Muhalefet çevreleri, özellikle Kýlýçdaroðlu, iktidara gelirlerse, sadece KHK ile kamu hizmetinden uzaklaþtýrýlanlarýn hepsinin yerlerine iade edileceði' vaadinden ayrý olarak, bütün komþu ülkelerle iyi iliþkiler içinde olacaklarýný bir 'sevgi pýtýrcýðý' halinde dile getirmekteler; sanki bütün bunlarda 20 yýllýk iktidar kusurlu imiþ gibi.. Libya, Mýsýr, Suûdî, Suriye, Birleþik Arab Emirlikleri, Irak, Ýran, Rusya, Ukrayna ile Kafkasya ve baþta Yunanistan olmak üzere, Kosova ve Sýrbistan olmak üzere Balkan ülkelerindeki birçok meselelerin ortaya çýkmasýnda Türkiye'nin olumsuz etkileri varmýþçasýna.. Daha dün, Putin'in Kýrým Daimî Temsilcisi Giorgiev Muradov, Erdoðan'ýn, 'Kýrým'ýn Ukrayna'ya aid olduðu ve ona iade edilmesi gerektiði' þeklindeki sözlerine karþýlýk verirken; Osmanlý ile Rusya 1774 -Küçük Kaynarca ve 1792 -Yaþ Andlaþmasý'na iþaret ediyor; 'Moskova'nýn, Türkiye'de taþ üstünde taþ kalmayacak þekilde karþýlýk verilmesi gerektiði'ni söylüyordu. Bu tehditlerin, o kiþi tarafýndan baþýna buyruk þekilde ve Putin'den habersiz olarak dile getirildiði mi sanýlýyor?
Dünyada olduðu gibi, yakýn çevremizde de, bir ateþ çemberi bulunmakta olup, hepimizi ilgilendiren bu gibi konular Muhalefet'i ilgilendirmiyor, hiç ses-soluk çýkmýyor. Bir daha anlaþýlýyor ki, onlar bu ülkenin meselelerini çözmek için deðil de, sadece, 'Erdoðan'ý nasýl al-aþaðý edebiliriz?' konusu etrafýnda ittifak etmiþler..
*
Baþkan Erdoðan ise, bugünlerde tahriklerine daha bir hýz veren 'Yunanistan'ýn bizim siyasî, ekonomik ve askerî açýdan dengimiz ve muhatabýmýz olmadýðýný' söylerken; herhalde, düþmaný küçük gördüðünü deðil; bu ülkenin, hep baþka güçler tarafýndan paçalarýmýza finolar misali saldýrtýldýðýný belirtmek istiyordu.
Evet, aynen öyle..
Tarihin derinliklerine gitmeyelim. Ancak, 1356'da, yani Ýstanbul'un fethinden 100 yýl kadar öncesinde Anadolu'dan Gelibolu'ya geçen müslüman güçlerin kontrolüne giren ve dinlerine, dillerine, mâbedlerine müdahale edilmeden asýrlarca ve de Katoliklerin saldýrýlarýna karþý da 500 yýl boyunca korunan Ortodoks Kilisesi liderliðindeki Hristiyan Yunan halkýnýn, 1821-28 arasýnda bir ayaklanma sýrasýnda baþta Ýngiltere ve Rusya olmak üzere, bütün Hristiyan dünyasýnca desteklendiði ap-açýk ortadadýr.
*
Bugün ise, Yunanistan'ý üzerimize saldýrtmaya çalýþan güçlerin baþýnda, Amerikan emperyalizmi gelmekte.. Her ikisi de NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan arasýna Ege Denizi'nde ve de Meriç ötesinde, en modern silahlarla donanmýþ 10 üss kurmuþ bulunan Amerikan emperyalizminin, bir askerî karþýlaþma durumunda, devreye, Fransa baþta olmak üzere, daha baþka destekçilerin gireceði de ortadadýr.
Böyle bir durumu göz önüne alan Türkiye'nin, NATO silahlarýna muhtaç olmadan, kendi yapýmý silahlarla donanmasý ve güçlenmekte oluþu da gözden ýrak tutulmamalýdýr.
150 yýl öncelerde, 'Ben dýþ düþmandan korkmam, iç düþmandan Tanrý korusun..' diyen ünlü Alman lideri Bismarck'ýn sözü bugün bizim için de geçerlidir.
