Zavallý Ýstanbul Bienali!

Bienal ne demek? 

Ýki yýlda bir düzenlenen sanat etkinliði… Amaç ne? Plastik sanatlarýn ulusal ortamlarda gerçekleþen yeni geliþimlerini milletlerarasý ortamlara taþýmak…Sanattaki iddiamýzý seslendirip, ülke olarak ‘hey, biz de varýz’ diye bileceðimiz bir ortam oluþturabilmek... Olmasý gereken, ideal olan budur. 

Peki Ýstanbul Bienali böyle mi yapýyor? 

Geçen yýl komþuluk temasýyla düzenlenen Ýstanbul Bienal, ‘Komþu komþunun külüne muhtaçtýr’atasözümüzün veya ‘Komþusu açken tok yatan bizden deðildir’ hadisi þerifinin evrenselliðinden çok uzakta kýsýr bir bienal oldu. Bienalin küratörleri ise Michael Elmgreen ve Ingar Dragset adlý iki Ýskandinav sanatçýydý. Bienali düzenleyen Eczacýbaþý topluluðunun idaresindeki ÝKSV (Ýstanbul Kültür ve Sanat Vakfý) yetkilileri elin Ýskandinav’larýna ‘Bakýn bizim dinimizce komþuluk hassasiyetleri þöyle algýlanýr, bu konuda zengin mi zengin atasözlerimiz vardýr’ diye ‘ders’ vermiþ olsaydý Ýskandinav arkadaþlar bizdeki komþuluk anlayýþýný doðru algýlar ve daha parlak iþler yapabilirdi. Fakat ne gezer… 

Arkasýnda güçlü sponsorlarý olan Ýstanbul Bienali tam bir yabancý küratör aþýðý olup çýktý. Ýnsanýn kanýna dokunuyor; 16. kez düzenlenen Bienal’in tam 12-13 tanesi yabancý küratörlere ‘teslim’ edilmiþ. Bu seneki de yine bir Fransýz… Yahu yabancý küratörler eliyle mi biz 80 milyonluk Türkiye’nin ve bölgemizin sanatýný uluslar arasý platformlara taþýyacaðýz. Bu tarihsel ve kültürel birikimimize haksýzlýk deðil mi? Bizi bizden daha iyi mi anlayacak bu ecnebiler. 

Haa… Derdimiz sanatta ‘yerli’ iddiamýzý ortaya koymak deðil de, yabancý unsurlarýn ideallerini üzerimize empoze ettirmek, batý medyasýndan alkýþ almak, acenteliðe razý gelmek, muz cumhuriyeti muamelesine fit olmaksa o baþka. Elin küratörüyle mindere girilir mi? Türkiye’nin bienalini yabancý küratörlere teslim etmek, ‘tarla bizden, siz istediðiniz gibi sürün’ zavallýlýðýdýr. 

Türkiye’nin gelmiþ geçmiþ en öngörülü sanat eleþtirmenlerinden merhum hocam Sezer Tansuð’un deyimiyle ‘Beyaz Türklerin, Batýlý olsun çamurdan olsun’ kompleksidir bu. Bienalin içeriði meselesi baþka bir konu, ancak þu küratör meselesini lütfen halledelim. Kendi sanatçýlarýmýza güvenelim, fýrsat verelim.

 

CHP sanat sezonunu ‘kolluk’ kuvvetleriyle açtý!

Önceki akþam Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nin sanat sezonu açýlýþý vardý. Salonda ilk dikkatimi çeken þey ‘CHP protokolüne’ ayrýlan koltuklarýn fazlalýðýydý. Sanat sezonu açýlýþýnda CHP ilçe baþkanlarý, CHP ilçe kadýn kolu baþkanlarý, CHP ilçe gençlik kolu baþkanlarý için ön koltuklar komple rezerve edilmiþti. 

Sanat dünyasýnýn, CHP protokolünün arkasýna ötelenmesine bakarak, ‘Ne protokol sever bir geceydi’ deyip geçmeden evvel bir iki detay daha aktaralým. 

• Gece için hazýrlanan gösteride ceviz aðacý þarkýsý eþliðinde oyuncular tarafýndan aðaç figürü oluþturuldu.

• Kýrmýzýlý bir kadýn sahneye çýktýðýnda, ‘Gezideki kýrmýzýlý kadýna gönderme’ diye düþünenler olmuþsa da o ‘Ben Afif Jaleyim” dedi. 

• Ekrem Ýmamoðlu’nun ilk ‘baþkanlýk’ günlerindeki ‘tiyatrodan’ mülhem, ‘Antrikot-musakka’ esprileriyle sanat cephesinde yandaþ görüntü vermekten kaçýnýlmadý.

• Bir þey daha… ÝBB Þehir Tiyatrolarý’ndan kaldýrýlan Mustafa Kutlu eseri Mavi Kuþ’un yönetmeni Özgür Kaymak gecenin sunucusuydu. 

Oyununu kaldýrdýklarý yönetmeni sunucu yapmak dahiyane bir fikir (!) olmuþ. Yeni sanat sezonu hayýrlý olsun.