“Þerefden Süzülmüþler” baþlýðýný taþýyan yazýmda 27 Mayýs 1960 Hükûmet Darbesi’ni planlayýp uygulayanlardan sözetmiþdim. Okuyucularýmdan bir bölümü bu 33 rakamýna iþâret ederek o kimseler arasýnda Alparslan Türkeþ’in de bunduðunu ve Babam Atsýz’a bu kadar yakýn bir þahsý da mý “þerefden süzülmüþ” olarak nitelediðimi merâk etmiþler.
Önce þunu belirteyim ki o kimseler arasýnda sâdece Alparslan Türkeþ gibi Atsýz’ýn
“rahle-i tedrîsi”nden geçmiþ tek bir kimse yokdu. Hatýrladýðým kadarýyla Nûman Esin gibi komþumuz olan ve tâbir câiz ise âile efrâdýndan biri kadar sýk sýk evimizde bulunan ahbablarla, o kadar olmasa dahî yine sýkça ziyârete gelen Muzaffer Yurdakuler, Dündar Taþer yâhut Orhan Erkanlý gibi subaylar da vardý. Zâten bizim evin ziyâretçisi boldu. O kadar ki Babam bu ziyâretçi bolluðundan doðru dürüst çalýþamadýðý için þikâyet ederdi. Öte yandan, çok nâzik biri olduðundan, hiç tanýmadýklarý halde çat kapý gelenlere de vakit ayýrýrdý.
Bir de bu 33 rakamý, baþlangýçda gâlibâ 38 filandý ama katýlýp ayrýlanla birkaç kere deðiþmiþdi. Bu da sonradan aklýma geldi. Ama maksadým zâten bu olaylarýn bir târihçesini anlatmak deðildi.
Benim kullandýðým “þerefden süzülmüþler” tâbirine gelince, ben bunu Büyük Atsýz’ýn görüþlerinden baðýmsýz olarak kullandým.
Bir kere Atsýz, bâzý görüþlerinden ötürü Türkeþ ve Esin’le, ayrýca o gruba mensub tanýdýðý kim varda onlarla iliþkilerini kesin olarak koparmýþdý. Bunlar konumun dýþý.
Ýsteyenler o meseleleri baþka kaynaklardan öðrenebilirler.
Ama asýl söylemek istediðim husus, Atsýz’ýn bu 27 Mayýs Darbesi ile kat’iyyen bir alâkasý bulunmadýðýdýr. Ne Türkeþ daha önce Atsýz’a bu niyetinden bahsetmiþdir ne de Nûman Esin!
Yâni Atsýz Darbe’yi milletle berâber ertesi sabah radyo ve gazetelerden öðrenmiþdir.
Ben þahsen bâzý fikirlerini kesinlikle paylaþmadýðým, ama bundan tamâmen baðýmsýz olarak þahsiyetine derin saygý duyduðum Atsýz’ýn bu iþe bulaþmamýþ olmasýndan memnûnum, hattâ fevkalâde memnûnum!
Bir kere darbeler ve darbecilerden hoþlanmadýðým için!
Meþrû yollardan halkýn oylarýyla iktidâra gelmiþ bir partinin ve hükûmetinin, yine halkýn parasýyla saðlanýp halký korusun diye ellerine verilmiþ silahlarla birtakým nâmussuz zorbalar tarafýndan devrilmesine, üstelik bu meþrû iktidar sâhiblerinden bir bölümünün alçakça katledilmesine aslâ tahammül edemem! Bu, onlardan nefret etmem için yeterli bir sebebdir! Ýlâveten bu tür müdâhaleler o toplumlarý altüst etdikleri, bir alay muhterisin de politik þehvete kapýlarak önlerine gelen pek çok müessesenin ýrzýna geçmesine yol açdýklarý için de kanaatimce þâyân-ý nefretdirler.
Bakýnýz aradan 53 sene geçmiþ olmasýna raðmen o Allâhýn belâsý Darbe’nin açdýðý yaralar hâlâ tam anlamýyla kapanmýþ deðil!
Bu ülke o yüzden, inanmayacaklarýnýz vardýr belki ama, evet, asýl o yüzden 53 senedir daha doðru dürüst bir anayasa bile kaleme alýp kabûl edemedi!
Niye o yüzden diyenlere ise o yüzden siyâsî piyasaya çýkma fýrsatý bularak onyýllarca ülkenin kaderi üzerinde rol oynama imkâný elde eden, oysa normal þartlar altýnda albaylýk, bir dâirede þûbe müdürlüðü yâhut bir maðazada tezgâhdarlýk bile edemeyecek bir sürü kopuðun nasýl da askeriye, mülkiye, adliye ve ticâriyede kilit noktalarýna gelebildikleri husûsunda bir mikdar kafa yorarak îmâl-i fikreylemeleri tavsiyesinde bulunabilirim.
Bu yazýnýn þu anda pek sýrasý olmayabilirdi. Objektif þartlara göre bir mayýs ayý sonu yazýlmasý daha uygun olurdu.
Ama ben o tâbiri kullanýp okuyuculardan da soru sâdýr olunca denk geldi iþte...
Her ne kadar sürç-i lisân eyledikse affola!