Doktor Faruk Sükan... AP hükümetlerinde Baþbakan Yardýmcýlýðý ve Saðlýk Bakanlýðý yaptý.
Konyalý... (Karaman henüz il olmadýðý için, “Konyalý” diye geçiyor.)
1961’de Meclis’e girdi. 12 Eylül darbesine kadar 5 dönem Konya milletvekili olarak görev yaptý.
Ona asýl ününü kazandýran, Ýçiþleri Bakanlýðýydý.
Bu satýrlarýn yazarý, ilkokul öðrencisiyken, radyodan ismini sýk sýk duyardý.
TRT spikerleri “Doktor” yaftasýný eksik etmezlerdi: “Ýçiþleri Bakaný Doktor Faruk Sükan...”
Yýllar sonra (Ýçiþleri Bakanlýðý’ndan ayrýldýktan epey sonra), tabancalý bir resmini görmüþtüm bir gazetede. Görüntüyle sýfatlarý pek bir araya getirememiþtim. Adamýn mesleði týp doktorluðu... Elinde tabanca var... Bir dönem mesleðiyle baðdaþmayan bir görevde bulunmuþ, Ýçiþleri Bakanlýðý yapmýþ.
Çocuk muhayyilemin, Ýçiþleri Bakanlýðýyla “tabanca” arasýnda irtibat kurmakta zorlandýðýný hatýrlýyorum.
Yýllar sonra, muhayyilemi zorlayan o görüntünün bir mizansen olduðunu öðrendim.
Muarýzlarý sýzdýrmýþlar o fotoðrafý. Ya da fotomontaj yapmýþlar.
Altýna da “Zehir Hafiye” yazmýþlar.
Peki, “Zehir Hafiye" ismi nerden geliyor?
Ýçiþleri Bakanlýðý yaptýðý dönemde (yýl 1966) bir duyum alýyor: Bazý milletvekilleri Meclis’ten aldýklarý daktilo ve teksir makinalarýyla beyannameler hazýrlamýþlar... Bunun üzerine harekete geçiyor ve tek tek milletvekillerinin odalarýný aratýyor. CHP Genel Baþkaný Ýsmet Ýnönü de duruma sert tepki gösteriyor ve “Ýlk vazifemiz Meclis’e tecavüz edenleri cezalandýrmaktýr” diye bir açýklama yapýyor. Bu olay üzerine, “Faruk Sükan” ismi gidiyor, yerine “Zehir Hafiye” geliyor.
Zehir Hafiye’nin “baþarýsýz” bir bakanlýk dönemi geçirdiðini ekleyelim.
Ýkinci “tabancalý” Ýçiþleri Bakaný Hasan Fehmi Güneþ’tir.
Bir CIA tertibiyle istifaya zorlanan Güneþ’in baþarýlý bir Ýçiþleri Bakaný olduðunu kaydedelim.
Baþarýlýydý, çünkü Türkiye’yi karýþtýrmakla görevli Robert Alexandre Peck adlý bir CIA ajanýný suçüstü yakalayýp sýnýr dýþý etmiþti.
Ödülünü de, CIA kumpasýyla almýþtý ve istifa etmek zorunda býrakýlmýþtý.
Hasan Fehmi Güneþ’i kamuoyunda küçük düþüren görüntüler, ilginçtir, Hürriyet gazetesinin yan kuruluþu olan “Hafta Sonu” gazetesinde yayýnlandý.
O görüntüleri kaydedenler de, yine ayný gazetenin muhabirleriydi.
Ýlginç deðil mi?
Yýllar sonra gazeteci Agâh Özgüç itirafta bulunacak, “CIA Türk gazetecilerini kullandý” diyecektir.
Sözü, yeni Ýçiþleri Bakaný Süleyman Soylu’ya getirmek istediðim anlaþýlmýþtýr.
Soylu, zorlu bir dönemde bakanlýða getirildi.
Hem asayiþi temin etmek, hem de üç cepheden birden saldýrýya geçen terör örgütleriyle boðuþmak zorunda.
Reina saldýrganýnýn yakalanmasý, Soylu’nun baþarý hanesine yazýlacak evsafta bir olaydýr. “Terörle mücadele”de psikolojik bir bariyerin aþýldýðýný göstermesi açýsýndan da, oldukça önemlidir. (Ýstanbul Valiliði ve Emniyeti’nin de hakkýný teslim edelim. Müthiþ bir dikkatle çalýþtýlar ve sonuca ulaþtýlar.)
Peki, Zehir Hafiye’nin konumuzla ne alakasý var?
Bazý sosyal medya hesaplarýndan, Soylu’yla “Zehir Hafiye” Faruk Sükan’ý özdeþleþtiren, hatta Sükan üzerinden Soylu’yu itibarsýzlaþtýran deðerlendirmeler okuyorum.
Reina saldýrganýnýn yakalanmasýndan sonra bu yayýnlar daha da arttý.
Uluslararasý baðlantýlarý da bulunan teröristleri ve casuslarý derdest ettiðinizde baþýnýza buna benzer þeyler gelebilir. Ya, Hasan Fehmi Güneþ örneðinde olduðu gibi gizli servislerin kumpasýna maruz kalýrsýnýz, ya da sistematik lince (ve “itibarsýzlaþtýrma kampanyalarýna”) tabi tutulursunuz.
Sýkýntý yok.
Kervan yürüyor!