Mustafa Yeneroğlu: Yurtdışındaki Türklerin sorunlarını AK Parti çözer

Yeneroğlu: Türkiye’nin Avrupa’daki varlığını korumak, devamlılığını sağlamak için yurtdışındaki vatandaşlarının seçme-seçilme hakkını kolaylaştırması, dil-kültür birikimini desteklemesi gerek. AK Parti ihtiyaçları biliyor. Çözmek için gerekli vizyona ve reçeteye de sahip.

Türkiye’nin yurt dışında 6 milyon vatandaşı var. Çok büyük çoğunluğu Avrupa ülkelerinde. İşçi göçüyle başlayan süreç üçüncü kuşakla birlikte temelli bir yerleşikliğe ve bambaşka bir gerçekliğe dönüştü. Bu durum onların Türkiye’ye, Türkiye’nin onlara karşı hak ve yükümlülüklerini değiştiriyor. Bunu gören, sorunları yakinen bilen ve reçeteleri bulunan siyasetçiler artık Türkiye için bir gereklilik. Hukukçu Mustafa Yeneroğlu o isimlerden biri. AK Parti İstanbul Milletvekili olan ve 1 Kasım’da Yurt Dışı SKM başkanlığı yapan Yeneroğlu Bayburtlu bir ailenin çocuğu. Bir yaşından beri Almanya’da. Yıllarca sivil toplum kuruluşlarında çalışmış. Avrupa’yı ülke ülke, şehir şehir dolaşan Yeneroğlu ile biz de Avrupa’da oy verme işlemi bitmeden “yurtdışı Türkler gerçeğini” konuştuk. 

- Teknik konudan başlayalım isterim. Seçmen sayısı kaç, ortam nasıl?  

1 Kasım’da 2 milyon 800 bin yurt dışı seçmeni oy kullanacak. Türkiye’deki seçmenin yüzde 5’ine tekabül ediyor. Yurt dışındaki seçmenin Türkiye seçimlerine katılma alışkanlığı çok yeni olduğu için oy kullanmaya teşvik şart.

- Teşvik neden şart?

Yurt dışı seçmeni kendi potansiyelini ne kadar güçlü biçimde ortaya koyarsa Türkiye siyasetinin yurt dışı seçmene yönelik ilgisi de o oranda artacak ve nitelik kazanacaktır. 30, 40 yıldır insanlar yurt dışında yaşıyor ve büyük ekseriyeti ne Türkiye’de ne yaşadıkları ülkelerde siyasal katılım hakkına sahip değildi. 2014’e kadar Türkiye’de oy kullanamıyorlardı. Yurt dışında da yabancı statüsüne sahip oldukları için oy hakları yoktu. Dolayısıyla hayatlarında ilk defa 30 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 7 Haziranda oy kullandılar. İlk kez sadece gümrük kapılarında değil, yaşadıkları ülkelerde kurulan sandıklarda oy kullanma imkânına kavuştular. 2 milyon 800 bin civarındaki seçmenin yüzde 19’u oy kullandı.

SANDIK İÇİN 660 KM GİDİLEN YERLER VAR

- Çok düşük. Sandıkların uzaklığının sandığa gitme oranını etkilediği muhakkak. Bu zahmet, bir hakkın kullanılması için fazla değil mi?

Kesinlikle. Bremen gibi 40 bin seçmeni olan bir bölgeden 120 km öteye gitmeniz gerekirse, teorik olarak 30 km ötede Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da oy kullanmak imkanı varken İsveç Malmö gibi bir bölgeden 660 km gidip Stockholm’de oy kullanmak zorunda kalırsanız bu durum katılımı etkiler. Avrupa’nın pek çok yerinde buna benzer sorunlar var.

SANDIK MESAFESİ YSK SORUMLULUĞU

- Sorumlusu kim?

