Yusuf voleyi çakacak!

Geleneği bozmuyor, her yılın bu döneminde paylaştığım yazıyı yine köşeme koyuyorum ufak tefek değişikliklerle. Geçtiğimiz Cumartesi Vedat Okyar’ın 4. ölüm yıldönümüydü. Pazartesi günü Yusuf Tunaoğlu’nu, Salı da Cenk Koray’ı yitirişimizin üzerinden tam 13 yıl geçmiş oldu. Dün ise yönetici Şan Ökten’e vedamız 26 yılını doldurdu. Bugün de ‘Optik’ Mehmet Işıklar’ın 6. ölüm yıldönümü.  Ne kara bir takvim Beşiktaş için.

73-74 sezonunun başlarında, henüz 7 yaşındayken, ilk kez izleme fırsatını buldum Vedat Okyar’ı. 76’ya kadar epeyce maçını izlemişimdir. Yusuf’u 75-76’da, Beşiktaş’taki son sezonunda yalnızca 2 kez görebildim sahada. Ama 66 ve 67’nin şampiyonlukları o kadar çok anlatılmış, o kadar çok Yusuf öyküsü dinlemiştim ki onu sahada görmek baş dönmesine benzer bir şeydi.

“Maradona’dan daha iyiydin be Yusuf!” demekten yorulmadım bugüne kadar. Yarın da aynı şeyi söylerim. Benim çocukluk kahramanlarım Yusuf’la George Best’tir. Cruyff’la Beckenbauer arkadan gelir. Futbolun bu iki “bıçkın” çocuğu aynı yıl, 46’da doğdular. 60’lı yılların bütün sıradışılığını üstlerinde taşıdılar. Uslanmadılar. Tutunamadılar. Eskilerin deyişiyle, “top cambazı”ydı ikisi de. İnsana futbolu sevdiren oyunculardı. Böyleleri, tıpkı Maradona gibi, kendilerine de çalım atmadan duramaz. Kuzey İrlandalı George Best de fazla bekletmedi Yusuf’u, 2005’te çekip gitti aramızdan. Bugün Belfast’ta yatıyor.

Yusuf’un George Best’le buluşturduğum “asi ruhu” iyiydi ya, Beşiktaşlı olmanın bütün inceliklerini üzerinde toplayan kişi de Vedat Okyar’dı. Yorumculuğu bile bir başka güzeldi. Üzerine titrerdi futbolcu kardeşlerinin. “Senin temiz yüreğinle, Beşiktaş aşkınla yarışılır mı be Vedat Kaptan!” demekten de alıkoyamıyorum kendimi.  Özledik, özlüyoruz ikinizi de.

Bu sezon Oğuzhan’ı Yusuf, Necip’i Vedat Kaptan niyetine izleyeceğim. Uykumda George Best’le Yusuf’u Belfast’ta bir araya getireceğim. Belfast’tan Şeref Bey’e uzanan bir yol düşleyeceğim. Basın Sözcüsü Cenk Koray mikrofonlara uzanacak, tribünlerde Optik’in gölgesi dolaşacak, herkes bir ağız başlayacak: “Yağmurlu bir günde görmüştüm seni, üstünde çubuklu formalar vardı...”

Ölümle yaşamı ayıran çizgide Vedat’ın pasına Yusuf voleyi çakacak!