Materyalist ve güce dayanan bir dünyada insanlarýn, toplum ve devletlerin ‘hukuk’dan anladýklarý nedir ki?
‘Hukuk’ terimi, bizim inanç ve kültürümüzde, ‘hakk’ kelimesinin çoðuludur ve tabiatiyle derin saygý uyandýran bir ‘ýstýlah/ terim’dir.
Ancak, bizde ‘hukuk sistemi’ dediðimiz ve 100 yýla yakýn süredir, milletimize dâraðaçlarý kurularak, zindanlar ve sürgünler, kan ve gözyaþlarý arasýnda zorla kabul ettirilen ve milletimizin kalbindeki ‘Hakk/Haqq’ ölçüleriyle hiçbir temel baðlantýsý bulunmayan kanun metinlerinin, ‘hukuk’ diye, hem de kutsanarak sunulmak istenmesi karþýsýnda ne yapmalýyýz?
Hele de, ‘uluslararasý hukuk’, uluslararasý güç odaklarýnýn, zorba güçlerin dünyaya dayattýklarý, insanlýðýn vicdanýný ve hür iradesini rehin aldýðý bir zulüm anlayýþý ve mekanizmasýndan baþka nedir ki?
Bu acý gerçeði görmeden, ‘hukuk’ kelimesini, hemen her konuda, devamlý ve âdetâ bir kutsal terim halinde kullananlara, o hukuk tahsilinden geçmiþ birisi olarak, hukukçu dostlarým baðýþlasýnlar, acý bir tebessümden baþka söyleyecek gösterecek bir aksülamel, bir tepki bulamýyorum. Hani, Neyzen Tevfik, mide rahatsýzlýðýný tedavi eden doktorlarý eleþtirirken, ‘Midemi týb tepti benim..’ der ya; bizim milletimizin hukuk adýna maruz kaldýðý aðýr saldýrýlar için de benzer cümleler kullanýlabilir.
Derler ki, Sokrat, 2500 yýl öncelerde, îdâma mahkûm edilirken, yakýnlarýndan birisi, ‘Seni haksýz olarak îdâm ediyorlar..’ deyince, ona, ‘Ýdâm edilmemin haklý olmasýný mý isterdin?’ cevabýný vermiþ; mazlumlar için yine de bir teselli veya avuntu olacak þekilde..
Bugün sadece iç hukukta deðil, ‘uluslararasý hukuk’ alanýnda da, milyonlarca insanýn nasýl esir alýndýðýnýn sayýsýz örnekleri vardýr ki, gerçekte zorbalýkta kendilerine rakib tanýmayanlarýn oluþturduðu ‘üstünlerin hukuku’nun, dünyaya ‘hukukun üstünlüðü’ lafýyla sunulmasý, aðlayan çocuðun aðzýna boþ bir emzik vermekten farksýzdýr.
Dün, Amerikan Baþkaný Trump, Rusya Baþkaný Putin ve Fransa Baþkaný Macron’un, -gerekirse, baþka yöntemlerle müdahale edilir- kapalý tehdidiyle, ‘uluslararasý hukuk’ sopasý göstererek, ‘Karabað’da derhal ve ön-þartsýz olarak, ‘Ateþ-Kes’ kararý alýnmasýný istemeleri’ne ne demeli?
Bu 3 Devlet Baþkaný, Birleþmiþ Milletler Teþkilatý’nýn en etkili icraî organý olan Güvenlik Konseyi’nde ‘Veto Hakký’ný haiz -Ýngiltere ve Çin’le birlikte- Daimî Üye olan 5 ülkeden 3’ünü oluþturan ülkelerin de liderleri..
Ve de ayný zamanda, Karabað Buhraný’nýn çözümü için oluþturulan ‘Minsk Grubu’ ülkelerinin 3’lü eþ-baþkanlarý! Karabað ve etrafýndaki topraklarý (ki, Azerbaycan Cumhûriyeti’nin topraklarýnýn yüzde 20’sini 27-28 yýldýr iþgali altýnda tutan Ermenistan saldýrganlýðýna karþý taa baþýndan beri) hoþgörüyle bakan ve zamânenin bu ‘uluslararasý hukuk’ zorbalarý, þimdi Ermenistan güçleri üstelik de iþgal ettikleri yerlerde kalamýyacaklarýný hissetmeye baþlayýnca.. Ermenistan Baþbakaný Nikol Paþinyan’ýn, ‘Ermeni Hristiyanlar öldürülüyor.. Buna seyirci mi kalacaksýnýz!.’ þeklindeki açýk yardým talebine koþmakta gecikmediler.
Evet, guguk gibi, devamlý ‘hukuk-hukuk’ diyenler, her dünya görüþünün kendine mahsus bir ‘hukuk’ anlayýþýnýn bulunduðunu ve Ýslâm’ýn ‘hak ve hukuk anlayýþý’nýn, zamâne fir’avunlarýnýn dayatmasý olan ‘hukuk’ anlayýþýndan kesin-kes farklý ve zýd noktada olduðunu unutmamalýdýrlar.
-‘SONUÇLARI, BÝDEN YENÝLÝRSE KABUL EDERÝM!’ DÝYEN BÝR TRUMP-
B. Amerika’da, bir ay sonra yapýlacak olan Baþkanlýk seçimleri, ister-istemez bütün dünyayý ilgilendiriyor. Aslýnda, her ikisi de Amerikan pragmatizminin (bizim için faydalý olan her þey iyi ve doðrudur) þeklindeki faydacýlýk felsefesinin gerektirdiði þekilde hareket etmek açýsýndan birbirinden farký olmayan iki tip..
Aralarýndaki temel fark þu: Trump, ‘Dünyaya diplomasi kurallarýný Amerikan Baþkaný olarak ben belirlerim’ derken; Biden, ayný hedefe, bu zamana kadar kabul edilen diplomatik ölçülere þeklen riayet ederek ulaþmak istiyor..
Bir de, Donald Trump, Birleþik Devletler’in geçmiþteki Baþkanlarý içinde en yaþlý Baþkan idi. Joe Biden seçilirse, Trump’ýn o sýfatýný da elinden alacak..
29 Eylûl gecesi bu iki aday, bir tv. ekranýnda 1,5 saatlik bir tartýþmada karþý karþýya geldiler.
Çok neþeli bir karþýlaþmaydý. En neþeliyse, Trump’ýn, ‘3 Kasým seçimlerinde önce hiç görmediðiniz bir sahtekârlýk olacak.. Ýlginç bulgular olursa, sonucunu kabul etmeyebilirim..’ dedikten sonra, ‘hârika’ bir mantýkla, ‘Seçimi Biden kaybederse, sonucu o zaman kaybederim..’ demesi idi.
Ümid ederim ki, bizdeki siyasetçiler bunlarý örnek alacak kadar düþmezler.
Ýki tarafýn birbirine söylediklerinden birkaç cümleyi buraya aktaralým, ibret olsun diye.. (Siz yine de, ‘Beter olun!.’ demeyin..)
Trump’ýn, sýk sýk Biden’ýn sözünü kestiði, onu kendi istediði alana çekmek istediði, Biden’ýn oðlunu da tartýþma zeminine çekmeye çalýþtýðý görülüyordu.
Biden’ýn Trump’a önce, ‘Çeneni kapatýr mýsýn dostum..’ demesi ve ona, ‘Palyaço’ benzetmesi yapmasý ve ‘Trump aileler ve ahlâk hakkýnda konuþmak isterse, onun ailesi hakkýnda ‘bütün gece’ konuþabileceklerini’ söylemesi de ilginçti.
CNN'den bir yorumcunun deyimiyle, 'çöplükte çýkan yangýn'..
Bu arada, tartýþmayý yöneten kiþinin, Trump’ý, son zamanlarda siyahîlere karþý iþlenen cinayetleri protesto için Amerika içinde yopunlaþan protesto gösterileri ve þiddet hadiseleri sýrasýnda ortaya çýkan ‘beyaz üstünlükçü’leri kýnamaya çaðýrmasýna Trump’ýn olumlu cevap vermeyip, asýl kýnanmasý gerekenlerin Antifa ve sol gruplar olduðunu söylemesi, Amerika’da siyahîleri daha bir düþündürmesi gereken bir tavýrdý.
Biden, ‘CoronaVirus’ salgýnýný baþlangýçta ciddîye almamanýn bedelinin 206 bin ölü ve 7 milyondan fazla hasta ve bunun sorumlusunun da Trump olduðunu belirtmesi karþýsýnda, Trump’ýn cevabý her zaman övündüðü ‘pratik zekâ’sýna uygundu: ‘Tedbir almasaydýk, çok daha fazla ölüm olurdu!’ (Dünkü Covid-19 kurbanlarýnýn sayýsý, 212 bin idi. Bu rakamýn seçimlere kadar 275 bini aþacaðý tahmin ediliyor.)
Evet, birkaç ilginç nokta.. Bu (özet) derlemeden tafsilatlý durumu anlayabiliriz.
Seçimde yenilir de, Trump’ýn makamýný terketmemesi gibi bir durum ortaya çýkarsa, asýl o zaman ne olacaðý tam seyirlik olur..