým” olarak tanýtmaktan gurur duyduðum, Deniz Kuvvetleri’nin yetiþtirdiði iki mümtaz komutan Cem Gürdeniz ve Cihat Yaycý’nýn öncülüðünde þekillenen Mavi Vatan Doktrini’nin çok fazla düþmaný olacaðý açýktýr.
2004 yýlýnda Seville Üniversitesi öðretim üyeleri Prof. Juan Luis Juarez ve Prof.Juan Carlos Rodriguez Mateo tarafýndan geliþtirilen harita yalnýz, Yunanistan ve Rum yönetimi üzerinden Avrupa Birliði’nin Akdeniz’deki egemenlik arayýþý alanýný geniþletmiyor, bilinçli bir tercihle Türkiye’yi kendi limanlarýna sýkýþtýran bir kimliði zorluyordu.
“Seville Haritasý” aslýnda Türkiye’ye, “denize açýlma, baþýn belaya girer” iþaretidir, ki, bugün Doðu Akdeniz’de iþe o kuþatmayý yaþýyoruz.
Gördüðümüz kadarýyla kara sýnýrlarýnýn ötesinde “vaad edilmiþ topraklar” hikayesi zeminli geliþen bazý kumpaslarý harekatlarla durduran, denize ve devamýnda havacýlýk sanayi ile uzaya açýlmýþ bir Türkiye, “küresel müesses nizamýn” kabusudur.
Bu nedenle, Yunanistan’ý ezdirmeyecek, Ýsrail’i tehdit altýnda kalmasýna izin vermeyecekler…
Siyonist kalemþörlerin, “Ýran bugünün, Türkiye yarýnýn düþmanýdýr” sözü boþ yere ortaya atýlmadý.
15 Temmuz 2016’da emperyalizmin 1 Dolar’lýk askerleri kazansaydý, bugün Irak-Suriye sýnýr boyunda Ýsrail destekli bir terör devleti vardý ve Türkiye Doðu Akdeniz’de Ýskenderun limanýndan zor çýkan bir kimlik taþýyor, kimse tarafýndan da dikkate alýnmýyordu…
Dikkat edin, emperyalist iþgal amaçlý saldýrý millet tarafýndan sokakta püskürtüldükten sonra kendi ordularýyla geliyorlar, böyledir.
ABD-Rusya mutabakatýnda Suriye’nin kuzey ve doðusunda þekillendirilen PKK özyönetimi, emperyalizmin karadan kuþatma hamlesinin ana topraklarýdýr. Herkes orada… ABD, Rusya, Ýsrail, BAE, Suudi Arabistan, Fransa, Ýngiltere… Topu birden sýnýrýmýza yýðýlmýþ durumdalar, görünen teröristlerdir.
Zaten Siyonist Michael Rubin “Bir Þekilde Kürt Ayaklanmasý Türkiye’nin Yýkýlmasýna Yol Açar” (1) baþlýklý son yazýsýnda ABD ve Rusya’nýn yanýnda Suudi Arabistan, Mýsýr ve Yunanistan’ýn da artýk Suriye’deki PKK-PYD yapýlanmasýna askeri destek saðlayabileceðini ifade ediyor.
Çok yönlü bir cephe kurgusu bu…
Rus ve Amerikan bayraklarýný altýnda korunan PKK’nýn saflarýnda Mýsýrlý ve Yunanlý askeri danýþmanlarýn olduðu yeni bir dönemin iþaretleri…