YSK’nın seçim kanunu çerçevesinde seçmen sayısına ve sandık uzaklığına göre ihtiyaç duyulan yerlerde sandık kurması gerekirdi. Önümüzdeki dönem gerekli kanuni düzenlemeyi yapıp bu sıkıntıyı aşacağız. Ama bu seçimlerde uygulansaydı 1 buçuk milyon oyu rahatlıkla geçerdik. 2 milyon 800 bin seçmen var çünkü yurtdışında. Kullanılamayan her oy gasp edilmiştir. Ayrıca vatandaşımızın hakkını kullanması, demokratik meşruiyet gereği de bu böyle olmalıydı. Yeni dönemde yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olması ve kendi milletvekilini seçebilmesi sağlandığında inanıyorumki Avrupalı seçmen sandığa gitmekte tereddüt etmeyecektir.

YURTDIŞI TÜRKLER SİYASET ÜSTÜDÜR

- Yurt dışı Türklerin siyasi parti tercihleri ve görüşleri farklı ama Avrupa’daki durumları ve sorunları onları aynılaştırmıyor mu?

Israrla savunduğum şey, yurt dışı Türklerin Türkiye siyaseti ve ideolojik kamplaşmaları üzerinden ayrışmalarındansa, ortak sorunlarını çözmek amacıyla birleşmeleridir. Sadece siyasi görüşü değil, dinî kimliği, mezhebi, kültürel arka planı, etnik kökeni fark etmez. Yurt dışında yaşayan ve kendisini Türkiye ile belirli bir ilişki üzerinden tanımlayan insanlarımız, Türkiye’nin devlet olarak kendilerine karşı sorumluluklarının muhatabıdırlar. Bu, ideolojik ya da kimliksel ayrışmalara kurban edilemeyecek kadar temel bir sorumluluktur ve asla lütuf olarak algılanmamalıdır. Yıllarca farklı gruplar arasındaki suni ayrışmaların giderilmesi için çaba verdim. Eğer TBMM’de yurt dışı Türkleri yeniden temsil hakkına kavuşursam ilkelerimden biri bu.

-  2 milyon 800 bin oy, 24 ülke, 113 seçim bölgesi. Ve siz tek adaysınız! Neden?

Tek olmamamız gerekiyor, izahatı yok. Ama diğer partilere baktığımızda; HDP’nin Almanya’dan üç vekil adayı var, hiç birinin Almanya’daki vatandaşla ilgili bir gündemi yok. Tamamen ideolojik söylemler. MHP ve CHP’nin de buradaki topluma dönük bir yönü yüzü adayı yok. AK Parti son seçimlerde 520 bin oy aldı yurt dışından. Arzu edilirdi ki en az üç milletvekili verilsin. Ben şu an tekim. Bu sebeple, yurtdışının ayrı bir seçim bölgesi olması ve 15 vekil seçilmesi için kanun teklifi sunduk meclise. Sonraki genel seçimde inşallah böyle olacak.

-  Değişiklik ihtiyacı yurtdışı Türklerin Türkiye’ye ilgisini belirleyecek düzeyde mi?

Kesinlikle. Bir kere partilerin yurtdışındaki Türklere özgü gündemi olacak. Türkiye’deki polemikleri kullanarak buradaki vatandaşlarla irtibat kurma imkânı yok artık. Çünkü bu polemiklerin toplumda karşılığı yok. Evet seçmenin önemli kısmı Türkiye’deki gündem üzerinden kanaat ediniyor ama genç kitlenin sayısı artıyor ve öncelikleri burası. Türkiye’nin iç siyasetiyle ilgilenmiyorlar. Buraya özgü söylem geliştirmek gerekiyor. Daha önemlisi, buradaki vatandaşlarımızın Türkiye üzerinde hakları var. Anayasa 62. md “Yurtdışında çalışan” -ki burada sorun var- “vatandaşların anadil ve kültür birikimlerini güçlendirmek devletin asli görevi” deniyor.

NE GURBETÇİYİZ NE DÖVİZ ARACI

- Çalışan vurgusunda sorun var dediniz. Sorun ne?

