Zalimlerin sonu değişmez

Bir ordu ya kendi halkının ordusudur ya da gayrı meşru bir güçtür. Bir ordu halkını tehlikelere karşı koruyan değil, ona rağmen hareket eden, siyaseti düzenleyen ve hatta kendi insanlarını katleden bir güç olarak sahnedeyse, onunla hesaplaşmaktan başka çıkış yoktur.

Mısır’da ordu ve onun etrafında örgütlenmiş iktidar odakları, haftalardır meşru ve seçilmiş iktidara karşı, tüm dünyanın gözleri önünde kanlı eylemlerde bulunuyor. Önce namaz kılanların üzerine ateş açtılar, şimdi meydandaki kalabalığı makineli tüfeklerle tarayıp, üstüne bir de keskin nişancılarla katlettiler.

Acabası yok, aması yok ve bunlar üzerine kurulan çatışma, iç savaş gibi tanımların da karşılığı yok. Burada bir katliam var, burada halkına karşı acımasızca güç kullanan ve örneklerini İslam coğrafyasının dört bir yanında gördüğümüz zalim bir rejim var.

Buyrunuz, Mısır’ın meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi yargılamak için üretilen suçlamalara. Hamas’a yardım etmek, yani onların kirli ifadesiyle Gazze’deki teröristlere (!) el uzatmak. Bölgedeki dengeleri bozmak.

Dahası var, hepsi boy boy çıkar yakında ortaya. Şam’daki diktatörün kutlama mesajını reddetmek. Bu ülkeyi otuz aile sömürüyor demek. Kardeş ülkenin kongresinde konuşup tarihe geçecek mesajlar vermek. Mısır’ı yağmalayan, halkın neredeyse tamamını sefalet içinde yaşatan sistemi değiştirmeye kalkışmak.

Suç dosyası hayli kabarık Mursi’nin. Merak etmeyin, onların da darbe tetikçisi medyaları, güzelleme yazan yayın yönetmenleri, ekranlarda arsızca katliamları savunan gazetecileri var. Sayıp dökerler hepsini yakında.

O zalimleri ve onlara uşaklık etmekte sınır tanımayanları tarif etmek için fazlaca zahmete gerek yok. Bakın gazete manşetlerine, her kim Mursi taraftarlarıyla ordu arasında çatışma demişse, işte onlardır. Her kim İhvan şiddetle arasına mesafe koymalı diye öğreten adam pozlarına bürünüyorsa onlardır. Her kim ama Mursi de şunu yapmalıydı, geri adım atmalıydı diyorsa onlardır.

Ne zaman şiddet kullanılmış, ne zaman o meydanları dolduran milyonlar kimin bir damla kanını dökmüş. Bizdeki yağmacılar, kendilerini özgürlük savaşçısı ilan edenler bir baksın!

Hadi bir an için sizin uluslararası sistemin tetikçisi, kirli odakların uzantısı ve memleketimiz sınırlarındaki birtakım ‘beyaz’ güçlerin tezgahı olduğunuzu unutalım. Bir bakın Adeviyye meydanına. Bir bakın Mısır sokaklarında direnen mazlumlara. Ne zaman nereye zarar vermişler, hangi dükkanı yağmalamışlar. Hangi sokağı yakıp yıkmışlar.

Niyetiniz neyse sözünüz, sözünüz neyse eyleminiz odur!

***

Tablo apaçık ortadayken, hala hesap peşinde olmak, hala Türkiye’yi hamasetle suçlamak, hala meydanlarda katledilen mazlumlara ‘İyi ama siz de kurtların suyunu bulandırıyorsunuz’ misali öğütler vermek hangi aklın, hangi insafın ve hangi vicdanın ürünü acaba.

Kiminin derdi Kahire’de halkın iktidarı olursa, Şam’daki zalimin de yıkılacağı. Kiminin derdi Mısır’da ordu ve etrafındaki şebeke giderse İsrail’in güvenliğinin tehdit altında olacağı. Kiminin derdi dünya sisteminin büyük bankalarında yatan petro-dolarlarının tehlikeye girip kendi ülkelerinde köle gibi yaşattıkları mazlumların ayağa kalkması.

Korkunun ecele faydası yok. Eninde sonunda bu coğrafyanın mazlumları, kendi güçleriyle, kendi çocuklarıyla ve Allah’ın yardımıyla bu zalim iktidarlardan kurtulacak.