CNN Türk’ün, Meclis Baþkaný’nýn seçilmesini duyurduðu altyazý þöyleydi: “MHP Grubu geçersiz oy atýnca, iki numaralý koltuða AK Partili Ýsmet Yýlmaz oturdu”. Bu altyazýdan daha enfes bir þekilde %60 dünyasýný izah eden bir okuma olamazdý. AK Parti’yi yok sayan, kendisini de hayali bir muhasebe ile %60 farz eden sürreel dünyanýn Meclis Baþkanlýðý seçimlerine bu þekilde yaklaþmasýnda þaþýlacak bir durum yok. Burada altyazýnýn, MHP’li bir isim televizyonda yorum yaparken, televizyonun engelleyemediði ruh halinden çýkmasý da, %60’cý motivasyonun savrulduðu irrasyonalitenin medyatik ayaðýný göstermesi açýsýndan ders niteliðindedir.
%41 oy almýþ, ilk seçimde daha fazla almasý beklenen, 20 milyon civarýnda seçmenin desteklediði, Meclisteki sandalyelerin %47’sine sahip AK Parti’ye pasif nesne muamelesi yapmayý marifet kabul eden akýldan ortaya çýkan siyasetin hâl-i pür melâlini Meclis Baþkanlýðý seçimleri ortaya koydu.
Anlaþýlan, son birkaç yýldýr ete kemiðe büründüðünü düþündükleri AK Parti karþýtlýðýndan mütevellit, tutarlý bir siyasal deðerin ortaya çýkabileceðini zannediyorlar. Bu o denli trajik bir savrulma ki, daha 10 ay önce Cumhurbaþkanlýðý Seçimlerinde beraberce kampanya yaptýklarý MHP’ye Meclis Baþkanlýðý seçimlerinde niçin kendi adayýný desteklemekte ýsrar ettiðinin hesabý soruluyor. Hatta daha da ileri gidilerek, henüz bir-iki hafta önce nasýl olacaðýný pek kimsenin de anlamadýðý bir þekilde, ‘en az %60 kadar gizemli bir çýkýþla’ baþbakanlýðýn teklif edildiði MHP’nin, Meclis Baþkanlýðýna kendi partisinden bir ismi seçmek için uðraþmasý garip karþýlanýyor.
Meclis Baþkanlýðý seçimlerine verilen tepkilere bakýnca, ortaya üç baþlýk çýktýðý görülür. Bunlarýn birincisi ve belki de en anlamsýzý, günlük siyaset yapýmýyla ilgili olanlar. Bu duruma muhalefet açýsýndan 7 Haziran’dan beri þahitlik ediyoruz zaten. Kendisinden çok diðer aktörleri konuþan, onlar üzerinden ittifak denklemleri kurup bozan, kurucu bir siyasete yönelmenin sorumluluk ve ciddiyeti yerine ‘ittifak teknolojisini’ siyaset zanneden bir yaklaþým iyiden iyiye yerleþmiþ oldu.
Yan yana görünüyor olmanýn büyük ölçüde bakýlan perspektifi belirlediðini, bunun da son tahlilde sanal bir durum olduðunu anlamamakta ýsrar edip durdular. Meclis Baþkanlýðý seçimleri, iþte bu oldukça ciddiyetsiz yaklaþýmlarý bir kez daha ‘siyasalýn sahici dünyasýyla’ tanýþtýrmýþ oldu. Þimdi bu tanýþmalarý, kanat içi ‘sahici olmayan’ her ‘yan yana gelme’ sahnesinde yaþamak durumunda kalacaklar.
Benzer þekilde, HDP’den Deniz Baykal’a oy verilmesi de ayný sahteliðin sahnelenmesinden ibarettir. 2009 Açýlým Süreci sýrasýnda Baykal’la nasýl bir imtihandan geçtiklerini unutacak bir ahlaki tefessühün içerisine girmiþ olmalarý, sosyal muhayyilenin ve siyasal hafýzanýn da sýfýrlandýðý anlamýna gelmiyor. Bugün konjonktürel olarak bu durum bir kriz çýkarmamýþ görünse de, her iki hafýzada da not edildiðinden emin olabilirsiniz.
Ýkincisi; sol ukala dilin hýzla nüksetmesi ve MHP üzerinden oldukça sýnýfsal, jakoben ve hatta mezhepçi týnýlarý da barýndýran yaklaþýmlarýn kendilerini tutamayýp ortaya saçýlmasý. Bu oldukça tanýdýk bir durum. Uzun yýllardýr bu türden bir aþaðýlamadan nasibini almýþ olanlarýn da, bu tahkiri yapanlarýn da gayet sýradan hale getirdikleri bir eski Türkiye hastalýðý. Burada en çarpýcý örnekler ise yeryüzünün ‘en renkli, hoþgörülü ve farklýlýklarý barýndýran’ partisi HDP’den MHP’ye, þunun þurasýnda 6-7 yýl önce DTP’ye dair dillendirilen bütün özcü ve tahkir edici dilin gayet rahat bir þekilde kullanýlmasýdýr. Malumunuz, mesele solun bir yere hakaret etmesiyse, özcü tahkir elbette bir teferruattýr!
Üçüncüsü ise siyaseti %60 yap-boz tahtasýnda konumlandýrmaya çalýþmanýn daha ilk safhada duvara çarpmasýdýr. %60 ilk telaffuz edildiðinde, iki hafta önce bu köþede þöyle yazmýþtýk: “%25’in öncelikle %60’a, sonrasýnda ise kendi mantýk kurgularýyla söylersek, %75’e vesayet giriþimi olarak kayda geçen bu durum, kendi anlamsýzlýðýnda buharlaþmaya mahkûm olacaktýr. Yakýn zamanda 7 Haziran nihilizmine savrulanlarýn acý siyasal gerçeklerle yüzleþtiðini görürüz.”
Þimdi sorabiliriz: Sahi, %60’tan geriye kaç kaldý? Bu sorunun bir cevabý, hatta doðru bir cevabý olduðunu düþünüyorlarsa, muhalefete dair ümitlenmek için fazlaca bir sebebimiz olmadýðýný düþünebiliriz.