Kýlýçdaroðlu’nun 7 Haziran Seçimleri sonrasýnda “hükûmeti kurma görevi %60’lýk bloðun olmalý” açýklamasý, bir yönüyle 2002’den bu yana Türkiye’deki siyasal atmosferin muhalefet tarafýndan nasýl okunduðunu görmek için yeterince imkân sunuyor.
%60 vurgusu her þeyden önce büyük bir ciddiyetsizliðin ifadesi olmakla birlikte, muhalefetin siyasete karþý sürdürdüðü düþmanlýðýn en öne çýkan kliþelerinden birisini ortaya koydu. Bu sadece Türkiye’de deðil, bölgemizde de vesayet rejimi tarihi olan ülkelerde demokratik yollarla iktidara gelen bütün unsurlarýn karþýsýna çýkarýlan ucuz bir siyaset kliþesidir. Lakin sandýktan çýkan sonucu ‘öteki yüzdeyi’ aþacak bir þekilde, açýk ara birinci olan partinin maliyetine matematiðe dökme giriþimi ilk kez yaþanýyor.
Bu durum, %60’ýn hem siyasetin matematiði hem de kimyasýna dair trajik durumu bir yana, uzun yýllardýr muhalefetin siyasal lügatini kendisi üzerinden kuramamasýný anlama imkâný vermektedir. Özellikle CHP’nin ‘kendisi merkezli’ bir siyasal dünya veya öneriler sunmak yerine ýsrarla ‘AK Parti veya korkular’ üzerinden dilini inþa etmesi de, bugünkü %60’dan farklý deðildi. Sadece tarif ettiði matematiksel oran farklýydý.
Burada ortaya çýkan yeni bir sorun ise %60’ýn bir blok olarak ele alýnmasý kadar, %40 olarak kodlanan kesime dair tahayyüldür. Aslýnda farkýnda olmadan, istatistik okumasý aþýldýðý anda; coðrafi, sosyolojik ve ekonomik kimyasý göz önüne alýndýðýnda %40’a ‘itiraf edilmeyen omurga’ atfý da yapýlmýþ olunuyor. Bu durum bile tek baþýna %60 dünyasýnýn sorunlarýný tespit etmek için yeterlidir.
%60 dünyasýna dair en az ciddiye alýnmasý gereken kýsmý, verilen yüzdedir. Zira benzer bir durumu Taksim olaylarý sýrasýnda yaþamýþtýk. O dönem tam anlamýyla bir nihilizme dönüþecek þekilde, Gezi’nin ayný anda herkesi ve hiç kimseyi temsil etmeyen yapýsýndan bütün Türkiye’yi ve sorunlarýný ihata edecek irade çýkarma saçmalýðý büyük bir hüsranla sonuçlanmýþtýr.
Benzer þekilde %60 bloðu iddiasýnýn varacaðý yer de, ‘herkesi ve hiç kimseyi temsil etmeyen bir nihilizm’den farksýzdýr. Zaten MHP, CHP’nin nihilizmine verdiði cevapla, %60’ý birkaç saat içerisinde hem matematiksel olarak hem de siyasal olarak çökertmiþ oldu.
Hâl bu iken, böylesi ergen kavramsallaþtýrmalarýna bu denli rahat bir þekilde savrulmanýn gerekçesi ne olabilir? Derin bir çaresizlik mi, ciddiyetsizlik mi, yoksa sol-liberal aydýn patronajýn uzunca yýllardýr bu trajik düzeyi aþamamasýndan alýnan cesaret mi?
Yýllardýr seçilmiþ iktidarý, þimdi ise açýk ara birinci olmuþ ve hükûmeti kuracak partiyi ilkel demokrasi matematiðiyle tehdit tadýnda muhatap almanýn bizlere söylediði tek þey, muhalefetin 7 Haziran Seçimlerine dair ciddiye alýnacak dersler çýkartmadýðýdýr. Aksi takdirde, 7 Haziran’dan en son çýkarýlacak sonuç, Meclis aritmetiðini nesh edecek þekilde %60’lýk bir blok bulmaktýr.
%60, koalisyon müzakerelerine hazýrlanan Mecliste ‘dramatik bir siyasal cürüm’e iþaret ediyor. Ayný anda AK Parti’ye, topluma, hatta %60’ýn içinde olduðu farz edilen bütün kesimlere karþý olabilecek en ilkel okuma ile yola çýkanlarýn, zihinsel anlamda siyasetten kopuþunun bundan daha aciz bir ifadesi olamazdý.
Bu acziyet içerisinden maddeler sýralayarak, önkoþullar koyarak çýkmanýn da imkâný olmayacaktýr. Daha vahimi, %25’in öncelikle %60’a, sonrasýnda ise kendi mantýk kurgularýyla söylersek, %75’e vesayet giriþimi olarak kayda geçen bu durum, kendi anlamsýzlýðýnda buharlaþmaya mahkûm olacaktýr. Yakýn zamanda 7 Haziran nihilizmine savrulanlarýn acý siyasal gerçeklerle yüzleþtiðini görürüz.