Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Yurtta ve cihanda Gezi Parký

Baþa dönmeyelim. Nerede hata yapýldý, nasýl yapýlsaydý yaþananlar olmazdý demenin zamaný deðil. Olayýn bu noktaya gelmemesi saðlanabilir miydi; özellikle dünyadaki etkileri önlenebilir miydi? Evet ama o eþik geçildi. “Önleyici hekimlik” konusunda yeterli tecrübe sahibi olunmadýðý bir kez daha görüldü.  

Bununla birlikte baþa dönmemek demek, yapýlanlarýn analiz edilmemesini veya üstünün örtülmesini gerektirmiyor. Sahici ya da gerçek olmasý durumu deðiþtirmez, her sosyal ve siyasal hadise enine boyuna incelenmeye, dersler çýkarmaya deðerdir. Kemalist-laik blokla olaðan gerilim hali yaþayan ve bir müddet daha yaþayacaðý belli olan iktidarýn bunu siyasetin tabiatý gereði yapmak mecburiyeti de vardýr. AK Parti iktidarýnýn gücü ve pýrýltýsý, onun politik analize deðer vermesinden ve demokratik hamlelere yatkýnlýðýndan geliyor. Bu sürecin verdiði dersleri de gecikmeden çýkaracaklardýr.

Ne var ki an itibariyle, sürecin aldýðý þekil, giderek sertleþen güç oyunu ve küresel kampanya boyutu en az ders kadar öncelikli ve ertelenemez bir hal almýþtýr.

Gezi Parký, muhafazakar elitlerin þekillendirdiði askeri ve yargýsal vesayetsiz Yeni Türkiye ile Kemalist þablona sadýk Eski Türkiye’nin ilk ciddi karþýlaþmasýdýr.

2007 ve 2010’da da Yeni Türkiye’ye giden yolda Cumhuriyet mitingleri aracýlýðýyla benzer bir karþýlaþma yaþanmýþtý.

Bu tür karþýlaþmalar ve siyasal gerilim süreçleri tabiidir. Türkiye, deðiþimini, yenilenmesini ve siyasal güç daðýlýmýndaki adaleti demokrasi yoluyla yaptýðý için; darbe ve vesayete müracaat etmediði için gayet tabii ki tepki de demokrasinin ayrýlmaz bir parçasý olacaktýr. (Taksim’de sergilenen sahnelerin yarýdan fazlasý bu tanýma uymasa da...)

Eski Türkiye elitleri, 10 yýldýr her kritik anda ve her seçim öncesinde “gitti gidiyor” gözüyle baktýklarý iktidarýn gitmek þöyle dursun derinleþmekte olduðunu gördüler. Üstüne bir de Erdoðan’ýn liderlik kapasitesinin güçlenmesi ve gelecek 10 yýlý planlama imkanýna kavuþmasý umutsuzluk yarattý. Taksim’de alana yansýyan öfke böyle birikti.

Mesele park veya aðaç deðildi. Meselenin içinde, hükümetin Ergenekon, Balyoz, andýç gibi davalarla darbe geleneðinden hesap sormasý var, 28 Þubat davasý var, dýþ politikadaki çeþitlilik arayýþlarý var, din eðitimine fýrsat eþitliði tanýnmasý var ve muhafazakar kitlelerin tek tipçi prangalardan kurtularak hayata akýþlarý var. Mesela, Kürt meselesinde çözüme karþý tahammülsüzlük; yani “Dindarlar yetmedi, baþýmýza bir de Kürtler mi çýkacak” kaygýsý da var. Gezi Parký bunlarý açýkça ifade edemediði ve Yeni Türkiye’de bunlarý ifade etmenin ahlaki meþruiyeti kalmadýðý için tepkiler Tayyip Erdoðan’ýn þahsýnda sembolleþtirildi.

Ama, Erdoðan’ýn üslubundan þikayet edenlerin üslubu görüldü. Kendi hayat tarzlarýndan kaygý duyanlarýn baþkalarýnýn hayatýna ne kadar saygýlý olduklarý anlaþýldý. Dahasý, tanýnmak isteyenlerin kendileri gibi olmayanlarý tanýmakta ne kadar cimri olduklarý da malum oldu.

Taha Özhan çok güzel ifade ediyor:

“12 yýldan beri AK Parti’ye AKP demekte ýsrar edenler, tanýnmak istiyor ve haysiyet mücadelesinden söz ediyor. Ne garip!”

 

Her þeye raðmen “içeride” durum yatýþacaktýr. Türkiye bu kaçýnýlmaz karþýlaþmanýn üstesinden gelecektir. Þimdi asýl problem, Gezi Parký’ný bulunmaz bir anti-Türkiye ve anti-Erdoðan kampanyasý fýrsatýna çeviren küresel oyuncularýn dengelenmesidir.

Zira, sadece içerideki Kemalistlerin deðil, öteden beri Türkiye’ye öfke biriktiren uluslararasý unsurlarýn da öfkesi patladý. Patlamaya da devam ediyor. Bu patlama nasýl içeride toplumsal ve siyasal dengeleri zehirliyorsa, dýþarýda da zehirliyor ve diplomasi ve ekonomiye darbe indirme potansiyeli içeriyor.

Erdoðan madem bu sürece karþý mukavemetini yerli güç odaklarýný kuþatarak gösteriyor, dýþarýya da en azýndan halkla iliþkiler enerjisi sarfetmek zorundadýr.

Tekrarlayalým... Taksim Meydaný’ndaki polis otosundan alevler yükselmese CNN, 8 saat yayýnda kalmayacaktý. CNN, 8 saat yayýnda kalmasa Taksim Meydaný kendiliðinden daðýlmýþ olacaktý.