Türkiye’de yurtdışındaki Türklere ilişkin bakışta sorun var. Yurtdışındaki vatandaşa gurbetçi demek, anavatanına hasretle yanıp tutuşmak dışında yönü sorunu olmayan bir grup olarak bakmak demek. Halbuki bu bakış gerçeklerle artık örtüşmüyor. Buradaki kitle 30-40 yıldır burada. 6 milyonluk bir diasporamız var ve yarısından fazlası yurtdışında doğmuş, burayı yurt edinmiş. Farklı kimlikler oluşturmuş. Ulus ötesi kimliklerle karşı karşıyayız. Bu gerçek kavranılmış ve buna göre siyaset üretilmiş değil. 

- Yanlış/eksik bakış yanlış/eksik siyaset mi getiriyor?

Türkiye yurt dışındaki vatandaşını farklılığıyla, gerçekliğiyle daha yeni görüyor. Ama gecikildi. Eskiden Türkiye yurtdışındaki vatandaşına döviz aracı olarak bakıyordu. Gurbetçi diyordu. Gurbetçi, mevsimlik işçiye denir. Üç beş aylığına Adana’ya pamuk toplamaya, Karadeniz’e fındık toplamaya gidene denir. Yurtdışına çalışmaya gidip yerleşmiş, üç nesildir orada yaşayan ve geleceğini orada gören insanları gurbetçi diye tanımlarsanız onların gerçekliğini göz ardı edersiniz.

ÜLKELER ARASINDA İTİŞ KAKIŞ OLMASIN

- Sosyolojik değişime göre doğru tanım ne olmalı?

Yurtdışı Türkler, Türkiye’nin artık diaspora politikalarının olması lazım. Bulunduğu ülkeyi yurt edinmiş ama Türkiye ile bağlarını güçlendirmek isteyen, bu yönde hizmet bekleyen bir kitle var. İki ülke arasında senin-benim denilebilecek bir kitle değil. Anlayışın, ülkeler arasındaki dostlukları pekiştiren, iki ülkenin de kendi ulus bilinci açısından tehdit olarak algılamadığı, örneğin İsviçre’deki gibi homojen topluluğu bozan bir grup olarak görmediği, çok kültürlü olmayı avantaja dönüştürmesini bilen bir anlayışa evrilmesi lazım. Bunu biz başarırsak bu kitlenin asimile olması gerektiğini düşünen hakim görüşleri değiştirebiliriz. Aksi takdirde Almanya’daki üç milyon vatandaşımızın asimilasyonuna yönelik politikaların önüne geçemeyiz.

- Erdoğan 13 yıldır Avrupa ülkelerine entegrasyon için işbirliği teklif ediyor. Avrupadaki Türklere de “kimliğinizi koruyur ama yaşadığınız ülkeyi yurt edinin, dilini hukukunu öğrenin” diyor. Siz de bunu söylüyorsunuz. Ne oldu, söylemden eyleme geçilemedi mi?

Söylemden eyleme geçilmesinin tezahürlerinden biri biz olsak gerektir. Gereğini yapmak çünkü, bu meselelerle meşgul olmuş, hukuki süreçlerin mücadelesini vermiş, iki ülke arasında köprü olmuş insanların sayısının artırılmasıdır. Biz asimilasyon entegresyon kavramlarının dışına çıktık. Biz katılımdan bahsediyoruz.

- Nedir fark?

Almanya özelinden yorumlarsak entegrasyon insanların tek taraflı olarak bulundukları topluma kaynaşması olarak görülüyor. Bu bazen “madem bu insanlar burada kalıcı, o halde Türkiye’yi Türkçeyi önemsemesin, erisin” yaklaşımına dönüşüyor. Bu yaklaşım ulus devletlerin aşıldığı günümüzde karşılık bulmuyor, gerçeklikle de örtüşmüyor. Sadece göç edenler değil içinde bulunduğumuz topluluklar da gelişen şartlara entegre olmalı. Bu dinamik bir süreç. Tek taraf yok çünkü.

-  Avrupalı Türkler gerçeği yeni değil. AK Parti bunca zaman ne yaptı onlar için? 