*
Irak ve Ýran'daki geliþmeler de daha az ilginç deðil..
Geçen hafta, Irak'da, Muqtedâ es'Sadr'ýn tarafdarlarýnýn bir anda sokaklara dökülüp, Meclis ve Baþkanlýk Sarayý'nýn basmalarý ve sonra da, Sadr'ýn siyasetten siyasetten çekildiðini tekrar açýklamasý ve tarafdarlarýndan da, iþgal ettikleri kamu binalarýný derhal terketmeleri için yaptýðý çaðrý, hemen etkisini gösterdi..
Bu konu bizim efkâr-ý umûmiyemize noksan yansýtýldý.
Gerçekte ne olmuþtu?
*
Irak'da yaþayan ve 90 yaþýnda olan Âyetullah Kâzým Hairî, takibçilerini fetvâlarýyla yönetecek durumda olmadýðýný, 'merce-i taqlid' sýfatýnýn gereklerini yerine getirmeyeceði'ni ifadeyle, 'yetkilerini, Ýran lideri Seyyid Ali Khameneî'ye devrettiðini' açýklayýnca; Muqtedâ es'Sadr da kendi ebeveynlerinin Hairî'nin baðlýsý olmasý hasebiyle, siyasetten çekildiðini açýkladý. Ancak, bu yetki devri ile Ýran'ýn liderliðinin Irak'ýn þiîleri üzerinde daha geniþ etkileri olacaðýný ve bunun kabul edilemez olduðunu düþünen Sadr'ýn tarafdarlarý, C. Baþkanlýðý Sarayý ve Meclis'i iþgal ettiler. Bu karýþýklýk sýrasýnda 30'dan fazla kiþi hayatýný kaybetti ve güvenlik güçleri güç yetiremedi. Ama, Sadr, tarafdarlarýnýn geri çekilmelerini isteyince, gücünü yine de göstermiþ oldu.
Irak'ýn içiþlerinde Ýran'ýn etkili ve müdahil olmasýna karþýtlýðýyla bilinen Sadr'ýn istifa etmesiyle rahatlayan Ýran'ýn, bu istifayla da daha güçlü bir figür haline gelmesinden rahatsýz olduðu gözleniyor..
*
Bu arada, Ýran'da 2009'da yapýlan Cumhurbaþkanlýðý seçimi sonrasýnda eski baþbakan Mîr Huseyn Mûsevî'nin deðil de, Mahmûd Ahmedînejad'ýn ikinci bir 4 yýllýk süre için daha kazandýðýnýn açýklanmasýyla meydana gelen ve haftalarca süren pek çok ölümlü, büyük sosyal karýþýklýklar konusunda, Ahmedînejad da geçenlerde yaptýðý açýklamada 2009 seçimlerini sonrasýndaki karýþýklýklar sýrasýnda, toplumu kýþkýrtanlarýn ve sabotaj eylemlerini yapanlarýn, þahsî elbiseleriyle hareket eden istihbarat elemanlarý olduðunu 13 sene sonra açýklayýverdi ve böylece kendisinin ikinci 4 yýllýk baþkanlýðýnýn kanunsuz olduðunu da zýmnen itiraf etmiþ oldu.
Öte yandan, 1980-88 arasýndaki Ýran-Irak Savaþý yýllarý ve sonrasýnda 9 yýl baþbakanlýk yapan ve 13 senedir devlete aid özel bir mekânda hanýmý Zehra Rehneverd'le birlikte hapiste tutulan Mîr Huseyn Musevî de, geçen hafta medyaya yansýyan açýklamasýnda, 'Ýran'a dinî liderliðin -saltanat sistemlerinde olduðu gibi- babadan oðula, verâset yöntemiyle geçecek bir duruma doðru gidildiðini açýklamasý; ayrýca, Ýran'ýn Afganistan, Yemen ve Suriye'de akýttýðý kanlarla Ýnkýlab'ýn ve Ýran'ýn üzerine leke teþkil ettiðine dair eleþtirileri üzerine, Ýran liderliðine baðlý Keyhan gazetesinde yayýnlanan bir baþyazýda, Mîr Huseyn Musevî'nin farmason/ mason olduðuna dair bir suçlamaya bile tevessül edilmesi ilgi çekiciydi.