Birkaç yýldýr ‘yeni Türkiye’den söz ediyoruz. Ancak ‘yeni’ duygular ve hareketlenme içinde olan sadece Türkiye ve burada yaþayanlar için deðil, Avrupa’ya, Amerika’ya yerleþen milyonlarca Anadolu göçmeni için de geçerli.
Göçmenlerin ana gruplarýný ‘gurbetçi’ ve ‘siyasi mülteci’ kökenliler ile ‘gayrimüslim azýnlýklar’ oluþturuyor.
Gurbetçiler, geliþmemiþ bir ülkeden gelen eðitimsiz iþçilerdi. Kendi ülkeleri de onlarý sadece ‘döviz kaynaðý’ olarak gördü. Sosyal hak ve ihtiyaçlarýyla ilgilenmedi. Öyle ki, “Bizim elçilikler bizden baþka herkesle ilgilenir” ifadesi bir gurbetçi atasözü haline geldi.
Siyasi mültecilerin durumu daha kötüydü. Kiliselerin, STK’larýn, örgütlerin veya devletin sosyal yardýmlarýyla yaþadýlar yýllarca. Onlar Türkiye’nin ‘demokrasi ve insan haklarý özürlüsü bir ülke’ olduðunun kanýtýydý ve Avrupa ülkeleri bunu Türkiye’ye karþý kullandý. Türkiye de bunu önlemek yerine ‘vatan haini’ yaklaþýmýný sürdürerek kendine verilen zararý büyüttü.
Türkiye’den göçen azýnlýklar ise nisbeten þanslýydý. Varlýklarýný satarak ‘zengin Türkler’ olarak yerleþtikleri ülkelerde daha üst standarttan baþladýlar yeni hayatlarýna. Ancak onlar da Türkiye’den ‘sürülmüþ olma’ öfkesiyle yaþadýlar. Ermeni iddialarýnýn unsuru olmaktan kurtulamadýlar, belki kurtulmak istemediler bu öfke yüzünden.
‘Yeni Türkiye’nin bu durumu nasýl deðiþtirdiðini, hafta sonu, Ýsveç’in baþkenti Stockholm’de düzenlenen Anadolu Kültür Festivali’nde gördüm. Festivali düzenleyen ‘Dialog Slussen’ organizasyonu bugüne kadar pek az birlikte hareket eden gurbetçiler, Süryani, Asuri azýnlýk göçmenleri ve siyasi mültecileri buluþturmayý baþarmýþ.
Deðiþimi her gruptan dinledik:
Gurbetçi iþçiler: Ülkedeki Türk nüfusun aðýrlýðýný Konya’nýn Kulu ilçesinden göç edenler oluþturuyor. Ýsveç’e gelmekle kendilerini “Allah’ýn sevgili kulu” saydýklarýný anlatýrken, “Artýk Türkiyeli olduðumuz için Allah’ýn sevgili kulu olduðumuzu düþünüyoruz” diyorlar: “Bugün Türkiye demokrasi ve insan haklarý olmayan bir ülke deðil. Ýsveç’te de Türkiye’ye bakýþ deðiþti. Bunun ezikliðini yaþamýyoruz. Türkiye’nin ekonomisi güçlendi. Memlekete tatile, akraba ziyaretine gidiyorduk, þimdi yatýrýma, hatta yerleþmeye gidenlerimiz var.”
Siyasi mülteciler: 70’lerin sonundan itibaren, özellikle 80 darbesinden sonra Türkiye’den göçenler de bugün ikinci, hatta üçüncü kuþaða ulaþtý. Darbeden gelen ‘Türkiye öfkesi’ dinmeye baþladý. Onlar da eski ayrýlýklar yerine tüm gruplarý ‘Türkiye baðlamýnda’ bir araya getirme düþüncesinde.
Türkiye’den göçen azýnlýklar: Süryani ve Asuri göçmenler de artýk Türkiye’ye öfkeyle deðil ilgiyle bakýyor. Türk ve Kürt gruplarla daha iyi iliþkiler kuruyor, Türkiye’deki baðlantýlarýný güçlendiriyorlar. Stockholm’deki ünlü bir restoranýn sahibi, enerji yatýrýmý için yine ünlü bir Türk iþadamýyla birlikte Pazar günü Ýstanbul’a gitmiþti örneðin.
Dün gelecekleri için Türkiye’yi arkalarýnda býrakanlar, bugün gelecekleri için Türkiye’ye bakýyorlar.
Sadece ülkedeki Türkiyeli göçmenler deðil, Ýsveçliler de deðiþimden payýný almýþ. Hem festivale, hem de Pazar günü yapýlan 10. Uluslararasý Türkçe Olimpiyatlarý ülke finaline Ýsveçliler’in gösterdiði ilgi bunun kanýtýydý. Birinci seçilen Ýsveçli genç kýz Karadeniz kýyafetleri içinde “Hayde Gidelum” þarkýsýný söylerken Ýsveçliler de ayakta tempo tutuyordu.
Dünyadaki Türkiye kökenli nüfusun etki alaný, son yýllarda öðrenci, akademisyen, profesyonel yönetici ve iþadamlarýyla güçlendi, geniþledi, etkinleþti. Türk okullarý, ‘eðitimsiz Türkler’ önyargýsýný yýkýp geçiyor.
Türkiye ise bu 6 milyonluk büyük güce hala 82 Anayasasý’nýn 62. Maddesindeki, “yabancý ülkelerde çalýþan Türk vatandaþlarý” olarak bakýyor. Oysa oralar artýk ‘yabancý ülke’ deðil, o insanlar da sadece ‘çalýþan’ Türk vatandaþlarý deðil. Yeni anayasa, ‘farklý ülkelerde yaþayan Türk vatandaþlarý’ kadar ‘Türkiye kökenliler’i de kapsamalý.
Dünkü ayrýlýklar hem ayrýlanlara hem de Türkiye’ye kaybettirdi. Bugün barýþma ve kazanç fýrsatý var.