‘Zelil yapýlara karþý güçlü STK’lar...’

-NEW YORK-

TURKEN Vakfý’nýn güzel bir New York akþamýnda -Amerikan standartlarýna göre- tarihi kimlik taþýyan New York Kütüphanesi’nde verdiði akþam yemeði, aslýnda, iki güçlü vakfýn, ENSAR ve TÜRGEV’in ABD’de Türkiye aleyhine çalýþmalarý izlenen “hareket”e karþý ciddi bir yükseliþte olduðunu ortaya koydu.

Zaten, yemek sonundaki konuþmasýnda Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nun þu sözleri, hedefi tam olarak göstermesi açýsýnda önemliydi: Dünyada ve Amerika’da tek iþi Türkiye aleyhtarlýðý olan zelil yapýlara karþý STK’larýn sesi daha yüksek çýkmalý...”

Bu ülkenin vatandaþý olup, Amerika’da ülkesini, “iç savaþa ilerleyen, diktatör tarafýndan yönetilen, yatýrým asla yapýlmamasý gereken” bir ülke olarak göstermeye çalýþmak nasýl bir beyin kimyasýdýr, anlayamam...

Ama anladýðým, Amerika baþta, dünya kamuoyuna Türkiye’yi gerçek kimliði ve geleceðe dönük dinamik yapýsýyla anlatacak STK’lar, “paralel yapýlanmaya” karþý kollarý sývamýþ durumdalar.

Amerika’da eðitim gören gençlerimize destek amacýyla ENSAR ve TÜRGEV’in birlikte kurduðu TURKEN’in, Manhattan gibi arsa bulunmasý imkansýz, bulunsa bile alýnmasý çok zor bir bölgede arsayý bulup, New York’un ortasýna bir Türk öðrenci yurdu yapýyor olmasý bunun güçlü sembolü niteliðinde...

New York’taki Türk ve Müslüman toplumunu bir araya getiren yemekte konuþan ENSAR Baþkaný Ýsmail Cenk Dilberoðlu ile TÜRGEV Baþkaný Arzu Akalan’ýn kararlýlýklarý bunu gösteriyordu.

Davutoðlu ise konuya þu sözlerle açýklýk getirdi: Amerika’da Türkiye’yi artýk güçlü STK’larýn temsil etmesi gerektiðine inanýyorum. Yurtdýþýndaki lobilerimizin STK’lar tarafýndan oluþturulacak gücü çok önemli, çünkü Türkiye’nin potansiyelinin gerçek kimliðiyle aktarýlmasý gerekiyor. Ülkemize karþý olumsuz faaliyet yapanlarýn karþýsýnda STK’larýn sesi olmalý, Türkiye doðru tanýtýlmalý.”

Belli ki devlet aklý, özellikle ABD’de örgütlü o yapýlanmanýn Türkiye aleyhtarý faaliyetlerini karþýlayýp, etkisiz hale getirmekte kararlý.

Davutoðlu’nun eðitimle ortaya çýkan aydýn karakterinin “milli” ve “yerli” kimliðine vurgu yapmasý da dikkat çekiciydi.

Cumhuriyet ve Abdülhamit

Türk gençlerinin TURKEN gibi vakýflarýn desteðinde yurt dýþýndan bilim almasýnýn önemine deðinen Davutoðlu’nun þu sözleri beni etkiledi: Cumhuriyeti kuran kadronun Abdülhamit döneminde yurt dýþýna gönderilenler olduðunu unutmayalým.

Tarihin devamlýlýðýný

çok iyi sergileyen, bir sömürgeci darbeyle “hal edilen”

Abdülhamit’in reform programlarýnýn semeresini Cumhuriyet kadrolarýnda gösterdiðini iþaret eden önemli bir

yaklaþýmdý.

Davutoðlu’nun bir baþka önemli yaklaþýmý ise “çevremizdeki ateþ çemberini” tarifindeki önemli bir ayrýntýydý. Bu taným, bugüne kadar daha çok Irak-Suriye hattýna dönük, Ukrayna’ya da deðinen kimlikteydi ama Davutoðlu ilk kez “Avrupa’daki milyonlarca iþsiz gençten” söz etti.

Yunanistan’ýn iflasa girdiði, Avrupalý milyonlarca iþsiz ve yaþamý boyunca iþ bulma ihtimali olmadýðý söylenen genç ise, ülkelerine giren kendi yaþlarýndaki Ortadoðulu göçmenleri izliyorlar...

Bu nedenle, Davutoðlu’nun Merkel, Hollande, Çipras ve AB Komisyonu Baþkaný Tusk ile yapacaðý görüþmelerin seyri önemli.

Sýkýþan bir Avrupa ve üzerinde oynanan bütün oyunlara karþýn, dik duran bir Türkiye...