Eski Ýstanbul Barosu Baþkaný Doçent Dr. Ümit Kocasakal ne demiþti? “Ben bu ülkenin bölünmez bütünlüðüyle sorunu olanlarla, Cumhuriyet ve Atatürk’le sorunu olanlarla, emperyalizmin iþbirlikçiliðini yapanlarla yürümem...”
Bu ülkeyle sorunu olanlarý biliyoruz.
Baþa, rahatlýkla, ülkesi aleyhindeki her faaliyetin üzerine balýklama atlayan Eren Erdem’i yazabiliriz. Kendisi ayný zamanda, FETÖ tapelerinin naþiridir.
Ülkesine karþý Ýran’dan yana saf tutacaðýný, hatta ülkesine karþý Ýran’ýn yanýnda savaþacaðýný söylemiþti.
Bu beyanýyla, “Eren Erdem Ýrancýdýr” gibi yakýþtýrmalara muhatap olmuþtu ama Eren Erdem Ýrancý filan deðildi; Türkiye’yle hangi ülke çeliþki halindeyse, o’cuydu.
Nitekim Katar krizinden sonra Türkiye Ýran’la yakýnlaþtý, Suud’la gerildi.
Eren Erdem anýnda “Suudcu” oldu.
Þimdi Amerikancý.
Daha doðrusu, Amerika’nýn, Pensilvanya’nýn ve paydaþlarýnýn desteklediði yürüyüþte baþý çekiyor.
Hem “Ebuzer” edebiyatý yapýp Mercedes’lerle dolaþacaksýn, hem de “anti-emperyalizm” ayaðýndan dümeni emperyal dünyaya kýracaksýn. Ne güzel hayat...
Bu ülkenin bölünmez bütünlüðüyle sorunu olanlarý da biliyoruz: PKK’nýn siyasi þubesi gibi çalýþan, hatta bir tür “askerlik þubesi” görevi ifa edip dað kadrosunu örgütleyen HDP...
Peki, “Atatürk’le sorunu olanlar” kim ya da kimler?
Ümit Kocasakal CHP içindeki hangi mutemet siyasetçiyi kastetti?
Ýpucunu kendisinden alalým: “Oraya gelen bir takým insanlarýn kim olduðunu, ne olduðunu, daha önceden Atatürk’le ilgili neler söylediðini bilmiyor muyuz? Aptal mý herkes? Bir de sen CHP isen, hem ülkenin hem partinin kurucusunun düþmaný ile yürüyemezsin.”
Ümit Kocasakal’ýn “bilmiyor muyuz?” dediði bazý þeyleri, iyi kötü tahmin edebiliyoruz.
Ýsim vermem...
Þu an Kemal Kýlýçdaroðlu’yla omuz omuza yürüyen bir CHP milletvekili, bir baþka siyasi partiyle “iltisaklý” olduðu dönemde, sonunda “Kemal” isminin yer aldýðý küfürlü bir ifade kullanmýþtý.
Bu ifadeyle kimi kastettiði soruldu.
Doðru cevap vermedi.
Kimi kastettiðini kendisi de biliyordu, kamuoyu da biliyordu, dava açmak için apartta bekleyen savcýlar da biliyordu.
Doðruyu söylemediði, “beyan esastýr” kabulünün rahatlýðýna sýðýndýðý için muhakemeden yýrttý... Ama vicdanlarýn muhakemesinden yýrtamamýþ olacak ki, tescilli bir Kemalist olan Ümit Kocasakal bu “ayýplý” cürümünü hatýrlatýyor ve “Ben Atatürk’le sorunu olanlarla yürümem” diyor.
Hayýr, “Niye doðruyu söylemedi?” demiyorum, kývýrmasýný bir nakýsa olarak görmüyorum... 5816 sayýlý yasa yürürlükte olduðu sürece, kývýrmasýný nakýsa saymam... Ama 5816 diye bir þey olmasaydý da, o beyanýndan dolayý baþý derde girebilirdi. Hapis cezasý almasa bile, en azýndan “ahlaken” yargýlanýrdý. Çünkü Atatürk hakkýnda kullandýðý “ifade”, bir beyefendiye, bir parlamentere, bir okur-yazara, bir akademisyene yakýþmýyordu. Terbiyesizce bir ifadeydi...
Daha çok ipucu istiyorsunuz ama isim vermem.
Þu kadarýný söyleyeyim:
Kalýbýnýn adamý deðildir.
Dedikoducudur.
Bu satýrlarýn yazarý hakkýndaki dedikodu giriþimlerini daha önce bu köþede tafsilatýyla anlatmýþ, týynetini sergilemiþtim.
Hem dedikoducudur, hem müfteridir.
Kýlýçdaroðlu’nun yürüyüþünü “Peygamber’in yürüyüþüne” benzeterek, Peygamberimize iftira atmýþtýr.
Kocasakal’ýn yerinde olsam, ben de böyle bir adamla yürümek istemezdim.
Böyle adamlarla hiçbir yola gidilmez.
Hem Atatürk hakkýnda bir akademisyene yakýþmayacak ifadeler kullandýðý ve kalýbýnýn adamý olmadýðý, hem de Peygamberimize bühtanda bulunduðu için...