Liberal siyaset eleþtirisinin en temel sorunlarýndan birisi de fundamentalizm. Zira içine düþtükleri köktencilik sadece siyasetsizliði deðil her hangi bir makul müzakereyi de imkansýz kýlýyor. Týpký ‘liberal siyaset eleþtirisini’ liberal bir siyaset imkaný zannetmeleri gibi; üslup, huy ve tavýrlarý da siyaset -yapýmý- zanneden bu akýl, siyasetten ziyade, ‘bir yaklaþým’ üretmekten öteye geçememektedir. Ýç ve dýþ politikaya dair iki benzer yaklaþým meseleyi anlamak için fikir verebilir.
Þahin Alpay cumhurbaþkanlýðý seçimlerini deðerlendiren yazýsýnda þöyle diyor:
‘Erdoðan’ýn cumhurbaþkaný seçilip, partinin ve hükümetin baþýna da mesela Bekir Bozdað ya da Efkan Ala gibi bir ismi getirmesi ise, inanýyorum ki, en çok AKP açýsýndan kötü olur. Zira o takdirde AKP’nin gelecek parlamento seçimlerini kaybetmesi garanti olur.’
Alpay’ýn tezinin maddi bilgi düzeyinde Bozdað’ýn üç dönem kuralýndan dolayý ‘kuvvetle muhtemel’, Ala’nýn ise milletvekili olmadýðý için ‘kesinlikle’, Erdoðan Cumhurbaþkaný seçilince Baþbakan olamayacaðý sorunlarýný bir kenara býrakalým. Çünkü asýl mesele bu deðil. Liberal fundamentalizmin arzý endam ettiði asýl nokta, Alpay’ýn AK Parti’nin seçimleri ‘kaybedeceðinin garanti olmasýný’ ilan etmesi. Alpay’ýn ‘garanti dünyasý’ ile müzakere etmek mümkün deðil. Zira bir düþüncesini deðil inancýný ortaya koyuyor. Yani ancak köktenci bir yaklaþýmýn ortaya koyacaðý bir keskinlik ifadesi. Liberallerin hakikatin yegane sahibi olarak bu türden tespitlerden kurtulmalarý varoluþsal olarak mümkün deðil. Normu belirlediklerini veya mutabýk olmamýz gereken normun zaten belli olduðunu düþündükleri sürece de bu kriz devam edecek.
Liberal fundamentalizm benzer bir þekilde dýþ politika analizlerinde de kendisini gösteriyor. Taha Akyol’un Irak krizi sonrasý yazdýðý þu satýrlar oldukça öðretici: ‘Türkiye’nin asli siyasi tercihi, Batý ittifaký ve siyasal sistemidir. Ortadoðu sorunlarýnda fazla heyecana da ve öfkeye de kapýlmadan Batýlý ülkelerle dayanýþmalý hareket etmeliyiz. Ýtidal her zaman doðrudur.’ Alpay’a benzer bir þekilde Akyol da bir sabiteden, ‘asli bir tercihten’ bahsediyor. Tercih asli olduðuna göre müzakereye, dolayýsý ile siyasete kapalý. Bu tercihin de Türkiye tarafýndan yapýldýðýný söyleyecek kadar iddialý. Bu tespitin ideolojik eleþtirisi bu yazýnýn asýl konusu deðil. Ama post-kolonyal bir özne diskuruyla dillendirilen ‘asli tercih’ Kemalist sapmadan baþka bir þey deðil.
Akyol Türkiye’nin ‘asli tercihini’ korumak içinse Batý ile beraber hareket edecek pasif bir özne olarak ‘duygularýmýza hakim olmalýyýz’ uyarýsýyla birlikte siyaset dýþý bir formülü öneriyor: Ýtidal. Yine Alpay’ýn ‘garantisine’ benzer bir þekilde itidalin ‘her zaman’ doðru olduðunu ilan ediyor. Herhangi bir yaklaþýmýn tabiatý itibariyle ‘her zaman doðru olamayacaðý’ basit hakikatine takýlmaya gerek yok. Ama þunu söylemekte fayda var: Tavýrlar siyaset üretmez en fazla siyasalýn kýsmi olarak sunumunu þekillendirir. Yani itidalli davranmak bir politika deðil bir tarzdýr. Eðer ‘her zaman’ gibi bir ilkeyi de eklerseniz, tarz olmaktan çýkýp köktenci bir anti-siyasal pozisyonu önerirsiniz. Zira yapýlan da bu zaten.
Liberal akýl, farklýlýklarýn ve ötekinin var olmasýna büyük bir önem veriyor. Ama kendisinden farklý düþünce ve ötekiyle karþýlaþýnca ya dehþete düþüyor ya da hakikatin sahibi olarak kendisini teblið pozisyonunda buluyor. Hal bu olunca liberal yaklaþýmla müzakere imkaný ortadan kalkýyor. Bu haliyle önümüzdeki bir kaç ay için bile hiçbir þeyin kesin olmadýðý ülkemizde ve bölgemizde, en son ciddiye alýnacak yaklaþým ‘garantili’ ve ‘her zaman’ geçerli olduðunu düþünen liberal köktenci okuma olacak. Hazýr önemli bir gündemimiz bölgemizde köktenci Selefilik iken, bir oksimoron olan ‘liberal siyasetin’ yanýnda fundamentalizm de göz ardý edilmemeli.