Yüzde on barajı ve yeni anayasa

Malum, yüzde on barajının 1982 Anayasası ile ilgisi yok. 

1983 tarihli Milletvekili Seçim Kanunu’nun 33 maddesinde ifadesini buluyor yüzde on barajı.

O tarihten bugüne nedense hiç bir siyasal iktidar, malum nedenlerden, bu yüzde on barajını kaldırmamış ya da düşürmemiş.

Seçimlerden sonra gerçekleşeceğini umduğum yeni anayasa ile de ilgisi olmayacak yüzde on barajının.

Ama, başlıkta belirttiğim gibi, yüzde on barajı tartışmaları ile yeni yapılacak anayasa arasında, benim kanaatime göre, büyük bir ilişki var.

Konuyu aşama aşama ele almaya çalışalım.

Yüzde on seçim barajı çok kötü bir siyasal düzenleme.

Bugün kimse göğsünü gere gere bu Kenan Evren düzenlemesini savunamıyor.

Gelinen aşamada, kürt ve alevi meselelerinin geldiği aşamada, yönetimde istikrar adına savunulan yüzde on barajının artık siyasi istikrara hizmet ettiğini de söylemek mümkün değil.

Yüzde on barajı temsilde adaleti artık o ölçüde zedeliyor ki, bu ölçüde bir temsil zedelenmesinin yönetimde istikrara izin vermeyeecği çok aşikar.

Bu yüksek baraj seçmenleri stratejik oylar kullanmaya yöneltiyor ama bilinir ki, bir seçim sisteminde stratejik oylar samimi oyların önüne geçtiği ölçüde ortada demokrasi diye bir şey kalmayabilir.

Yüzde on barajı çok kötü, demokratik hukuk devleti kodlarına aykını bir düzenleme.

Sistemin bu düzenlemeden TBMM marifetiyle ya da bir yüksek yargı kararıyla kurtulmasında, bence sonuçları açısından ikisi arasında büyük fark yok, büyük fayda var.

Ancak, 2015 seçimlerinde uygulanacak bir sıfır barajın, yönetimde istikrarı etkilemese bile, yeni bir anayasanın TBMM’de yapılmasını zorlaştıracağı düşüünlebilir.

Barajın düşürülmesine ya da sıfırlanmasına karşı çıkmanın yegane meşru gerekçesi yeni bir anayasa yapılmasının güçleşmesi olabilir.  

Bu gerekçe dışında tüm başka barajın yüzde onda korunmasını savunan gerekçeler bence anlamsızdır.

Herkesin iyi görmesi lazım, yeni bir anayasaya kavuşamazsak, Türkiye’nin gidecek bir santim yeri kalmamıştır, bu anayasa ile kaynak yaratmak ya da çekmek olanaksızdır, yani yüksek büyüme oranları hayaldir.

Yüksek büyüme olmadan da demokratik hukuk devleti tehlikededir.

AK Parti yönetimi, Sayın Davutoğlu, son bir kez olmak üzere, yeni bir anayasa odaklı olmak koşuluyla, seçmenden son bir kez bu temsil ayıbını görmemesini isteyebilir.

Ve bu koşulları yerine getirerek seçmenden oy da alabilir AK Parti.

Ama, iki ön koşul belirtmeye çalıştım: Birincisi, bu yüzde on ayıplı barajın sen kez uygulanacağını AK Parti’nin deklare etmesi ve seçim  sonrası hemen yüzde üç dolayında bir barajı yasallaştıracağına söz vermesi.

İkinci koşul ise, yapılacak yeni anayasanın ana hatlarının seçmen ile şimdiden paylaşılması, bu son koşul bence hayati.

Yeni anayasa başkanlık rejimi ile HSYK değişikliği parantezine sıkışacak ise çok daha geniş çapta bir değişiklik isteyenlerin oylarını beklemek zorlaşabilir.

Bedelli askerlik tartışmalarında Sayın Davutoğlu askerin muhayyel itirazları tarıtşmalarına haklı olarak kızdı ve “Genelkurmay bana bağlıdır” mealinde bir ifade kullandı.

Sayın Başbakanımızn bu ifadesinin yasal temelinin Anayasanın ya da yasaların neresinde yazdığını ben çok merak ettim doğrusu.

Anayasanın 117. maddesi Genelkurmay Başkanının Başbakana karşı sorumlu olduğunu söyler, sorumlu olmak başkadır, bağlı olmak çok başka.

Yeni anayasada Genelkurmay Başkanı MSB’ye bağlanmaz ve MGK Anayasa dışına çıkarılmaz ise yeni Anayasa’ya, şayet referandum söz konusu olur ise, yurttaş olarak evet demeyeceğimi bir kez daha aleni olarak belirtiyorum.