Yunus Emre'den Mahtumkulu Firaki'ye...

Yunus Emre 13.yy'da, Mahtumkulu Firaki ise 18.yy'da yaþamýþ þairler, derviþler. Ama onlarýn gönüllerini ayný þelaleden fýþkýran ak köpüklü sular yýkamýþ. Yunus Anadolu'da, Firaki ise Türkmen ovalarýnda, Ýslamlaþan Türkleri bir ve beraber olmaya çaðýrmýþ edipler...

Firaki'nin 300. doðum yýldönümünde Türkmenistan'daydým ve ulu þairi yad etmek için Aþkabat'a toplanmýþ dünya liderlerinin dilinde onu dinlemek hem hayret uyandýrýcý, hem de garip bir kompleks altýnda ezilmeyi getiren bir haleti ruhiyeye yol açtý bende. Ruhum, bu büyük þairi tanýdýkça sevdi, sevdikçe yaklaþtý, çünkü ayný gönül özündendik bizler, yabancý deðildik, el hiç deðil...

Rusya devlet baþkaný Putin, Ýran devlet baþkaný Pezeþkiyan, hatta Ermenistan lideri Paþinyan bile bu büyük þairden ve mýsralarýndan saygýyla bahsediyorlardý... Hayretim daha da arttý. Mahtumkulu Firaki, þiiriyle Türkmen boylarýný birleþtiren, Maveraünnehr'i andýran nefesiyle insanlarý Ýslam deðerlerine çaðýran, güzel ahlaka ve Peygamber sevgisine davet eden, vicdanlý olmayý, þeref sahibi yaþamayý buyur eden bir sesti... Bizleri Türkçede ve þiirde birleþtiren bilge þair Mahtumkulu'nu rahmetle yad ediyorum ve onu geç tanýyabilmiþ olmanýn verdiði hüzün ve mahçubiyetle Türkiye'de edebiyat ve hikmet zevkine sahip herkesin, onu okumalarý temennisinde bulunuyorum...

Mahtumkulu'nun dizelerini okurken, onu kendimizden uzak ve yabancý bir ruh olarak görmenin neredeyse imkaný yok... Onu okurken, Anadolu'yu ve Anadolu Türkçesini inþa eden þiirin, sözün, ahlakýn, tasavvuf adabýnýn timsali olan Yunus Emre geliyor mesela hemen aklýnýza, kalbinize... Onun Etrek nehri ile Gürgen nehri arasýndaki yurdu Hacýgovþan'ý anlattýðý þiirlerinde mesela; doðayý, insan sevgisini, dostluðu, mertliði, aþký, sevdayý, baharý, kýþý, gençliði, ölümü anlattýðý mýsralarýnda, bizim Karacaoðlan'ýmýz sesleniyor sanki... Onun kötü giden toplumsal olaylarý eleþtiren dilinde, yetimi, yoksulu, garibi terennüm ettiði dizelerinde, yozlaþmayý, kopuþu, þuursuzluðu tenkid ettiði þiirlerinde, biz milli þairimiz Mehmet Akif'in týnýlarýný hatýrlarýz...

Mahtumkulu Firaki, sýrça köþkünde yaþayan bir þair deðildir. Halkýnýn atan nabzý, onun atan nabzýdýr, halkýnýn yaþadýðý kayýplar, onun gönlünde yaþadýðý kayýplardýr, halkýnýn üzüntüsü onun üzüntüsüdür... Þiir onun için boþ zamanlarýný deðerlendirdiði bir söylev deðil, romantizmin aracý hiç deðil, þiir onun için hayatýn ta kendisidir.

Onun sözleri, hikmet yüklüdür. Yalnýzca bir edip deðil, ayný zamanda milli ve manevi deðerleri ile örnek bir þahsiyet ve Türkmen boylarýnýn rol modelidir. Þiirleri de sadece Türkmenistan'da deðil, Türkçe konuþulan her yerde çok sevilir, öðütlerine her yerde kulak verilir. Onun dili, duruþu, fikriyatý mertlikten yanadýr.

Hasýlý, Mahtýmkulu Firaki'yi okurken, dinlerken, kültürel anlamýyla ama en çok da edebiyat ve þiir anlamýyla yakýnlaþmalarýmýzýn, tanýyýþlarýmýzýn, biliþlerimizin artmasý gerekiyor diye düþündüm.

Türk devletlerinin yakýnlaþmasý sadece siyasetçilerin, devlet adamlarýnýn, ekonomistlerin, mühendislerin ortak projelerde yakýnlaþmasý anlamýna gelmemeli. Bizi biz kýlan sanatýmýzla, þiirimizle, musýkimizle, sufimeþrep kültürümüzle, at, mýzrak, ok sevgimizle, halýlarýmýzla, kilimlerimizle, destanlarýmýzla, masallarýmýzla da yaklaþabilmeliyiz kardeþ devletler olarak...

Bu baðlamda kültür ve edebiyat muhitlerine de büyük görevler düþüyor. Edebiyat Fakülteleri, Güzel Sanatlar Fakülteleri, edebiyat dergileri, Türkiye Yazarlar Birliði gibi yazar-þair-sanatkar çevrelerinin de artýk aþýlmaz zannedilen setleri aþarak bu yakýnlaþmaya çaba sarf etmeleri gerekiyor...

"Yiðit oldur yurt üstünde

Canýn verse din üstünde

Koç yiðitler il üstünde

Namus ile ar gerektir..."