AK Parti’nin iktidara geldiğinde 55 yılda kronikleşmiş sorunlarla örülü bir alanla karşılaştı, telafi etmeye çalıştı. Bugün de Türkiye önemli sıkıntılarla terör saldırıyla karşı karşıya. Ama artık yurt dışındaki vatandaşlarının özgüvenini artırmış, geniş bir vizyon ve ciddi ekonomik güç olarak dışarıya elini uzatacak yeni bir Türkiye var. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın kurulması, yurt dışı sivil topluma destek bütçelerinin verilmesi, diaspora gençlerine burs sağlanması, Yunus Emre Kültür Enstitülerinin yaygınlaştırılması... Geç kalınmış olsa da bu adımlar AK Partiyle atıldı.

İSLAMAFOBİYİ SEYREDİYORLAR

-  Yabancı düşmanlığı siyaseti güçleniyor Avrupa’da?

Irkçılık düşüncesinin kötü tecrübesi önceki on yıllarda yayılmıyor baskılanıyordu ama artık yükseliyor. Almanya üzerinden konuşalım. Devlet antisemit suçları, suçluları kayıt altına aldığı için takip edebiliyor ama İslam düşmanlığıyla ilgili hiçbir Avrupa ülkesinde devletler resmen bu konuları kayıt altına almıyor. Çünkü tedbir almak zorunda kalmak istemiyor.

AK Parti’nin yurt dışı seçmene vaatleri

-  AK Parti tek başına iktidar olduğu takdirde yurt dışı eğitim ve kültür politikalarında büyük adımlar atılacak -  Çift dilli kreş ve okulların açılması -  Anadil eğitiminin yaygın olarak verilmesi için sivil toplum kuruluşlarımızın desteklenmesi -  Yurt dışı milletvekilliği ile yurt dışındaki vatandaşlarımızın TBMM’de temsili için AK Parti olarak Meclis’e sunduğumuz kanun teklifinin yasalaştırılması -  Vatandaşlarımızın kültürel kimliklerinin korunması için yaşadıkları ülkelerle iş birliğinin geliştirilerek kamu ve sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi -  Türkiye’de devlet kurumlarımızda çalışmak isteyen gençlerimiz için onların eğitim geçmişlerine uygun devlet kurumlarına giriş sınavlarının geliştirilmesi.

Askerlik bedeli 6 bin €’dan bin €’ya düşecek

- Dövizle askerlik bedelinin 6 bin Euro’dan bin euroya düşürülmesi -  Pasaport harçlarını düşürülmesi -  Yabancı mahkeme kararlarının vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek bir sürede Türkiye’de tanınmasının sağlanması -  Türkiye’den emekli olanların yarı zamanlı çalışabilmelerini engelleyen hükümlerin kaldırılması -  Yurt dışındaki gençlerimize yönelik burs desteğinin ve Türkiye’deki üniversite kontenjanlarının artırılması -  Meslek diplomalarının Türkiye’de meslek lisesi diplomalarına denk kabul edilmesinin sağlanması -  Gençlerimizin anavatanlarını yakından tanımaları için Gençlik Köprülerinin yaygınlaştırılması - Ayrımcılık, ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile mücadelenin artırılması.

CHP-MHP ‘gurbetçi’ HDP düşmanlaştırıcı

-  Diğer partiler bu konularda ne diyor, işbirliğiniz var mı?

Onlarda böyle bir gündem birikim yok. Kılıçdaroğlu Avrupa seyahatlerinde hala “Anadolu’nun Kemal’i gurbetçi Hasan’ı selamlıyor” şeklinde bir afiş kullanıyor. 30 yıl öncesinin mantığı. MHP de hamasetle insanları kendine bağlamaya çalışıyor. Ama mesaj vermeye çalıştığı insanların çocukları, nasıl milliyetçilikse artık Türkçeyi unutmuş. Gençleri Türkçe konuşamıyor, cümle kuramıyorlar.  HDP’nin politikası Avrupa’daki Türkleri birbirinden uzaklaştıran, düşmanlaştıran, Kürt milletçiliğini kaşıyan ve Türkiye’yi sanki 90’lar yaşanıyormuş gibi gösteren ve Türkiye’yi canavarlaştıran bir politika. Almanlar Türkiye’ye gittikleri zaman şaşırıyorlar.

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN