Bela Tarr’ýn “WerckmeisterHarmoniak / Karanlýk Armoniler” adlý olaðanüstü filminin çok çarpýcý bir açýlýþ sahnesi vardýr. Bela Tarr sinemasýnýn sihrini yansýtan bir plan sekans:
Bir sobanýn kapýsýndan alevleri görürüz. Bir el uzanýr ve alevlerin üzerine bira bardaðýndan su döker. Saat 10 kapatýyoruz diyen meyhanecidir bu. Pala býyýklý bir adam gençten birine “Valuþka gel, göster bize” der. Meyhanedekiler hemen masa ve sandalyeleri kenara çeker. Valuþka kendisini çaðýran adamý ortaya diker: “Sen güneþsin, güneþ kýmýldamaz”. Baþka bir adamý onun yakýnýna getirir “Sen dünyasýn, dünya güneþin etrafýnda döner. Ve þimdi bizim gibi sýradan insanlarýn ölümsüzlüðü anlayabileceði bir þey göstereceðim. Þimdi tek isteðim benimle birlikte sebatýn, sessizliðin ve huzurun sonsuz boþlukta hüküm sürdüðü sýnýrsýzlýða adým atmanýz”. Dünyayý canlandýran adamý bir yandan kendi çevresinde bir yandan da güneþin çevresinde döndürmeye baþlar. Mutlak karanlýðýn içinde güneþin dünyayý aydýnlattýðýný anlatýr. Sonra bir baþka müþteriyi ay rolüne seçer. Onu dünyanýn etrafýnda döndürür. Sanki hepsi birden vals yapmaktadýr! Aniden hepsini durdurur. Ay dünya ile güneþ arasýndadýr. Ayýn gölgesinin dünya üzerine düþtüðünü, güneþin sadece “harika bir hilal” kadar göründüðünü söyler. Sonra güneþin yere doðru eðilmesini saðlar; birden her þeyin kararacaðýndan, havanýn soðuyacaðýndan, köpeklerin uluyacaðýndan, geyiklerin ve tavþanlarýn kaçýþacaðýndan söz eder. MihalyVig’in müziði eþliðinde “Gökler üzerimize mi yýkýlacak? Yer yarýlýp bizi içine mi alacak? Baþýmýza bir tam tutulma geldi.”
Yarattýðý karamsar havayý hemen daðýtýr Valuþka. Kozmik dansa kaldýðý yerden devam eder, güneþin parladýðýný, dünyanýn ýsýndýðýný söyler. Bütün müþteriler kalkýp dönmeye baþladýðýnda meyhaneci kapýyý gösterir! Valuþka “Ama Bay Hagelmayer henüz her þey bitmedi” der çýkarken...
***
Birçok yönetmenin aksine Bela Tarr öykü anlatmayý sevmez. Öykülerin sanki hakikaten bir þey olmuþçasýna insanlarý yanlýþ yönlendirdiðini düþünür. Ona göre bir halden diðerine geçerken aslýnda hiçbir þey olmamaktadýr: “Geriye kalan tek þey zamandýr” der. “Hala daha hakiki olan tek þey zamanýn ta kendisidir belki - yýllar, günler, saatler, dakikalar ve saniyeler”.
Bela Tarr’ýn sözünü ettiði kozmik - zamandýr güneþin, ayýn ve dünyanýn hareketinden doðan... Takvim ise henüz pek azýný kavrayabildiðimiz evrenin sonsuzluðunda bir zerreden ibaret olan dünya üzerinde, algýlayabildiðimiz kadarýyla zamaný ölçmek ve hayatýmýzý kolaylaþtýrmak için bulduðumuz yöntemden ibarettir. Takvim gibi bir zaman düzeneði olmasa da mevsimler birbiri ardýna geçecek, ay hilalden mehtaba, günler gecelere dönecek; çocuklar doðacak, büyüyecek, yetiþkin olacak, yaþlanacak ve ölecekti... Biz ona asla hükmedemesek de zaman bize hükmeder biçtiði ömürle... Geçen sadece zaman deðil hayatýmýzdýr, hepimize göre farklý deðerdedir. Borges deðil miydi zamanýn, paranýn pezo (Arjantin’in para birimi) ile ölçüldüðü gibi ölçülemeyeceðini, çünkü bütün pezolar eþit olduðu halde her günün, hatta her saatin birbirinden farklý olduðunu söyleyen?
Bir anlýk dikkatsizlikle ölümlü bir kazaya yol açabiliriz! Sýra beklerken birkaç dakika için sabýrsýzlanýp hýr çýkarabiliriz! Cep telefonunun þarji biter de sevdiðimize birkaç saat ulaþamazsak meraktan ölürüz! Birkaç günlük iþ ya da okul günü kaybý yüzünden ceza alabiliriz! Basit bir adli hata yüzünden haksýz yere yýllarca hapis yatabiliriz! Bir saðlýk sorunu yaþayýp týbbi müdahaleye gereksinme duyduðumuzda saniyeler hayati öneme sahip olabilirken haftalarca, aylarca en sevdiklerimizden ayrý kalabiliriz! Güneþ, dünya ve ayýn kozmik dansýndan oluþan zaman ne denli gizemli, çeliþkili, þaþýrtýcý, güçlü ve deðiþken!