Hafta baþýnda Harris Enstitüsü ile Reputation Enstitüsü’nün ortaklaþa gerçekleþtirdiði bir araþtýrma, Financial Times’ta yayýnlandý. Harris Enstitüsü, Kanada merkezli bir kurum, adýný kurucusunun soyadýndan alýyor ve faaliyetleri büyük ölçüde Türkiye’deki iletiþim fakültelerinin Radyo-Televizyon bölümlerine benziyor. Reputation yani Ýzlenim Enstitüsü ise ABD merkezli, daha çok kamuoyu araþtýrmalarýyla tanýnan, çok uluslu ve devlet dýþý bir kuruluþ.
Araþtýrma, ekonomik kriz içindeki Yunanistan’ýn diðer bazý AB üyesi ülkelerdeki algýlanýþýný ortaya koymayý amaçlamýþ. Araþtýrma sonuçlarýný ele almadan önce belirtmekte yarar var. Bu tür araþtýrmalar Yunanistan ve Bulgaristan gibi Avrupa’nýn doðusu olarak görülen yerler için AB’ye üye olmadan önce yapýlsaydý, muhtemelen bugünkünden daha olumsuz oranlar ortaya çýkardý. Zira AB’nin kurucu üyeleri ile sonradan üye olanlar arasýndaki farklar ne fiili yaþamda ne de zihni yapýlarda kapanmýþ deðil. Kurucu üyelerin Yunanistan’a sadece evin þýmarýk çocuðu olarak davranmadýklarýný, ayný oranda Yunanlýlarý Avrupa’nýn ‘tembel köylüleri’ olarak gördüklerini belirtmek lazým. Birçok Yunanlý, hala tatilde Avrupa’ya gideceðini söylüyor. Avrupa’dan kast edilen ise, Berlin, Paris, Roma ya da Londra.
Umutsuzluk verileri
Yunanlýlara ilk günden beri kendilerinden biri gibi davranmayan Almanya ve Fransa, ekonomik kriz nedeniyle daha da katý bir tutum içine girmiþ durumdalar. Özellikle Merkel’in Yunanistan’da en sevilmeyen insan olduðu söylenebilir. Ýki enstitünün ortak çalýþmasý, Almanya, Fransa, Birleþik Krallýk, Ýtalya ve Ýspanya’daki kamuoyu eðilimlerini konu edinmiþ. AB’nin büyükleri denen bu ülkelerde biner kadar kiþiye anketler uygulamýþ.
Buna göre Almanya ve Fransa’daki deneklerin yarýdan fazlasý, artýk Yunanistan’ýn kurtarýlmasý için desteklenmemesi gerektiðini ve ülkenin kendisini düzeltme yeteneðinin bulunmadýðýný ileri sürüyor. Buna karþýn, Yunanistan’ýn Euro’dan çýkma ihtimali Fransa ve Birleþik Krallýk’ta % 50 olasýlýk olarak görülürken, bu oran Almanya’da % 29.
Ayný Yunanistan’ýn Ýtalya ve Ýspanya’daki algýsý ise Fransa ile Almanya’nýnkinin tam tersi. Ýtalyanlarýn ve Ýspanyollarýn % 80 ve % 70’i Yunanistan’ýn pekala reformlarý yapabileceðini ve desteðin sürmesi gerektiðini düþünüyor.
Dönüþüm sorunu
Ýtalya ve Ýspanya, kendileri de krizde olduklarýndan mý yoksa ‘Akdenizli’ olma halinin getirdiði yakýnlýktan mý böyle bir sonuç ortaya koymuþlar bilinmez. Ancak Yunanistan’ýn desteklenmeyi gerektirecek bir çaba içinde olduðunu söylemek, reformlar yapacaðýna inanmak kolay deðil.
Sürekli topluca yani geniþ aileler halinde seyahat ediyorlar; pasaport ya da ulaþým araçlarý kuyruklarýnda sýraya girmek yerine huni düzeni kuruyorlar, sürekli aralarýnda baðýra baðýra konuþuyorlar, herkesi yarýp hedefe ulaþtýklarýnda da oturup yemek yiyorlar. Gayet tabi Türkiye insaný gibi. Bu telaþ ve patýrtýyý gören, ayný hýzýn çalýþma hayatýna da yansýdýðýný düþünebilir. Böyle bir durum söz konusu bile deðil, aðýr çekim bir yaþam sürüyor. Her þey yavaþ, Yunanistan’da bir gün 48 saat. Gündüz iki saat uykuya ayrýlýyor hala, iþletmelerin çoðu aile iþletmesi. Özel koruma programlarý kapsamýnda AB rekabet hukukunu da delen Yunanlýlar, örneðin sakýz gibi özel bir ürünün % 70 kadarýnýn zorunlu olarak tekele satýlmasýný þart koymuþlar.
Almanya ya da Fransa’da yaþayanlarýn Yunanistan’a güvenmemekte haklarý olabilir, toplumlar birbirlerini gözlemleyerek kanaat sahibi olabiliyorlar. Karar alýcýlar da bu kanaatleri dikkate alarak siyaset üretiyorlar. Türkiye’nin alacaðý dersler var.